Jerusalem-Kudüs 1516-1917 arasında Osmanlı Şehriydi...

Mercidâbık Muharebesi 24 Ağustos 1516 Pazar günü Yavuz Sultan I. Selim komutasındaki Osmanlı Devleti ordusu ile Kansu Gavri komutasındaki Memlûk Devleti ordusu arasında gerçekleşen muharebedir. Suriye'nin Halep şehrinin kuzeyinde gerçekleşen muharebe, Osmanlı ordusunun mutlak zaferiyle sonuçlanmıştır.

Jeusalem- Kudüs, 1516 yılında Mercidabık savaşı sonrasında Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir. Padişah Yavuz Sultan Selim şehri fethettikten sonra Kudüs'te iki gün kalmış ve şehrin ismini Kudüs-ü Şerif olarak değiştirmiştir.

Ridaniye Savaşı, 22 Ocak 1517 Pazartesi Osmanlı ile Memlükler arasında Mısır'da yapıldı. Yavuz Sultan Selim zafer kazanarak Mısır'ı fethetti, Memlük Sultanlığı'nı yıktı ve Halifelik Osmanlı'ya geçti.

Jerusalem- Kudüs'ü 9 Kasım 1917 Cuma günü İngilizler'e vermek zorunda kalmıştık...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekim 2020'de "Jerusalem-Kudüs bizim şehrimiz, bizden bir şehir" demişti. Erdoğan, Kudüs hakkında "Birinci Dünya Savaşı'nda gözyaşlarıyla terk etmek zorunda kaldığımız bu şehirde, hâlâ Osmanlı direnişinin izlerine rastlamak mümkün. Dolayısıyla Kudüs bizim şehrimiz, bizden bir şehir.Yüzyıllardır birlikte yaşadığımız Filistin halkının haklarını her platformda dile getirmeyi ülkemiz ve milletimiz adına bir onur olarak görüyoruz" dedi... Erdoğan Kudüs’ün Osmanlı mirasına ve Müslüman dünyasına ait olduğunu söyledi...Erdoğan Osmanlı döneminde kente verilen öneme dikkat çekmişti.Erdoğan, Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra’nın İslam dünyası için kutsal simgeler olduğunu da söyledi...Erdoğan, o konuşmasında Filistin halkının “binlerce yıldır Kudüs’te yaşadığını” vurgulamış, İsrail’in uygulamalarını eleştirmiş ve “Filistin davasını ve Kudüs meselesini sonuna kadar takip edeceğiz” demişti...Mart 2025'te İstanbul'da Ramazan Bayramı namazı sırasında konuşan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'e lanet okuyarak ve Allah'ın egemenlikle özdeşleşen isimlerinden birini anarak İsrail'in yok edilmesini istedi. Büyük Çamlıca Camii'nde konuşan Erdoğan, İsrail'in Gazze'deki eylemlerini "soykırım" olarak kınadı ve Batılı ülkeleri eylemsizlikle eleştirdi. Erdoğan ayrıca Hamas'a, Filistin İslami Cihat savaşçılarına ve İsrail-Hamas savaşından etkilenen Gazzeli sivillere destek verdi...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun "Burası bizim şehrimiz sayın Erdoğan. Sizin değil, bizim şehrimiz. Her zaman bizim şehrimiz olacak. Bir daha bölünmeyecek" sözlerine bir kez daha yanıt vererek, "Son günlerde kan tüccarlarının şahsımız ve Kudüs'le ilgili hezeyanlarının arka tarafında bu hakikati bilmeleri vardır. Kudüs Müslümanlarla birlikte tüm insanlığın onurudur, izzetidir, şerefidir. Değil size o kitabeyi Kudüs'e ait tek bir çakıl taşını dahi vermeyiz...Son günlerde kan tüccarlarının şahsımız ve Kudüs'le ilgili hezeyanlarının arka tarafında bu hakikati bilmeleri vardır. Geçen gün bir tanesi çıkmış Silvan Kitabesi'ni vermediğimiz için bize nefret kusuyor. İlk kıblemiz Kudüs'le ilgili hadsiz ifadeler kullanarak kendince bir şeyler deniyor. Kudüs Müslümanlarla birlikte tüm insanlığın onurudur, izzetidir, şerefidir. Değil size o kitabeyi Kudüs'e ait tek bir çakıl taşını dahi vermeyiz."

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, 15 Eylül 2025'te yaptığı bir konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ismini anarak Kudüs hakkında mesaj vermişti. Netanyahu, "Burası bizim şehrimiz sayın Erdoğan. Sizin değil, bizim şehrimiz. Her zaman bizim şehrimiz olacak. Bir daha bölünmeyecek" demişti. 15 Eylül'deki konuşmasında Netanyahu, 1998'de dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ile ilgili bir anısını da anlatmıştı. Netanyahu, Yılmaz'ı İsrail'de ağırladığı bir ziyaret sırasında başbakandan Osmanlı döneminde Kudüs'te bulunan 2700 yıllık Siloam Yazıtı'nı istediğini söylemişti. İsrail Başbakanı, Yılmaz'a Osmanlı döneminden kalma eserler ile yazıtı takas etmeyi teklif ettiğini, ancak Yılmaz'ın olumsuz yanıt verdiğini şu ifadelerle anlattı: "Neden kabul etmediğini sordum. Bana o dönem İstanbul Belediye Başkanı olan kişinin, adını biliyorsunuz, liderlik ettiği giderek büyüyen İslamcı bir seçmen kitlesi olduğunu söyledi.Kudüs'ün 2700 yıl önce bir Yahudi şehri olduğunu ortaya koyan bir yazıtın İsrail'e verilmesinin Türk halkının bu kesimi tarafından öfkeyle karşılanacağını söyledi."

