
Hakan Sonok
100 yılımız bitti bir gram akıllandık mı?
Recep Tayyip Erdoğan :
"Anayasa Mahkemesi'nin kararını kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum." 2016
Recep Tayyip Erdoğan :
"Demokrasi bir tramvaydır. Günü geldiğinde ineriz."
"Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz." 14 Temmuz 1996
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye'deki gerçek işsizliğin resmi verilerle örtüşmediğine dikkat çekti, geniş tanımlı işsiz sayısının Haziran 2025 itibarıyla 13 milyon 383 bine yükseldiğini ilan etti...
Bir film: "Suffragette!" (2015)...Belki de Türk demokrasisinin 2025'te enkaz görünümü kazanmasını anlayabilmek için "Suffragette!" (2015) ve "Mary Poppins" (1964) filmlerini seyretmeliyiz!
Theresa Garnett (1888 - 1966) ve Hugh Arthur Franklin (1889–1962) 1909-1910 döneminde birer kamçıyla siyasetçi Winston Churchill'e saldırdılar! Churchill'i İngiliz kadınlarına kötü davranmakla suçladılar! Kadınların oy hakkı için eylem yapan kadın ve erkek eylemcilerin hışmından 22 Kasım 1910'da Başbakan Herbert Henry Asquith (torunlarının çocuklarından bir tanesi oyuncu Helena Bonham Carter'dır) bir taksiye atlayarak kurtuldu...Churchill kadın eylemci Cobden Sanderson'ı polislere göstererek "Bu kadını götürün elebaşlarından biri bu, belli" demişti...Winston Churchill'in eşi Clementine Churchill de (1885-1977) kadın hakları için mücadele eden herkesi desteklemişti...
1917'de Churchill avam kamarasında kadınların oy kullanma hakkına sahip olmasını destekleyen doğrultuda oy kullandı...1928 yılında İngiliz kadınlar oy kullanma hakkına sahip olacaktı...
1837-1901 arasında 63 yıl yedi ay İngiltere’ye bir kadın (Kraliçe Victoria) hükmeder; ancak 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın önemli bir bölümünde İngiltere’de kadın, insan hakları, seçme, seçilme, talepleri için bir araya gelen işçi sınıfından kadınlar İngiliz devleti için birer azılı devlet düşmanı, rejim muhalifi, terörist ve cadı ilan edilir; acımasız bir sürek avı başlatılır; bu kadınlar her fırsatta cezaevlerine atılır…Baş rollerde üç Oscarlı Meryl Streep, iki kez Oscar adayı Helena Bonham Carter ile Oscar adayı Carey Mulligan var…
Meryl Streep bu filmde 1999’da TIME Dergisi tarafından 20. yüzyılın en önemli, en değerli, en saygın 100 kişisinden biri ilan edilen feminist Emmeline Pankhurst (1858-1928) rolünde…Pankhurst ile yoldaşlarının verdiği büyük mücadele İngiliz kadınına 1928’de seçme ve seçilme hakkını kazandırmıştı… Emmeline Pankhurst, Gloria Steinem (1934 doğumlu) gibi günümüzün önde gelen feministlerinin öncüsü kabul ediliyor…
Emmeline Pankhurst'ın kadın hakları için mücadelesi 109,970,048 ( yaklaşık 110 milyon) seyirciye sadece ABD-Kanada sinemalarında ulaşan ve konusu fantastik ögeler, sihirli güçleri olan bir dadının çevresinde gelişen, 1910 yılının Londra'sında (London) geçen "Mary Poppins" (1964) filmine de konu oldu! "Bewitched" adlı TV dizisi (1964) ve "Nanny McPhee" (2005) sinema filmi de Avustralyalı kadın edebiyatçı P.L. Travers'ın (1899-1996) 1934'te yarattığı Mary Poppins karakterinden esinlenmiştir...
Belki de Türk demokrasisinin 2025'te enkaz görünümü kazanmasını anlayabilmek için "Suffragette!" (2015) ve "Mary Poppins" (1964) filmlerini seyretmeliyiz!
Kadınlar haklarını kazanabilmek için İngiltere'de yarış atlarının altında ezilerek öldüler, lüks mağazaların vitrin camlarını kaldırım taşlarıyla tuzla buz ettiler, siyasilerin evlerini yaktılar, zindanlara atıldılar, terörist damgası yediler...
