
Ali Demirel
Osmanlı İlişkisi (Besarabya) (15.–19. yüzyıllar)
Besarabya, 15. yüzyıldan itibaren Boğdan (Moldova) Prensliği sınırları içindeydi. Boğdan, 1476'dan itibaren Osmanlı’ya tâbi bir voyvodalık hâline geldi. Bu durum 19. yüzyıla dek sürdü. Dolayısıyla Besarabya da dolaylı Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Osmanlı belgelerinde Gagauzlar adıyla sıkça geçmezler. Ancak; Hristiyan Ortodoks Türkler, Rum milletinden Türkçe konuşanlar ya da “eski Müslüman – yeni kâfir” gibi tanımlar kullanıldığına dair bazı araştırmalarda işaretler vardır.
Osmanlı, dini kimliği etnik kimlikten önceleyen bir sistem (millet sistemi) kullandığı için: Gagauzlar Rum milleti (Ortodoks Hristiyanlar) içinde sınıflandırılmıştır. Ancak dil bakımından Türkçe konuşmaları dikkat çekmiştir. Bazı Osmanlı seyyahları Gagauzlardan söz ederken: Dilleri Türkçedir ama kiliseleri vardır. Kıpçak lisanına yakın konuşurlar, gibi ifadeler kullanmıştırlar.
Osmanlı Gagauzları Türk mü biliyordu?
Osmanlı Anadolu Türkünü küçümsedi. Devşirmelere yol verdi. Osmanlı resmi tanımlamada Gagauzları “millet-i Rum” olarak tanımladı. Osmanlı yönetimi için din birincil kimlik göstergesidir. Bu nedenle :Gagauzlar Ortodoks Hristiyan oldukları için Rum milleti kapsamına alındılar. Ancak özellikle yerel yöneticiler ve askerî raporlarda: Türkçe konuşan Ortodokslar olarak ayrıma uğramışlardır. Bu durum, Balkanlar’daki Pomaklar, Karamanlılar ve Gürcü Müslümanlar gibi çoklu kimlikli topluluklarla benzerlik taşır.
Tuna nehri boyunca Osmanlı garnizonları ve Boğdan voyvodalıkları, Gagauzların yaşadığı yerlere yakındı. Özellikle XIX. yüzyılda Rusya'nın bölgeyi ilhak etmesine kadar Gagauz köyleri Osmanlı mülki idaresine bağlı haritalarda görülür. Bu dönemlerde Osmanlı devleti, bölgede İslamlaştırma değil, idari denge gözetmiştir.
Osmanlılar, Gagauzları “dili Türkçe, dini Hristiyan” bir grup olarak tanımışlardır. Resmî olarak Rum milleti içinde değerlendirildiler, ama yerel düzeyde “Türk menşeli Ortodokslar” olarak ayırt edildiler. Bu durum, Osmanlı'nın çok dinli çok dilli yapısının bir yansımasıdır.
16. yüzyıl Osmanlı tahrir defterlerine göre Gagauzlar, Osmanlı hâkimiyeti altında çeşitli sancak ve kazalarda yaşamaktaydılar. Bu yerleşim yerleri arasında Silistre, Akkerman, Niğbolu, Edirne, Gümülcine, Çirmen, Vize ve Biga sancakları bulunmaktadır. Bu durum, Gagauzların Osmanlı idaresi altında geniş bir coğrafyada varlık gösterdiğini ve Osmanlı'nın çok dinli, çok dilli yapısının bir parçası olduklarını göstermektedir.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde Gagauzlar’dan söz etmiştir.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde, Rumeli'deki çeşitli halklar ve topluluklar hakkında bilgiler yer almaktadır. Bu bağlamda, Evliya Çelebi'nin Türkçe konuşan Hristiyan topluluklara dair gözlemleri, Gagauzlar hakkında dolaylı bilgiler sunmaktadır. Örneğin, Evliya Çelebi, bazı bölgelerde yaşayan Hristiyanların Türkçe konuştuklarını ve Rumca bilmediklerini belirtmektedir. Bu tür gözlemler, Gagauzların da içinde bulunduğu Türkçe konuşan Hristiyan toplulukların Osmanlı coğrafyasındaki varlığına işaret etmektedir.
Ahmed Cevdet Paşa'nın Tarih-i Cevdet'inde Gagauzlar
Ahmed Cevdet Paşa'nın "Tarih-i Cevdet" adlı eserinde, Osmanlı'nın Balkanlar'daki idaresi ve çeşitli halklarla ilişkileri ele alınmaktadır. Bu eser, Gagauzlar gibi Türkçe konuşan Hristiyan toplulukların Osmanlı idaresi altındaki durumlarını anlamak için önemli bir kaynaktır. Ancak, doğrudan Gagauzlardan bahsedilen bölümler sınırlı olabilir. Yine de, Osmanlı'nın Balkanlar'daki politikaları ve halklara yaklaşımı hakkında genel bir çerçeve sunmaktadır.
Osmanlı arşiv belgeleri ve seyyahların kayıtları, Gagauzların Osmanlı idaresi altındaki yerleşimlerini ve sosyo-kültürel durumlarını aydınlatmaktadır. Gagauzlar, Osmanlı'nın çok dinli ve çok dilli yapısının bir parçası olarak, özellikle Balkanlar'da çeşitli sancaklarda yaşamışlardır. Türkçe konuşmaları ve Ortodoks Hristiyan inançlarıyla dikkat çeken bu topluluk, Osmanlı'nın millet sistemi içinde Rum milleti kategorisinde değerlendirilmiş, ancak dilsel özellikleriyle farklılık göstermiştir.
Bu bilgiler, Gagauzların Osmanlı dönemindeki konumunu ve Osmanlı'nın farklı etnik ve dini gruplara yaklaşımını anlamak açısından önemlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.