Erdoğan'dan İsrail Başbakanı Netanyahu'nun sözlerine yanıt gecikmemişti. Erdoğan, İsrail Başbakanı'na şu yanıtı vermişti:

"Arzın üstünde bir sancak, görkemli bir çınar olarak gördüğümüz Kudüs-ü Şerif'i namahrem ellerin kirletmesine izin vermeyiz. Biliyorum, Hitler özentisi tiplerin kuyruk acısı belki de hiç geçmeyecek. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızda, bundan 27 yıl önce ortaya koyduğumuz tavrı belki de hiçbir zaman unutmayacaklar. Varsın onlar öfke nöbetleri geçirmeye devam etsin. Biz Müslümanlar olarak Doğu Kudüs üzerindeki haklarımızdan tek bir geri adım dahi atmayacağız. Bütün semavi dinlerce kutsal kabul edilen Kudüs'ün tekrar barış, huzur ve güven şehri olması için mücadelemiz sarsılmaz bir azimle hız kesmeden, gerilemeden, gevşemeden devam edecektir. Aynı şekilde, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulması için de tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz."

"ERDOĞAN OSMANLI İMPARATORLUĞU'NU DİRİLTMEK VE HALİFE ÜNVANINI KAZANMAK NİYETİNDEDİR"

İsrailli Yossi Kuperwasser ve Lenny Ben-David'e göre Erdoğan, kendisini "yeniden dirilen bir imparatorluğun sultanı, modern ve güçlü bir Türk ulusunun lideri ve bir İslam lideri" olarak görüyor. " Osmanlı İmparatorluğu'nun ihtişamlı günlerine geri dönmek" ve "yerel ve bölgesel düşmanların ve yabancı düşmanların ( Yunanistan,İsrail, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri) komplolarına karşı Müslümanların koruyucusu" olmak istiyor .

İsrailli Yossi Kuperwasser ve Lenny Ben-David'e göre, ABD'ni kızdırmaktan kaçınmak için İsrail'le diplomatik ilişkilerini sürdüren Erdoğan, İsrail hükümetini açıkça eleştirmektedir. Türkiye ayrıca Akdeniz'deki doğalgaz rezervlerinin kontrolü için çok uluslu bir mücadele içindedir ve İsrail'in Avrupa'ya bir boru hattı inşa etmesini engellemeyi ummaktadır. İslam dünyasının liderliğini üstlenme çabalarının bir parçası olarak Erdoğan, Kudüs'te nüfuz kazanmayı ve Jerusalem-Kudüs'teki Tapınak Dağı'nın Müslüman koruyucuları olan Ürdün ve Suudi Arabistan'ın yerini almayı hedeflemektedir .

Yossi Kuperwasser: İsrail istihbarat ve güvenlik uzmanıdır. Daha önce Kuperwasser, İsrail Savunma Kuvvetleri Askeri İstihbarat bölümünde araştırma bölümü başkanı ve İsrail Stratejik İşler Bakanlığı Genel Müdürü olarak görev yaptı.

Lenny Ben-David: İsrail'de halkla ilişkiler/strateji danışmanı. Washington'da eski İsrailli diplomat. "Fotoğraflarla Kutsal Topraklardaki Amerikan Çıkarları" kitabının yazarıdır...

2. ABDÜLHAMİT VE YAHUDİLER

İsrail’in fikir babalarından Theodor Herzl (1860 – 1904), Ekim 1898’de İstanbul’da, Kasım 1898’deyse Filistin’de görüştüğü Alman İmparatoru 2. Wilhelm’den ve Mayıs 1901’de İstanbul’da görüştüğü Sultan 2. Abdülhamit’ten dünyanın dört bir yanından Yahudilerin Filistin’e göç ettirilmesi önerisine izin ve destek alamamıştı.

Theodor Herzl döneminin en güçlü iki İmparatorunu buna ikna edememesine rağmen onun yolundan gidenler, onu takip edenler Herzl’in Sultan Abdülhamit’le görüşmesinden 47 yıl sonra yine bir Mayıs ayında İsrail devletini kurmayı başardılar. Bu takipçilerin en önemlisi ve en tuttuğunu koparanıysa, İsraillilerin “Bizim Atatürk’ümüz” dedikleri “David Ben Gurion”du (1886 – 1973).

19 Mayıs 1901 Cuma günü, Cuma namazından sonra Yıldız Sarayı’nda iki saat görüşerek Padişah 2. Abdülhamit’ten Filistin’de İsrail Devleti kurulması iznini koparamayan Yahudiler tarafından gecikmeli de olsa 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni tanıyan ilk Arap ülkesi Mısır olmuştu.

Mısır aynı zamanda İsrail’le barış antlaşması yapan ilk Arap ülkesi ve bu antlaşmaya karşı çıkanlar 1981’de Mısır’ın o günkü diktatörü Enver Sedat’ı suikastle öldürdü.

İsrail Eski Cumhurbaşkanı Chaim Herzog 1996 Tarihli Anı Kitabında Şunları Anlatıyor:

"16 Temmuz 1992 akşamı eşim Aura’yla birlikte Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Başbakan Süleyman Demirel’in davetlisi olarak olan Çırağan Oteli’nde ağırlandık. 1901’de modern Siyonizm’in kurucusu Doktor Theodor Herzl (Filistin’de İsrail’i kurma iznini koparabilmek için) Padişah 2. Abdülhamit (2. Abdülhamit Filistin’de İsrail’in kurulmasına izin vermedi) tarafından kabûl edilmek için bugünkü otelin yerinde bulunan Çırağan Sarayı’nda (Saray, 20 Ocak 1910’da yanarak enkaza dönüştü) saatlerce bekletilmişti! 16 Temmuz 1992 gecesi boyunca Çırağan’da söylenen İsrail şarkılarını ve Horah (Yahudi halk dansı) seslerini mezarından duyan 2. Abdülhamit kesinlikle çok rahatsız olmuştur!"

ADNAN MENDERES İSRAİL'İN KURUCU BABASI İLE BULUŞMUŞTU

1958'de İsrail Başbakanı ve İsrail'in kurucu babası David Ben-Gurion ve Türkiye Başbakanı Adnan Menderes yüz yüze görüştü...

TÜRK-AMERİKAN-İSRAİL İLİŞKİLERİNDEKİ KİLOMETRE TAŞLARI

2 Ekim 1992’de Amerikan Saratoga Uçak Gemisi’nden Türk savaş gemisi Muavenet'e açılan ateş sonucu beş Türk askeri hayatını kaybetti, onsekizi de yaralandı...