ABD'ndeyse Katharine Martha Houghton Hepburn (1878-1951) kadın hakları savaşçısı olarak saygınlık kazanacaktı...
ENFLASYON CANAVARININ FOTOĞRAFI ÇEKİLDİ!
Yıllara göre Türkiye'de KYK burs ve kredisi ile alınabilen ortalama tavuk döner sayısı:
2013 | 75
2014 | 74
2015 | 71
2016 | 75
2017 | 73
2018 | 71
2019 | 63
2020 | 63
2021 | 64
2022 | 45
2023 | 31
2024 | 16
2025 | 16
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 169. maddesi : Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, başka amaçla kullanılamaz!
Anayasa uygulanıyor mu? Kesinlikle uygulanmıyor!
AKP'nin ilk Anayasa değişikliğinde bu madde de uçacak!
1938
Tükiye Cumhuriyeti'nin kurucularından Kâzım Karabekir Paşa, 29 Ekim 1938 tarihinde günlüğüne düştüğü notta varoş kültüründen duyduğu dehşeti ve üzüntüyü ifade eder:
"Akşam ailece Kadıköy ve Üsküdar’a gittik. Seviye günden güne düşüyor. Hele üsküdar sahilinde oturacak insanca bir yer yok. Halk köyden veya muhaceretten gelmiş gibi…"
Yakup kadri karaosmanoğlu (1889-1974) "Ankara" adlı romanının (1934) üçüncü baskısının girişinde gelişmiş ülkeler ligine asla giremediğimizi, bu nedenle derin hayal kırıklığı ve üzüntü içinde olduğunu ilan eder...
"Türkiye'de Milli Mücadele ruhundan hemen hiçbir iz bulamıyorum...Hayalini kurduğum Türkiye'nin gerçekleşmesine doğru bir gelişme olmuş mudu? Ben 1934'te bir gün gelip öleceğini aklımdan bile geçirmediğim Atatürk'ün öncülüğü ve rehberliğiyle bu ideal Türkiye'ye yirmi yılda varacağımızı umuyordum. Şimdi o 20 yılın üstünden bir 20 yıl daha geçmiş bulunuyor. Fakat biz, sosyal, kültürel ve ekonomik devrim şartları bakımından "Ankara" adlı romanımın ikinci bölümünde verdiğim ve karikatürünü yaptığım Ankara'nın içinde tepinip durmaktayız..."
"Ankara" adlı romanda Millî Mücadele yıllarında hiçbir çıkar gözetmeksizin yurtları için çalışan bazı subayların ve politikacıların zaferden sonra “sermaye çevreleriyle ilişkileri” ya da “arsa spekülasyonu”, “taahhüt işi” gibi girişimlerle zenginleşmeleri, “inkılap”a boşvermeleri. Romanın kadın kahramanı Selma’nın yaşamı izlenerek Millî Mücadele inancının ateşli dönemleri ve sonrası anlatılıyor.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştiri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri'nin 1910'dan 1974'e dek verdiği eserler Türkçe'nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri'nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati'den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu'nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panorama"dır.
İzmir, İstanbul ve Anadolu 1918-1922 döneminde dört düşman ordusu tarafından işgal edildiğinde zengin Türkler işgal ordularıyla işbirliği yaptı...İşgal edilen yerlerde sefahat alemleri, fuhuş ve uyuşturucu kullanımı çok yaygındı ve Dallas dizisine, Sodom'un 120 Günü'ne (Marquis de Sade tarafından yazılan roman), Tiberius ve Caligula'nın orjilerine (Bakınız: Robert Graves tarafından yazılan "I, Claudius" ve "Claudius the God", Tinto Brass'ın "Caligula"sı, Albert Camus'un "Caligula"sı) rahmet okutacak kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir atmosfer ve hayat tarzı vardı...Salahaddin Enis "Zaniyeler-Yosmalar" (1922; yazar kitabının son sayfasına 18 Ekim 1922 Çarşamba tarihini düştü), Yakup Kadri Karaosmanoğlu "Sodom ve Gomore" (1928), Mithat Cemal Kuntay "Üç İstanbul" (1938) bu dönemi birazcık minnacık konu almışlardı...
Atatürk de düşman askerleriyle halvet olmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan işbirlikçi İstanbullulara çok kızmıştı, küsmüştü...Atatürk 1 Temmuz 1927'de İstanbul'a döndü...16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları İstanbul Galata Rıhtımından hareket eden Bandırma vapuruyla İstanbul'dan ayrılmışlardı...
