Batı Roma İmparatorluğunun güvenilir devlet adamı, o zamanın dışişleri bakanı, uluslararası büyükelçisi dahası imparatorun danışmanlarından biri olan Romalı Priskos. Priskos’un devlet görevlerinin yanı sıra konumuzla ilgili diğer bir özelliği ise yazar olması, tarih yazması. Dahası var, Roma’nın bu seçkin devlet adamı, Atiila’yı yakından tanımakta ve sık sık Türk başkentine gelerek onunla görüşmektedir. O kadar ki Atilla ile neredeyse arkadaş denilebilecek bir samimiyetleri vardır… Şimdi sıkı durun: Priskos, Attila’nın ölümünden sonra bu konuyla ilgili olarak tam 20 yıl (yirmi yıl) hiçbir şey yazmamıştır. Neden? Yoksa yazdı da yok mu oldu? Priskos’un 20 yıl sonra yazdıkları ve diğer yazılmış olanların önemlilerinin ortada olmadığı iddia ediliyor! Onun yazdığı kesin olmayan sözde onun yazdıklarından geriye kalanların büyük bir çoğunluğunun efsane, hikâye ve nereden alındığı belli olmayan ama Türkleri ve Başbuğ Attila’yı barbar gibi gösteren uyduruk kâğıt parçaları olduğu net olarak ortada...

Anlaşıldığı gibi Ulu Başbuğlarımızdan biri olan Attila Han, kötülüğün uşakları tarafından sinsice, muhtemelen zehirlenerek öldürülmüştür. O, Ulu Tanrı’nın varlığına bütün benliğiyle inanmış, Tanrı’nın yolu olan Türk Töresini bütün insanlığa egemen kılmak için çabalamış, Başbuğluk yaptığı 19 yıl içinde maddi ve manevi pek çok başarılar sağlamış bir Alp Başkandır.

Günümüz Avrupa’sının pek çok yerinde, özellikle Almanya ve Macaristan’da insan onuruna yaraşır her ne varsa, Avrupa Türk Hun Başbuğluğundan (İmparatorluğundan) kalmadır.

Attila Ata, Tanrı’nın Kırbacı, sonsuza kadar yeryüzünde var olacaktır.

TİNİ ŞAD OLSUN

BAŞBUĞ BİLGE HAN’IN ÖLDÜRÜLMESİ

Türk Ulusu, özellikle dar günlerinde veya büyük – kutsal bir mücadeleye girişeceğinde, olağanüstü yöneticiler çıkarmıştır. Böylesi durumlar evrensel bir işleyişin sonucudur. Hepsi ulusumuzun içinden çıkmışlardır ancak onların Tanrı katından görevlendirildikleri kendilerinin de ifadesidir. İşte böylesi Yüce Başbuğlarımızdan biri de Bilge Han’dır. Bu saygıdeğer atamız da öldürülmüştür. Neden?..

Bir ara durgunluk içine giren Türk Ulusu bütünlüğü bozulmak üzereydi. O günlerde, büyük çabalar sonucu Türk Ulusunun hemen hemen bütün boyları bir araya toplanarak büyük bir başbuğluk kurulmuştu. Kurulan devletin içinde yer alan bütün kişilerin yaşam koşulları yükseltilmeli, devlet güçlü hale getirilmeli ve tabi ki ‘Tanrı Tek’ inancı yüreklerde korunup Türk Töresi de tam olarak uygulanmalıydı. 50 (elli) yıllık fetret devrinde başsız bırakılan Türk Milleti çok yıpranmıştı. Bilge Han nasıl bir ulusa baş olmuştu, kendinden öğrenelim: “Hiç de zengin bir ulusa Han olmadım. Kursağında aş olmayan, sırtında giyecek bulunmayan, sefil ve perişan bir milletin başına geçtim.” Böylesine bitkin hale düşmüş olan Türk ulusunu ayağa kaldırmak için olağanüstü çalışmalar yapıldı. Başbuğ Bilge Han mücadelesinde yalnız değildi; çok yetenekli bir bilge kişi, aynı zamanda Başbuğ’un kayın atası olan Tonyukuk Ata, gelmiş geçmiş en ulu devlet kişilerimizdendir. Başbuğ’un bir başka yardımcısı ise; devlet kişisi olmanın yanı sıra askeri bir deha olan kardeşi Kül Tekin idi. Bu üçlü ekibin olağanüstü gayretleri sonunda Asya’da Türk birliği yeniden sağlandı. Başbuğluğa bağlı bütün boylar zenginleşti. Ulus, Tanrı’dan kut bulmuş (Yüce Yaratıcı tarafından onçlandırılmış) bir ulus olduğunun bilincini pekiştirdi. Başbuğ durumu şöyle açıklıyor:

DEVAMI VAR