4 Temmuz 2003’te 11 Türk askerinin başına Irak, Süleymaniye’de ABD ordusu çuval geçirdi...

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan , 2005 yılında İsrail'i ziyaret ederek Orta Doğu'da barış arabuluculuğu yapmayı teklif etti ve Yahudi Devleti ile ticari ve askeri bağlar kurmayı amaçladı. Başbakan Ariel Şaron ve Cumhurbaşkanı Moşe Katsav ile görüşen Erdoğan, Yad Vaşem'e çelenk bıraktı . Erdoğan, Ariel Şaron'a Adalet ve Kalkınma Partisi'nin antisemitizmi-Yahudi karşıtlığını "insanlığa karşı bir suç" olarak gördüğünü söyledi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, 2006 yılının başlarında Türkiye ile ilişkilerini "mükemmel" olarak tanımlamıştı.

Kasım 2007'de İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres , Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya gelerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşma yaptı.

2009 : ERDOĞAN "İSRAİL'İN ÖLDÜRMEYİ ÇOK İYİ BİLDİĞİNİ" SÖYLEDİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Filistin Devleti’nin kurulmasını her tür yolu deneyerek engelleyen İsrail’in Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e İsviçre’nin Davos Kasabası’nda 29 Ocak 2009’da, “İsrail’in öldürmeyi çok iyi bildiğini” söyledi...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e Şunları Söylemişti:

“Sesin çok yüksek çıkıyor. Benden yaşlısın biliyorum ki sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar çok yüksek çıkmayacak. Bunu böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plâjlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum…”

31 Mayıs 2010’da Gazze’ye deniz yoluyla insani yardım malzemeleri götürmeye çalışan Mavi Marmara filosuna düzenlenen İsrail baskınında gemideki dokuz kişi öldürüldü...

2011: Almanya sinemalarında gösterilmesi yasaklanan “Kurtlar Vadisi Filistin” Türkiye sinemalarında da çocukların ruh ve beden sağlığını etkileyici sahneler ve şiddet unsurları içermesi nedeniyle 13 yaşından küçüklere yasaklandı. Bu film Türkiye televizyonlarındaysa 22:00 – 06:00 saatleri arasında yayınlanabilecek.15 Ocak 2003’te yayın hayatına başlayan “Kurtlar Vadisi” TV dizisinin üçüncü sinema filminde Türkiye’nin James Bond’u olan Polat Alemdar ve arkadaşları dizide İsrailli Aron Feller (Osman Soykut canlandırmıştı) ile mücadele etmişti...

Polat Alemdar ve arkadaşlarının “Kurtlar Vadisi Filistin” sinema filmindeyse düşmanları İsrailli Moşe Ben Eliezer (Erdal Beşikçioğlu canlandırdı).

Bu macerada kahramanlarımızın müttefiği İsrail’in Filistinlilere zulmüne tanık olan Yahudi asıllı Amerikalı vicdan sahibi, vicdanlı kadın Simone (“Aşk-ı Memnu” ile “Muhteşem Yüzyıl” dizilerinin ve “Gişe Memuru” adlı sinema filminin oyuncusu Nur Fettahoğlu) olmuştu...

Temmuz 2012'de Rusya lideri Vladimir Putin Jerusalem-Kudüs'te Kudüs’ün Yahudiler için kutsal olduğunu ifade ederek, “Yahudilerin geçmişi Kudüs’ün taşlarında kazılıdır” dedi.
Putin, İsrail söz konusu olduğunda "Orası aynı zamanda bizim devletimiz, 2 milyon eski vatandaşımız orada" demişti... Putin ayrıca "Kudüs, Mekke ve Medine için kutsal toprak diyorlar...Rusların kutsal toprağıysa Kırım'dır" dedi...

Ekim 2012'de Türkiye'nin İsrail adına çalışan 10 İranlı casusun ismini İran'a bildirdiği iddia edildi...

GEZİ PARKI OLAYLARI VE YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ

24 Temmuz 2013’te, Mayıs 2013’ten itibaren Gezi Parkı’nı korumak ve Üçüncü Boğaz Köprüsü’ne Alevi katliamları düzenletmesiyle tarihe geçen Yavuz Sultan Selim’in adını veren hükümeti protesto etmek için Türkiye çapında sokaklara dökülenlere destek vermek için The Times (London Times) Gazetesine mektup biçiminde bir ilan veren dokuzu OSCAR ödüllü (Susan Sarandon, Sean Penn, Sir Ben Kingsley, Sir Tom Stoppard, Christopher Hampton, Lord Julian Fellowes, Frederic Raphael, Branko Lustig, Vilmos Zsigmond) , biri de Cannes film festivali büyük ödülü Altın Palmiye sahibi (David Lynch) seçkin aydınlar topluluğu arasında yapımcı Fuad Kavur da vardı.

https://www.imdb.com/name/nm1114375/bio/?ref_=nm_ov_bio_sm

imdb.com Fuad Kavur'un 1963 doğumlu olduğunu yazdı, bu bilgi yanlıştır...Doğrusu 1950 doğumludur...

İngiliz The Times gazetesinde 24 Temmuz 2013'te yayımlanan ticari ilanla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hitaben yazılan mektubu imzalayan Türk yapımcı ve yönetmen Fuad Kavur, mektubu kendisinin kaleme almadığını ancak imzalayanları bir araya getirdiğini, ilanın İngiltere'deki Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) tarafından toplanan parayla finanse edildiğini söyledi.

Anadolu Ajansı'nın sorularını yanıtlayan Kavur, yayımladıkları ilanla amaçlarının, "seçimle gelmiş bir hükümete ve Başbakan'a yönelik bir hücum olmadığını" öne sürdü. Kavur, "Seçimle gelmiş bir insan, demokrasi olan bir ülkede yine seçimle gider ve bunun başka türlü olması tamamen yanlıştır. Bizim ve benim şahsen istediğim bir eleştiridir ve farkındalık yaratmaktır. Bunun ötesinde hiçbir amacımız yoktur" iddiasında bulundu.