ZANİYELER-YOSMALAR 1924'TE İLK KEZ YAYINLANDI...BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDAKİ İSTANBUL'UN GERÇEK ÖYKÜSÜ!
BEHÇET NECATİGİL : Uzun yıllar gazetecilik yapan, çeşitli romanlar yazan ancak yazdıklarının çok azı günümüze ulaşabilmiş Salâhaddin Enis’in Zaniyeler romanı, bir dönemin İstanbul’unda savaş zenginlerinin hayatlarına odaklanıyor. Natüralist roman geleneğinin izlerini taşıyan Zaniyeler’de hızlı yükselişler, ahlaki çöküşler ve savruluşlar eşliğinde insan hayatlarındaki facialara tanık oluyoruz.“... Zâniyeler romanının yeniden basılması çok yerinde olur. Çünkü bu romanın Birinci Dünya Savaşı İstanbul’unun sorumsuz, yozlaşmış, zenginlik bezgini yüksek sınıf kesitli olması yanı sıra, günün gözde edebiyatçılarının iç yüzlerini yansıtan özel bir değeri de var. Romandaki kişilerden bazılarının (Yahya Cemal, Cemal Tahir, Rifat Melik vb. gibi), Yahya Kemal, Celâl Sahir, İzzet Melih vb. oldukları anlaşılıyor. Bu cesaret, Salâhaddin Enis’in niçin sonralara geçmesinin, günümüze gelmesinin önlendiğini, bir tür unutturulmaya mahkûm edilişini de aydınlatıyor...”
BEHÇET NECATİGİL'İN KİTAPLARI:
1960: Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü
1971: Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü
2025
Enflasyon ve maliyet sorunları, Türkiye'de binlerce şirketi konkordato ve iflasa sürüklüyor. İş dünyası temsilcileri, hükümetten acil destek bekliyor. Ekonomi yönetimi ise yeni bir kredi paketi açıklamaya hazırlanıyor.Türkiye ekonomisinin son yıllarda içine girdiği yüksek enflasyon ve faiz sarmalı, konkordato ve iflaslardaki artış ile birlikte, kapanan şirket sayısında da yaşanan yükseliş dikkat çekiyor.
Son dönemde sayıları giderek artan konkordato başvuruları, iş dünyasında yaşanan sorunların önemli bir göstergesi konumunda. Sadece son birkaç günde Türkiye'nin köklü ayakkabı üreticilerinden Pan Ayakkabı, önde gelen et toptancılarından Gülhanlar Güven Gıda ve 40 yıldır faaliyet gösteren kozmetik ve temizlik ürünleri üreticisi GreenX Kozmetik, konkordato kervanına katılan binlerce şirketin arasına girdi.
Konkordatotakip.com verilerine göre, 2024 yılının tamamında 3 bin 497 konkordato başvurusu kayıtlara geçerken, 2025'in sadece ilk yedi ayındaki başvuru sayısı ise 3 bin 474'e ulaştı.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) kurulan-kapanan şirket istatistiklerine göre, Türkiye'de bu yılın Ocak-Temmuz döneminde kurulan şirket sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,6 azalışla 62 bin 14'e geriledi. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 11,8 artışla 16 bin 582'ye yükseldi. Adalet Bakanlığı İcra İflas istatistiklerine göre ise ülke genelindeki mahkemelerdeki icra iflas dosyalarının sayısı 25 milyona yaklaşmış durumda.
Ortaya çıkan bu tablo, iş dünyası temsilcilerinin de ekonomi yönetimine karşı sesini yükseltmesine neden oluyor.
İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, Meclis Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, sanayideki tüm sorunların temelinde kârsızlığın olduğunu ifade etti.
Bahçıvan, "Bu problemi de yalnızca ücret, kur ya da faiz gibi geleneksel rekabet ve maliyet unsurlarına bağlamak, konuyu basite indirgemek anlamına geliyor. Yaşanan sorun, bu unsurların çok ötesine geçen, artık daha fazla erteleyemeyeceğimiz yapısal bir verimlilik problemine işaret ediyor" diye konuştu.
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran da Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ile bir araya geldi. Kredileri sınırlayan önlemlerin KOBİ'ler lehine esnetilmesini isteyen Gürsel Baran, ticari kartlara taksit sayısının artırılması ve bu harcamaların kredi sınırlaması dışına tutulmasını talebinde de bulundu.
