
Ali Demirel
KALLEŞÇE ÖLDÜRÜLEN TÜRK BAŞBUĞLARI 2
Emmisi Rua’nın ölümü üzerine Türk Hun Başbuğluğunun (İmparatorluğunu) başına geçen Attila (M.S) 434 yılında Başbuğ olmuştur. Dünyanın tek yöneticisi olmak istiyordu. Türk töresini, dolayısıyla Tek Tanrı inancını bütün dünyaya egemen kılmak amacındaydı. Bu amacına ulaşmak için insanları öldürmek, yok etmek değil onların doğruya yönelmelerini sağlamak istiyordu. Bu uğurda gerekirse savaşmalıydı. Öyle de yaptı. Avrupa’nın eredeyse her yerini ele geçirdi. Ordularının önünde direnecek bir güç yoktu. Batı ve doğu roma imparatorluklarını doğru inanca ve töreye yöneltmek istiyordu, amacı onları yok etmek değildi. O kadar ki; Batı ve Doğu Roma imparatorluklarını, zor duruma düştüklerinde hep korumuş kollamıştır. Bu tutum yalnızca Attila ile başlamış değildir, ondan önceki başbuğlar da aynı tutum ve davranış içinde olmuşlardır. Doğu Roma imparatoru, Avrupa Türk Hun Başbuğluğunun kendilerini koruyup kollaması anısına İstanbul’a Arkadias Sütunu’nu (Dikilitaş) yaptırdı. Böylesine iyi niyetli yaklaşıma karşın her iki Roma imparatorluğu da sapıklıktan ve düşmanlıktan vazgeçmiyorlardı. Başbuğ Attila Han, doğru yola gelinceye kadar onların güçlenmesini istemiyordu. Bu amaca yönelik olarak hem Batı Roma’ya hem de Doğu Roma’ya ağır vergiler uygulayarak baskı altında tutuyordu. Zaman zaman da üzerlerine yürüyerek onları iyice sindiriyordu. Yalnızca Roma İmparatorluklarına değil Avrupa’nın neresinde bir kavim, bir topluluk, bir millet insanlık dışı davranışlar içine giriyorsa; Attila ordusunun başına geçip onları sert şekilde cezalandırıyordu. Aslında her iki Roma dahil bütün Avrupa ulusları, Türklerin dini inancının ve Türk Töresinin Tanrısal olduğunu anlamışlardı, biliyorlardı. Dolayısıyla yüzyıllar sonra bile Türkleri ve Başbuğ Attila Han’ı: Latince konuşan milletler FLAGELLUM DEİ, İngilizce konuşanlar SCOURGE OF GOD, İtalyanca konuşanlar FLAGELLO Dİ DİO, Fransızca konuşanlar FLEAU DE DİEU… Yani TANRI’NIN KIBACI olarak tanımlamış ve benimsemişlerdir. Ne ilginçtir ki; sapık inançlı ve barbar Avrupalı ta o zamanda da Türklere karşı düşmanlıktan vazgeçmemişlerdir. Er meydanında savaşarak yenemedikleri Türk Ulusuna karşı mutlaka gizli ve sinsi planları hep olagelmiştir.
Başbuğ Attila Han, çok bilgilidir, çok akıllıdır dahası Avrupalıları çok iyi tanımaktadır. Karşısındaki düşmanlar ise; mertçe savaşarak onu yenemeyeceklerini biliyorlardı. Türk inancının ve Türk töresinin egemen olmasını istemiyorlardı. Hun Başbuğluğunu engellemenin sinsi yollarını arıyorlardı. Başbuğ Attila Han öldürülürse amaçlarına ulaşacakları kanaati ile sürekli fırsat kollamaya ve dalavere çevirmeye başladılar. Defalarca suikast girişiminde bulundularsa da Attila’nın yanına bile yaklaşılamadı. Ancak bir seferinde; Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti İstanbul’da bir plan hazırlandı. Yapılan hazırlıklara göre başarı yüzde yüz gibiydi. Attila’nın yakın korumaları ve Hun Çaşıtları (haberalma elemanları) sayesinde Başbuğ büyük bir tehlikeyi kıl payı atlattı. Suikast girişiminin İstanbul’da planlandığı anlaşılmıştı. Doğu Roma İmparatoru III. Valentinianus’un paçaları tutuştu, korku dağları sardı! Suikast planını beraber hazırladıkları, devlet adamı ve yakın çalışma arkadaşı olan Chrysaphius’u suçladı. Kendisinin haberi bile olmadığını, bu düşmanca girişimi onun yaptığını ileri sürdü. Elbette bunları demesi yetmezdi; Chrysaphius’un kafasını kestirdi ve ‘işte suçlu bu’ diyerek Attila’ya gönderdi. Böylece Doğu Roma imparatoru kellesini kurtardı yine de Türk devletine daha ağır vergiler ödemek zorunda kaldı.
Ve yıl 453 Başbuğ Attila Han öldürüldü. Zehirlenerek öldürüldüğü kesin gibi… Pekiyi bu iş nasıl oldu? Bilinmiyor. Sanki biliniyormuş gibi hikâyeler yazılmış, onlara göre: Başbuğ Attila Han genç bir kızla evlenmiş. Akşam yemeğinden sonra yeni hanımı ile yatmaya gitmiş. Sabah, yeni gelin bağırıp ağlıyormuş, bakmışlar ki Başbuğ kan kusmuş ve ölmüş… Saçma! Bunları o zamanki bir Türk kaynağı yazıyor mu? Yok, varsa bile artık yok. Kimler yazıyor? Kimler yazmıyor ki; gelmiş geçmiş pek çok Avrupalı tarihçiler yazıyor, Hıristiyan din adamları yazıyor, Haçlılar yazıyor, dahası Avrupa dışındakiler bile yazıyor, hatta Araplar bile yazmış. İyi ama bunlar yazdıklarını nereden almışlar? Hepsinin de kaynağı aynı veya kaynağın kaynağı durumunda olanların da kaynağı aynı kişi:
DEVAMI VAR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.