Metni kendisinin kaleme almadığını belirten Kavur, Gezi Parkı olayları sırasında ABD'de bulunduğunu ve Amerikan televizyonlarının olaylara gösterdiği ilgiye şaşırdığını ifade etti. Kavur, New York Times gazetesinde yayımlanan ilanın ardından benzer bir ilanın İngiltere'de de yayımlanabileceğinin aklına geldiğini ve ilk olarak konuyu "Atatürk" kitabının yazarı, tarihçi Andrew Mango ile konuştuğunu söyledi.

Mango'nun da olaylara çok üzüldüğünü kendisiyle paylaştığını ifade eden Kavur, şunları kaydetti:

"Andrew'a, böyle bir şey düşündüğümü söyledim ve 'Böyle bir ilana imza atar mısın' dedim. O da olanlara çok üzüldüğünü ifade etti ve 'Bunu yapalım' dedi. Kaba taslak bir şeylere başladık. Sonra 30 kişi aynı yerde oturup, aynı anda yazamadık ama bu, 30 kişinin istişare ederek, konuşarak, ortak olarak çıkardığı bir metindir."

Metne imza koyan 30 kişiyle iletişim kuranın ve organize edenin kendisi olduğunu söyleyen Fuad Kavur, "Yüzde 90'ı benim şahsi tanıdığım insanlar. Herkesi bir araya getiren ben oldum ama hiç kimseye baskı yapmadım" dedi.

Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım siteleriyle para toplandı...

İngiltere'deki Atatürkçü Düşünce Derneği'nin, Twitter ve Facebook gibi sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla mektubun ilan olarak yayımlanması için para topladığını anlatan Kavur, "Burada yarım milyon Türk var, bu büyük bir sayı. New York'taki ilanın parası olan 65 bin dolar, 48 saatte toplanmış. Burada iki haftada, çoğu Atatürkçü Düşünce Derneği'nden geldi. Burada ilan 12 bin pound, yani 25 bin dolardı. Fiilen Times'a para veren de onlardır. Benden gitmedi" diye konuştu.

İmza atanlardan ilan için para istenip istenmediğinin sorulması üzerine ise Fuad Kavur, "Yok, hiç. Ayıp zaten. Adama bir taraftan imza ver, bir taraftan da para ver. O biraz fazla gelirdi. Onun için onlardan para istemedik" yanıtını verdi.

"Dünyada kimse bir yazıyı okumadan imzalamaz"

"İlanın altında ismi bulunanların bilinçsizce metne imza koydukları, birçoğunun Türkiye'nin haritadaki yerini bile bilmediği" yönündeki eleştiriler konusunda Kavur, "bunun yanlış bir değerlendirme olduğunu" savundu.

İlana imza koyanların, cahil insanlar olmadığını kaydeden Kavur, "Bu dünyada kimse bir yazıya okumadan imza atmaz. Times gazetesi, imzaları görmek istedi ve adamlara teker teker telefon edildi, soruldu. 'Bunların Türkiye ile alakaları yok, bilmezler' diye bir mevhum, son derece yanlış bir mevhumdur' diye konuştu.

"Hesabını vermeye hazırız"

Times gazetesinde yayımlanan ilanda "Nüremberg mitinglerine" gönderme yapılmasıyla ilgili Kavur, "Yapılan (Milli İradeye Saygı) mitingleri, bana Nüremberg mitinglerini anımsattı. Yanlış yaptıysam, bu benim hatamdır ama benim görüşüm budur. Bence bu hakaret değil hakikattir. 'Dost acı konuşur' diye bir sözümüz vardır. Ben gördüğümü, hissettiğim gibi söyledim" ifadelerini kullandı.

Konunun mahkemeye taşınma olasılığıyla ilgili ise Fuad Kavur, "Bu memlekette hakim var, mahkeme var. Eğer böyle bir şey olacaksa, biz bunun hesabını vermeye hazırız" dedi.

"Gezi Parkı olayları olmasaydı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk tarihine iyi veya kötü olumlu bir başbakan olarak geçecekti" ifadelerini kullanan Kavur, "Memleketimiz, Cumhuriyet tarihinde birçok ihtilal gördü. Sayın Başbakanımızın, memleketimizde tekrar bir ihtilal olmamasını temin etmesi ve askeriyeyi bir nevi sadece dış düşmanlara karşı kurulmuş bir kuruluş olarak kabul ettirmesi, büyük bir başarıdır" diye konuştu.

1950 İstanbul doğumlu olan Fuad Kavur, 50 yıldır İngiltere'de yaşıyor. Film, opera yönetmeni ve yapımcısı olan Kavur son olarak "Atatürk" filmi üzerinde çalışıyor. 21 Nisan 2014'te çekimlerine başlanacak filmin yapımcılığını, Bond filmlerinin de yapımcısı olan Anthony Wayne üstleniyor. 12 haftada ve İngilizce çekilecek filmde Atatürk'ü aktör Jack Fox canlandıracak.

İngiliz The Times gazetesi 24 Temmuz tarihli sayısında, Başbakan Erdoğan'a hitaben yazılmış ve ticari ilan olarak tam sayfa yayımlanan bir mektuba yer vermişti. Mektubun altında aralarında aktör, aktris, yapımcı ve yönetmenlerin bulunduğu 30 kişinin ismi yer almıştı.

”İnce Memed” filminin (1984) yapımcısı olan Fuad Kavur’un Macaristan’da çekmek istediği Atatürk Filmi Projesi’nin kadrosunda “Close Encounters of The Third Kind-Tehlikeli İlişkiler”le (1977) OSCAR ödülü kazanan görüntü yönetmeni Vilmos Zsigmond vardı...Filmin yönetmeni ve senaryo yazarı Fuad Kavur olacaktı...Bu film projesi ne yazık ki parasızlıktan dolayı gerçekleşemedi...