Türkiye'nin bir diğer büyük iş dünyası örgütü olan İzmir Ticaret Odası'nın (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ise Ağustos ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada, "Hem firmalar hem hane halkı, geleceğe dair net bir yön görmeden ekonomik kararlarını sağlıklı şekilde alamıyor. Bu nedenle sektör bazlı destekler ve mikro önlemler, fiyat istikrarını güçlendirmek için hayati önemde" dedi.Türkiye genelinde 31 federasyon ve 340 üye dernek üzerinden 100 bine yakın şirketi temsil eden Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez,"Yüksek maliyetler ve krediye ulaşım sorunu, özellikle Anadolu'da KOBİ'lerin belini büküyor" değerlendirmesinde bulunuyor.
Yüksek enflasyon ve maliyet artışlarının küçük ve orta boy şirketlerin finansal yönetimini ciddi biçimde zorlaştırdığını kaydeden Süleyman Sönmez, "TOBB'un verilerine göre yılın ilk 7 ayında kapanan şirket sayısının bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11,8 artmış olması da durumun vahametini ortaya koyuyor" diye konuşuyor.
Yaklaşık 20 milyar dolarlık ihracatın gerçekleştirildiği Ege Bölgesi'ndeki 8 bini aşkın firmayı temsil eden Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, son günlerde sanayi ve ticaret odaları gibi iş dünyasının çatı kuruluşlarının şirketlerin yaşadıkları sıkıntıyı daha sık dile getirmeye başladığına dikkat çekerek, "Şu an artık sanayicilerin sermayesi kalmadı" diyor.
Jak Eskinazi, on binlerce şirketin sadece işini devam ettirebilmek için ihtiyaç duyduğu kredilere de ulaşamadığını ifade ediyor. Eskinazi, "Kredi alabilmeyi başaran şirketler ise çok yüksek faiz ödemek durumda kalıyor. Bankalar bir kredi kanalı açtığında, yoğun talep nedeniyle bir günde kredi bitiyor. Şu anda hem sanayici hem de ticaret yapan şirketler kilitlenmiş durumda" diye konuşuyor.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), TÜİK tarafından açıklanan istihdam verilerine ilişkin olarak yayınladığı raporda, Türkiye'deki gerçek işsizliğin resmi verilerle örtüşmediğine dikkat çekilirken, geniş tanımlı işsiz sayısının Haziran 2025 itibarıyla 13 milyon 383 bine yükseldiği kaydedildi.
DİSK-AR'dan yapılan açıklamada, "Temmuz 2024 ile Temmuz 2025 döneminde dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,9'dan yüzde 8'e gerilese de, geniş tanımlı işsizlikte ciddi artış yaşandı. İşsiz sayısında yalnızca bir yılda 1 milyon 337 bin kişilik artış oldu" denildi.
2022
YÜKSEK SEÇİM KURULU : "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Ancak..."
YSK, "bir yurttaş"ın CİMER üzerinden yönelttiği soruya yanıt olarak Erdoğan'ın "bir defa daha aday olması için" TBMM'nin seçimlerin yenilenmesi kararı alması gerektiğine ilişkin 6271 sayılı yasa hükümlerini hatırlattı. YSK'nin yanıtı, Bahçeli'nin "meydan okuması"nın ardından geldi.
YSK: "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Ancak..."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olmasına ilişkin tartışmalar sürerken YSK, bir yurttaşın CİMER üzerinden Kurula ulaştırdığı soruyu 6271 Sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu'nun 3. Maddesi'nin 2. Fıkrası'nı aktararak yanıtladı.
Cumhuriyet'ten Deniz Ogan'ın haberine göre YSK yurttaşa "Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Ancak Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir." yazan yasa hükmünü göndermişti.
YSK'nin yanıtı, Devlet Bahçeli'nin 8 Şubat'ta Kızılcahmam'da "partililerle yaptığı kamp"ta bu yöndeki görüşlere meydan okuyan açıklamalarından sonra haber oldu.
