Havalar harika. Deniz harika. Güzel havada Antalya'nın güzel insanları sahillerde keyifleri yerinde. Hakları da. Aylardır bu günleri beklediler. Sıcaklar bastırmadan denizin, güneşin tadını çıkarıyorlar..Sosyal medyada hafta sonunda kendilerini sahile atan, denizle kucaklaşan insanlarımızın paylaşımlarıyla doldu taştı. Sere serpe fotoğraflar eşliğinde.

Ancak bu zevkten kendilerini mahrum edenler de vardı. Sosyal medyada gördüm. Bir grup Mülkiye (A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi) mezunu hafta sonunda Antalya'nın antik kentlerinden birine geziye gitmişler. Sosyal medyada, fotoğraflar eşliğinde Antik kent hakkında bilgiler paylaşmışlar.Bu paylaşımlardan birisİnin altına şöyle bir paylaşımda bulundum: " Hangi taşı kaldırsan altından bir tarih çıkıyor medeniyetler beşiği ülkemin.Bunları dikkate getirenler arasında Mülkiyelilerin de olması mutluluk veriyor." Bu paylaşımıma Mülkiyeliler Birliği Derneği Antalya Şube Başkanı Nazire Öztürk "Kesinlikle öyle" şeklinde yanıt verdi.

Nazire Öztürk, Mülkiye mezunu ayrıca Arkeoloji eğitimi görmüş. Antik kent gezisine önayak olan da kendisi. Başkanı arayıp gezi ile ilgili izlenimlerini sordum.Anlattıklarını okuyucularımla paylaşacağımı söyledim. "Bilmeyenler bilsin, merak edenler gitsin" dedim. Öztürk "peki hocam" deyip şu izlenimlerini gönderdi:

"Günümüzde Köprüçay olarak adlandırılan ama antik dönem adı Eurymedon olan akarsuyun maviliği ile, içinde servi, ardıç, köknar, sedir, sandal ve diğer ağaçlardan gelen yeşilin her tonu ve rengarenk çiçekleri barındıran orman eşliğinde Selge Antik Kentine ulaştık. Bir zamanlar Lidyalıların, Perslerin, Helenlerin ve Romalıların hüküm sürdüğü kente Mülkiyeliler olarak biz de ayak izimizi bırakmış olduk. Manavgat ilçesine bağlı denizden yüksekliği yaklaşık 1250 m olan ve üç ayrı tepede yerleşim gören kentin adı 1960 sonrasında "Altınkaya" olarak değiştirilmiş. Ancak köylüler, zamanla Selge'den Zerk'e dönüşen adı tercih ediyorlar. Ünlü tarihçi ve coğrafyacı Strabon burayı Termessos ve Sagalossos gibi bir Pisidia kenti olarak tanımlıyor. Bazı kaynaklarda kentin, MÖ 2. bin sonlarında Troya savaşçısı Kalkhas tarafından kurulduğu öne sürülürken, bir başka anlatımda da Mora yarımadasından gelen Spartalıların kurduğu söyleniyor. Ancak MÖ 6. yy'da tarih sahnesine çıktığı biliniyor. Kentte en eski kalıntı MÖ 3. yy'a tarihleniyor. MS 3.yy.'da onarım gören yamaca yaslanmış tiyatro; sahne binası depremde yıkılmış olsa da bugün hala ayakta kalan tek yapı. Hem Helenistik hem Roma döneminin izlerini taşıyor. Bugün bir kısmı köylülerin evlerinin altında kalmış olsa da, agorasını, sütunlu caddesini, stadionun basamaklarını görmek mümkün. Geçmiş bugünle sarmaş dolaş bir şekilde devam ediyor diyebiliriz burada. Tiyatrosunun merdivenlerinde dinlenip, tarihine kısa bir yolculuk yaptığımız kentten, doğanın bize sunduğu güzelliklere, Adamkayalar'a doğru rotamızı belirlediğimiz bu gezimiz gibi dostluğun, dayanışmanın ve paylaşımın tadına varabileceğimiz diğer etkinliklerde görüşmek umuduyla..."

Antalya yalnız deniz turizmiyle değil antik kentleriyle de ünlü. Akdeniz’in incisi Antalya,tarih boyunca "yeryüzündeki cennet" olarak anıldı. Modern dünyada da güzellikleriyle taçlandırıldı.

Ülkemiz antik kentler açısından çok zengin. Bu kentlerimiz ülkemizin kültür turizminde önemli bir yer tutar. Antalya tarih öncesi çağlardan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapması nedeniyle antik kentlerimiz açısından zengin bir kent. Yaz aylarında yabancı turistlerin en gözde şehirlerinden olan Antalya, antik zenginlikleri sayesinde her mevsim,turistlerin uğrak şehirlerinden biri.

Soru şu: Turistlerin bu denli ilgi gösterdikleri antik şehirlerimize Antalyalıların ilgisi ne ölçüdedir? Kaçımız Antalya'nın antik şehirlerine gezmiştir? Antalya'nın tarihine ne ölçüde vakıftır?

Tarihi ve kültürel mirasıyla da dikkat çeken Antalya,birbirinden etkileyici antik kent ve ören yerleriyle de adeta bir açık hava müzesi. Antalyalılara önerim, hafta sonları,havalar daha ısınmadan,şehir turist akımına uğramadan önce kültür, tarih ve macera dolu bır antik şehir keşfine çıkmaları.