“İnce Memed”in (1984) İngiliz prodüksiyonu uyarlamasının Türkiye mekanlarında (Çukurova’da) çekilmesine izin verilmeyince, yapımcılığını Fuad Kavur (1950 İstanbul doğumlu) ile O’nun 1975 yılında tanıştığı iki OSCAR ödüllü Peter Ustinov’un üstlendiği filmin çekim mekanı Yugoslavya oldu…

“İnce Memed” filminin Mayıs 1984’te İngiliz Kraliyet ailesinden temsilcilerin de (Kent Prensi ve Prensesi’nin) katıldığı ve UNICEF yararına düzenlenen Londra’daki Kraliyet Prömiyerine T.C. temsilcileri davetli oldukları halde katılmamayı tercih edeceklerdi.

Fuad Kavur, 1963’te öğrenim görmek ve İngilizcesini geliştirmek için o dönemde Türkiye’nin Londra Büyükelçisi olarak görevli olan amcası Kemal Nejad Kavur’un (1907-1975 arasında yaşayan Kemal Bey’in oğlu Celal Kavur 1949 doğumludur) yanına gitmiş ve orada kalmıştı, oraya yerleşmişti…Londra’nın renkli, zengin ve çok katmanlı kültür sanat yaşamına tanık olması Fuad Kavur’un diplomat olmaktan vazgeçererek tanınmış bir opera yönetmeni olmasıyla sonuçlandı.

Adolf Hitler döneminde Berlin’deki T.C. Büyükelçiliği’nde de görev yapan Kemal Kavur, Helsinki (Finlandiya), Sofya (Bulgaristan), Moskova (Nikita Kruschev’in Sovyetler Birliği’nde 1955-60 arasında), Tokyo’da (Japonya’da 1960-62 arasında), Londra’da (İngiltere’de 1962-64 arasında) ve Bern’de (İsviçre’de 1964-69 arasında) T.C.’ni temsil etti.

Fuad Kavur’un diğer amcası olan İbrahim Şadi Kavur (1944-2005 arasında yaşayan değerli yönetmen senaryo yazarı Celal Ömer Kavur’un babası) Belgrad’da (Yugoslavya), Stockholm’de (İsveç) ve Lizbon’da (Portekiz) T.C. Büyükelçiliği yapmıştı…

İbrahim Şadi Kavur, 7.Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk’ün eşi olan Emel Hanımın dayısı Naci Moralı’nın kızı Sina Abbase Moralı’yla evlenmişti. (Emel Korutürk’ün annesi Hasene Moralı, babası da 1931-46 yılları arasında CHP İstanbul Milletvekili olan Salah Cimcoz’du. Mustafa Kemal Atatürk, Emel Korutürk’ün babası Salah Cimcoz’u yakın çevresine kabul etmişti.)

İbrahim Şadi Kavur ile Sina Abbase Moralı’nın oğlu Celal Ömer Kavur’un “Anayurt Oteli”(1987) ile “Gizli Yüz” (1991) adlı filmleri Venedik film festivalinde büyük ödül Altın Aslan için ; “Gece Yolculuğu” (1988) ve “Akrebin Yolculuğu” (1997) adlı filmleriyse Cannes Film Festivali’nin “Un Certain Regard / Belirli Bir Bakış” bölümünde yarıştı.

JERUSALEM-KUDÜS FATİHİ YAVUZ SULTAN SELİM HAKKINDA

Fatih Sultan Mehmet 29 Mayıs 1453'te Pazar günü İstanbul'u fethetmişti...Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 29 Mayıs 2013'te fethin 560. yıldönümünde Üçüncü Boğaz Köprüsü'nün adını ilk defa açıkladı: Yavuz Sultan Selim...

Alan Mikhail "God's Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World-Tanrı’nın Gölgesi Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen Hikayesi" adlı kitabında (Türkiye'deki Yayınevi: Epsilon) Doğu Anadoluda İlkbahar 1514'te 40.000 Alevinin öldürüldüğünü de anlatıyor...

Güncel soruysa şu: 8 Aralık 2024 sonrasında Suriye'deki iki milyondan fazla Alevinin can güvenliği var mı? Alevilerin Suriye nüfusundaki oranıysa yüzde 10 ila 13...

"God's Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World-Tanrı’nın Gölgesi Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen Hikayesi"

Dünya tarihi alanındaki çalışmalarda uzun süredir ihmal edilmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, 16. yüzyılda gücünün zirvesinde bir jeopolitik güç ve çoğulcu yönetimin merkeziydi.

Osmanlılar, askeri hâkimiyetleri ve ticaret yolları üzerindeki tekelleri ile Avrupalıları Akdeniz’den uzaklaştırıp yeni dünyaya gitmeye zorlayarak daha fazla toprağa ve tüm dünya güçlerinden daha fazla nüfusa sahip oldular. Modern dünyanın yükselişindeki etkisine ve merkeziliğine rağmen, Osmanlı İmparatorluğu'nun görkemli tarihi yüzyıllar içinde çarpıtıldı, yanlış yansıtıldı ve özellikle Batı’da görmezden gelinip bastırıldı. Tanrı’nın Gölgesi ile Alan Mikhail, Osmanlı’nın bir döneminin hayati öneme sahip yeni bir anlatısını sunuyor ve Osmanlı’nın fetih hikâyesini Sultan Selim’in hayatı üzerinden taptaze bir tarihi bakışla anlatıyor. Bir cariye olan annesiyle padişah babasının sekiz oğlundan dördüncüsü olan Selim’in tahtı devralışı bugün hâlâ tartışma konusudur. Güçlü, katı karakteri ve askeri cesaretinin yanı sıra annesi Gülbahar’ın da rehberliğiyle tahta geçen Selim, büyük bir hırsla Osmanlı’nın topraklarını üç katına çıkararak yeni bir idari yapı inşa etti ve imparatorluğun yükselişinde istikrarın simgesi oldu. Mikhail’in orijinal haritalar ve çarpıcı çizimler eşliğindeki ezber bozan metni, Selim’in hayatını olağanüstü akıcı ve ustalıklı bir üslupla aktarırken İslam tarihi hakkındaki önyargıları da yıllardan beri egemen olan “Batı'nın yükselişi” teorileriyle birlikte altüst ediyor. Kristof Kolomb’un Amerika’ya yaptığı yolculukları Müslümanları katletmeye yönelik beceriksizce girişimler olarak hikâye edişini, Osmanlı’da kölelerin toplumun seçkinleri hâline gelişini, Hıristiyan devletlerin köle ticaretinde dünyaya saldığı vahşeti aktarırken, Selim’in Osmanlı’sının dünya tarihindeki önemine dair bakışımızı tazeliyor.

"God's Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World-Tanrı’nın Gölgesi Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen Hikayesi" bir tarih kitabını o savaş meydanında, o sarayda, o otağın içinde, o gemide, o haremde, o limanda, o sofradaymış gibi hissederek okumak isteyenler için...

BENJAMİN NETANYAHU VE ERDOĞAN SÖZ DÜELLOLARI

Aralık 2015'te İsrail, 2010'da Türk gemisinde öldürdüğü 9 kişi için 20 milyon dolar tazminat teklif etti...

Şubat 2016 ortasında İsrailli yetkililer Türkiye'nin İstanbul'daki Hamas karargahını kapatmasını istedi...

2018: İsrail Başbakanı Netanyahu, Türkiye-İsrail ilişkileri hakkında bir açıklama yaptı. Netanyahu, iki ülke arasındaki ilişkilerde ‘düzelme’ olduğunu söyleyip, “Erdoğan artık her iki günde bir yerine her altı günde bir bana Hitler diyor” ifadelerini kullandı.

Haaretz gazetesinin diplomasi muhabiri Barak Ravid’in aktardığına göre, Netanyahu bu ifadeleri İsrailli büyükelçilerle biraraya geldiği bir toplantıda dile getirdi. Ravid’in Twitter paylaşımına göre İsrail Başbakanı tam olarak şu ifadeleri kullandı: “Türkiye ile ilişkilerimizde bir ilerleme var...Erdoğan artık her iki günde bir yerine her altı günde bir bana Hitler diyor.”

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, 9 Mart 2022'de Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda 21 pare top atışı ve askeri bandonun İsrail milli marşı " Hatikva"yı çalmasıyla karşılandı.

Aralık 2022: Netanyahu: Erdoğan eskiden bana 6 saatte bir Hitler derdi, ilişkilerimiz iyiye gitti...İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD’li gazeteci Bari Weiss'e konuk olduğu podcast programında AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ilişkileri üzerine açıklamalarda bulundu. Erdoğan'ın her yaptığını onaylamadığını ama ilişkilerinin düzelmesinden memnun olduğunu söyleyen İsrailli lider, "Bana 6 saatte bir Hitler derdi" dedi...İsrail Başbakanı Netanyahu, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ilişkileri üzerine dikkat çeken açıklamalarda bulundu. ABD’li gazeteci Bari Weiss'e konuk olduğu podcast programında konuşan Netanyahu, Weiss'ın "Erdoğan gibi kişilerle gruplandırılıyorsunuz. Sizi otoriter liderlerle gruplandıran belki de 100 makale okumuşumdur" sözleri üzerine şu ifadeleri kullandı:

"Evet, biraz çocukça. Ben kendimi her zaman seçimlere veririm. Hiçbir zaman bir seçime karşı çıkmadım. Bakın, yıllarca Erdoğan’ın en yakın arkadaşı Barack Obama'ydı. Çok yakın dostlardı. Sanırım bu da Erdoğan daha fazla gazeteciyi hapse attıktan ve basitçe Türkiye’yi standartların altında bir demokrasiye çevirdikten sonra değişti. Bizim ilişkilerimiz iyiye gitti, bana eskiden her 6 saatte bir Hitler derdi…" ifadelerini kullandı.

Netanyahu, Weiss'ın "Şimdi sadece her 12 saatte bir mi?" sorusuna ise "Hayır, aslında geçen gün dostça bir konuşmamız oldu ve bu yüzden mutluyum. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Erdoğan’ın her yaptığını onayladığımdan değil tabii ki, onaylamıyorum" diye yanıt verdi.

Erdoğan, İsrail'le yeniden "normalleştirilen" ilişkiler konusunda kasım 2022'de "Karşılıklı temaslarla süreci devam ettirerek ilişkileri tüm alanlarda ilerletme ümidimizi koruyoruz. Değerlere saygı gösterildiği sürece kazan kazan diplomasisiyle inanıyorum ki sadece Türkiye ve İsrail değil, tüm bölge kazançlı çıkacaktır" demişti...

Netanyahu, 20 Eylül 2023'te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oturum aralarında New York'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bir araya geldi. Erdoğan, "Şu anda toplam ticaret hacmimiz 9,5 milyar dolar. Bu 9,5 milyar dolarlık ticaret hacmini ilk etapta asgari 15 milyar dolara çıkarmayı kararlaştırdık" dedi.

19 Kasım 2024'te Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un resmi uçağı "Wings of Zion "un Azerbaycan'daki COP-29 iklim zirvesine giderken Türk hava sahasına girmesini engellediğini doğruladı .

Türkiye, 16 Aralık 2024'te İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki nüfusu artırma planını kınadı ve onu "işgal yoluyla sınırlarını genişletmeye çalışmakla" suçladı.

İsrail, Türkiye'yi 2016'dan bu yana Suriye topraklarının %15'ini vekil güçler aracılığıyla sistematik olarak işgal ettiği, Türk idari sistemleri kurduğu ve Kürtlere karşı askeri operasyonlar yürüttüğü gerekçesiyle ikiyüzlülükle suçlayarak iddiaları reddetti . İsrail, devam eden toprak ihlalleriyle Türkiye'nin başkalarını bu şekilde eleştirmek için hiçbir gerekçesi olmadığını iddia etti...

Ocak 2025'te Kurtlar Vadisi Filistin’in de senaristlerinden olan yazar Ahmet Turgut, Sakarya’da İkra İlim ve Kültür Merkezi tarafından düzenlenen “Gönül Başkentimiz Kudüs, Gönül Yaramız Gazze” konulu konferansta konuşmuştu...

Turgut şöyle demişti

"İsrail’in güçsüz olduğunu anlatan filmimiz Avrupa’da yasaklandı”

"Halkımız sokaklarda Kahrolsun İsrail diye bağırırken (İsrail'le ticaret devam etti) gemiler ve petrol İsrail’e doğru gitmeye devam etti. Bu imtihanda biz de sınıfta kaldık”

Yazar-Senarist Ahmet Turgut, Sakarya’da İkra İlim ve Kültür Merkezi tarafından düzenlenen “Gönül Başkentimiz Kudüs, Gönül Yaramız Gazze” konulu konferansta konuştu.

Aynı zamanda Kurtlar Vadisi Filistin’in de senaristlerinden olan Turgut, “Kurtlar Vadisi Filistin’i çekerken “kötü İsrail” imajından ziyade “güçsüz İsrail”i perdeye yansıtmaya çalıştık. İsrail’in kötü olduğunu anlatan onlarca film yapılmış ve yasaklanmamıştı. Ancak İsrail’in güçsüz olduğunu anlatan bu film Avrupa’da yasaklandı” dedi.

Aksa Tufanı Savaşı’nın tam da bu bağlamda bir dönüm noktası olduğunun altını çizen Turgut, “7 Ekim’deki görüntüler Siyonistlerin prestiji açısından büyük bir darbeydi. Siyonistlerin yüz yıllık birikiminin altına dinamit koymak anlamına geliyordu. Bu yüzden İsrail’in büyük bir öç alma eylemine girişeceği tespitimi İTÜ İnşaat’tan dönem arkadaşım olan Filistinli Musa Hicazi’ye telefonda aktarmıştım. Musa Hicazi bana cevaben “Türkiye’de kardeşimiz yok mu?” dediğinde sadece utanabildim. Birkaç ay sonra aradığımda ise Allah herkese Kudüs için bedel ödemeyi nasip etmiyor dedi” ifadelerini kullandı.

Siyonizmi bitirip Filistin’i ve tüm bölgeyi kurtaracak olan iradenin sadece Allah’tan korkan irade olduğuna vurgu yapan Ahmet Turgut, “Hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar bu uğurda bir şey yapmadılar. Bizler Türkler olarak, geçmişte Filistin topraklarında hüküm sürmüş bir medeniyetin temsilcileri olarak herkesten çok mesuldük. Ama sokaklarda Kahrolsun İsrail diye bağırırken gemiler ve petrol İsrail’e doğru gitmeye devam etti. Bu imtihanda biz de sınıfta kaldık” diye konuştu.

İsrail’e karşı savaşan direniş gruplarının en büyük özelliğinin sadece Allah’tan korkmaları olduğunu dile getiren Ahmet Turgut şöyle devam etti:

“Yemen’in attığı füzelerin 10 tanesinden 1 tanesi isabet almış. Sen bin tane at bini de isabet alsın. İran Sadık Vaat operasyonunda 40 tane öldürmüş. Sen harekete geç, 40 bin tanesini ortadan kaldır. İran’a da de ki, o iş öyle olmaz, böyle olur. Ama biz caydırıcı bir adım atmamakla beraber, atanları da küçümsemeyi maharet sayıyoruz.

Sancak düştüğü yerden kalkar diye bir ifade var. Türkler olarak Anadolu’ya gelmeden iki asır evvel Kudüs’teydik. Bu kadar güçlü bir mazimiz var. Kudüs’ün özgürlüğü için bize herkesten fazla sorumluluk düşüyor. Yetkililer sorumluluktan kaçamaz. Milliyetçilik yapılacaksa böyle bir milliyetçilik yapılabilir.”

EYLÜL 2025:

Netanyahu: Jerusalem-Kudüs bizim şehrimiz Sayın Erdoğan. Sizin şehriniz değil, bizim şehrimiz. Hep bizim şehrimiz olarak kalacak. Bir daha asla bölünmeyecek. İşte bu yüzden, Başkan Trump’ın bu konudaki liderliğini çok takdir ettim; Kudüs’ü başkent ilan ettiğinde ve bunu dünyanın tüm liderleri kabul ettiğinde. Ardından da Trump Amerikan büyükelçiliğini buraya taşıdı."

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansına (UNRWA), Gazze kentinden Gazze Şeridi'nin güneyine göç etmenin maliyetinin 3 bin180 dolar olduğunu belirtti.UNRWA, X sosyal medya platformundan yaptığı yazılı açıklamada, "İsrail’in yoğun askeri operasyonları altındaki Gazze kentinden göç etmenin maliyeti 3 bin 180 doları buluyor. Ulaşım masrafı 1000 dolar, bir aile çadırı satın almak 2000 dolar ve çadırın kurulacağı araziyi kiralamak 180 dolar tutuyor." ifadesine yer verdi. Bu durumun "İsrail’in ablukası nedeniyle yaklaşık 7 aydır yakıt kıtlığı yaşanması ve UNRWA’ya ait sığınma merkezlerine yapılan yardımların engellenmesi" nedeniyle yaşandığına işaret edilen açıklamada, "Zaten alanlar aşırı kalabalık ve savaşın neredeyse iki yılı geride bırakmasının ardından çadır kuracak yer bulmak zorlaştı. Ayrıca Gazze’deki Filistinliler hiçbir şekilde gelir elde edemiyor." denildi.İsrail ordusu, son haftalarda Filistinlileri güneye göçe zorlamayı amaçlayan bir politika çerçevesinde Gazze kentindeki konut kulelerini ve apartmanları yoğun şekilde bombalıyor.Birleşmiş Milletler üyesi devletlerin gönüllü katkılarıyla finanse edilen UNRWA, faaliyetlerine başladığı 1950'den bu yana Filistinli mültecilere gıda, sağlık, eğitim, barınma gibi insani yardımları sağlayan ana kuruluş konumunda bulunuyor. Ajans 5,9 milyon Filistinli mülteciye destek sağlıyor.UNRWA, 75 yıldır Filistinlilerin yaralarını sarmaya çalışırken, bu süreçte tesisleri defalarca İsrail tarafından vuruldu, tonlarca gıda ve ilaç yok edildi. İsrail yönetimi, 7 Ekim 2023'te Gazze Şeridi'ne saldırılarının başlamasıyla eş zamanlı şekilde UNRWA'ya karşı karalama kampanyası başlatmış, sadece Gazze'de 12 bin çalışanı bulunan UNRWA'nın 14 çalışanının "7 Ekim saldırılarına katıldığı" iddiasıyla Ajansın kapatılması gerektiğini savunuyor.UNRWA'nın yasaklanmasını hedefleyen yasa tasarısı 28 Ekim 2023'te İsrail Meclisi'nden (Knesset) geçirilmişti.

13 Haziran 2025 – 24 Haziran 2025 tarihleri arasındaki İsrail-İran savaşıyla ilgili ortaya çıkan ABD belgesinde ABD'nin İran'a karşı İsrail'i savunma amacıyla İran'a yaklaşık 500 milyon dolar değerinde yüksek kapasiteli Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) önleyici füze fırlattığı ortaya çıktı. İsrail'in İran'a yönelik 13 Haziran'da başlattığı ve 12 gün süren savaşla ilgili yeni bir detay ortaya çıktı.Haberlerde, ABD'nin İran savaşı sırasında 100 ile 150 arasında THAAD füzesi ateşlediği belirtildi.

AYDINLATICI NOTLAR:

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres Anlatıyor:

“ABD’nin dostluğu olmaksızın İsrail ayakta kalamaz. Nasıl ki ABD, İsrail’in güvenlik gereksinimlerini anlayışla karşılamaya çalışıyor, İsrailliler olarak bizim de ABD’nin güvenlik gereksinimlerini anlamamız lâzım.”

Avrupa Komisyonu’nun Ticaretten Sorumlu Üyesi ve Belçika’nın eski Dışişleri Bakanı Karel De Gucht Anlatıyor:

“Yahudi lobisinin ABD Kongresi üstündeki ağırlığını küçümseyemezsiniz. ABD politikası üstündeki ağırlıklarını da küçümseyemezsiniz. ABD’deki en örgütlü baskı grubu onlar. Ne İsrail’de yaşayan, ne de ABD’deki lobiye dahil olan ortalama Yahudi’nin kanaatini de küçümseyemezsiniz. Çoğu Yahudi arasında hep haklı olduklarına dair bir inanç var. Bunu başka türlü ifade edemiyorum. Ama onlarla akılcı tartışmalara girerek bu inançla mücadele edebilmek zor. Ilımlı bir Yahudiyle bile Ortadoğu’daki durum hakkında akılcı bir tartışma yürütmek kolay değil. Çok duygusal bir mesele.”

Amerikan Yayın Kuruluşu CNN Eski Muhabiri Rick Sanchez:

“CNN dahil televizyon endüstrisini Jon Stewart gibi Yahudiler ele geçirdi ve kontrol onların elinde… Stewart’ın kendisiyle aynı görüşte olmayanlara tahammülü yok!”

Hearst Haber Ajansı eski temsilcisi olan ve 57 yıl boyunca Beyaz Saray’da muhabirlik yapan Helen Thomas Anlatıyor:

“Yahudiler Filistin’i terk edip Polonya ve Almanya’daki evlerine geri dönsün. Filistin’den defolup gitsinler. Orası Filistin toprağı, Almanya ya da Polonya toprağı değil… Başkan Obama’ya Ortadoğu’da nükleer silâh sahibi ülke var mı?” diye sordum. Obama soruma cevap vermedi.”

Haham Dov Lior Anlatıyor:

Dindar Siyonizm Hareketi’nin Yahudi hukuku uzmanı Haham Dov Lior, Yahudi bir kadının hiçbir şekilde Yahudi olmayan bir erkekten hamile kalmaması gerektiğini söylüyor. Lior aynen şöyle diyor: “Eğer baba Yahudi değilse çocuk ne gibi karakter özelliklerine sahip olabilir: Tabii ki zalimlik, barbarlık! Bunlarsa İsrail halkını temsil eden özellikler değil.”

Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad Anlatıyor:

“İran nükleer silâh sahibi olsa bile bunları İsrail’e karşı kullanmaz, kullanamaz. Çünkü kullanırsa çok sayıda Filistinlinin de ölümüne neden olur!”

RICHTER 10

1996’da yayınlanan ve İsrail -İran savaşı yan konularından biri olan bir bilimkurgu romanı okuyan herkesin tüylerini ürpertti. Romanın adı: “Richter 10 – Deprem Richter 10”du (Resif Yayınları; Yazarlar: Arthur C. Clarke, Mike McQuay). “Richter 10 – Deprem Richter 10”un yazarlardan ilki olan Clarke (1917 – 2008), “2001: A Space Odyssey” (1968’de gösterime sunuldu) ve “2010”(1984’te gösterime sunuldu) adlı sinema filmlerine konu olan metinleri de yazmıştı.

“Richter 10 – Deprem Richter 10”da İran’dan gelen saldırıya karşılık olarak İsrail nükleer silâhlarını (“Masada Opsiyonu”) Müslüman hedeflerine yolluyor ve bunun sonucunda sadece ilk gün 60 milyondan fazla insan ölüyordu (Sayfa: 77, 104, 197, 212, 235). Nükleer patlamalar sadece Orta Doğu’yu ve tüm petrollerini radyasyona maruz bırakmakla kalmıyor, yeraltında da derin etkiler yaratıyordu: İlk olarak Arap plâkası etkileniyor, o ise Türk – Ege ve İran plâkalarını hareketlendiriyordu. Domino taşlarının düşüşü gibi gelişiyordu her şey. Hint – Avustralya ve Avrasya plâkaları da birbiri ardından kırılmaya başlıyordu.

SON SÖZ:

Yankesicilerden ödünç aldığı ve gündem değiştirmek için kullandığı "Ey vatandaş Cambaza bak" yöntemine her fırsatta başvuran, kendi halkını her fırsatta mağdur eden, dış güçler karşısında süt dökmüş kediye ya da kağıttan kaplana dönüşen siyasilerimiz siyasetçi sınıfının en berbat kesimidir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sonok Arşivi

Türkiye'nin üç nükleer santrali olacak

13 Eylül 2025 Cumartesi 10:52