Devlet Bahçeli Kızılcahamam'daki konuşmasında Erdoğan'ın üçüncü adaylığına ilişkin olarak yasanın sınırlarını hatırlatanları "Bazı çevreler Sayın Cumhurbaşkanımızın tekrar aday olamayacağı yönünde husumetle pekişmiş karanlık propagandalarına şimdiden başlamıştır." diyerek suçlamış ve şöyle devam etmişti:
"Bir defa bu iddianın yasal ve anayasal hiçbir temeli, hiçbir nesnel gerçekliği yoktur. Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk Cumhurbaşkanı'dır. Ve tekrar aday olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır. Şayet bu maksatlı ve mesnetsiz tartışma genişletilip, Sabih Kanadoğlu ve buna benzer kuşkulu isimler ortamı germeye kalkışırlarsa üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayız, çekinmeyiz, geri durmayız."
Bahçeli bununla da yetinmemiş, gerekirse "Cumhurbaşkanının en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız." diye meydan okumuştu.
Ancak Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası metninde bir kimsenin "en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir" olması dışında, ikinci defanın hangi sistemde olup olmayacağına ilişkin Bahçeli'yi doğrulayan bir hüküm yok.
Şentop: "Tartışmayı hukukçular yapsın"
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop da Erdoğan'ın adaylığına ilişkin tartışmalar üzerine "Cumhurbaşkanı'nın üçüncü kez değil, ikinci kez adaylığı söz konusu" diyerek Bahçeli'yi desteklemiş ama "Bu konu hukuki bir konu, hukuki bir tartışma yapmak lazım" diyerek kendisini bir tartışmaya kapı aralamak zorunda hissetmişti."
Ancak Şentop'a göre bu konuyu gündeme getiren "milletvekilleri, boylarını aşan sularda yüzüyorlar. Bu, hukukçuların yapacağı bir tartışma."
Şentop bu açıklamadan sonra, TBMM Genel Kurulu'nun büyük harflerle "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazan mermer kaplı duvarının önündeki küsüde, kendisini oylarıyla yetkilendiren milletvekilleri adına TBMM Başkanlığını görevini yürütmeye devam etti.
YSK'ye göre bir tartışmaya gerek yok...
YSK'nin görüş beyan etmesine yol açan soru bir yurttaş tarafından T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi, CİMER'e sorulmuştu.
Soru kapsamlıydı. Yurttaş "Anayasa ilgili maddeleri gereğince, aşağıdaki konu ve sorular ile ilgili vatandaşlık görevi kapsamında gerekli cevapların" tarafına verilmesini istiyordu.
Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili adaylık şartları ve yeterlilik' konulu başvuruda; "Sayın Erdoğan nasıl aday olabilir? Erken seçim olacaksa en geç normal seçimden ne kadar önce TBMM'nin seçim kararı alması gerekir?
Sayın Erdoğan'ın diplomasıyla ilgili süreci basından takip ediyorum. HKP mahkeme süreci devam ediyor. Size iletilen diploma aslı ile ilgili gerçeği görmeden işlem yaptığı Noterler Birliği tarafından kusurlu bulunmuştur.
İleride ülkenin yurt dışı ve yurt içi tüm kararlarına imza atacak ve ciddi yaptırımlar ile vatana geri dönülemez kaosa yol açacak. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Ekstra neler talep edebilirsiniz?
Son iki soruyu görmezlikten gelse de, YSK'nin, Erdoğan'ın "nasıl aday olabileceği" konusuna yasa metni dışında herhangi bir gerekçe aramamış ya da soruyu yanıtlamaktan kaçınmamış olması, pratikte bugüne kadar "iki defa cumhurbaşkanı" seçilmiş" olan Erdoğan'ın "bir defa daha" aday olabilmek için Meclisi dağıtarak "erken seçim"e gitmesi dışında bir yol olmadığı yorumlarına ağırlık kazandırıyor.
RESMİ TARİHE ALTERNATİF TARİH CEVABI...
Dünya Sineması'nın Osmanlı ve Orta Doğu Tarihi hakkında ürettiği, büyük çoğunluğu Türk resmi tarihinin şiddetle reddettiği, inkar ettiği iddiaları, olayları, yorumları, Türk halkından ısrarla gizlenen "gerçekleri", konuları işleyen, beyazperdeye taşıyan, çok tartışmalar yaratırken, yeni bir dünya tarihi vizyonu yaratan filmlerden ilk akla gelenler ya da en çarpıcı olanlar:
1-Forty Days of Musa Dagh-1982-Sarky Mouradian
2-Queen of the Desert- 2015 Werner Herzog
3-The Cut- 2014 Fatih Akın
4-Lawrence of Arabia- 1962 David Lean
5-Pascali's Island- 1988- James Dearden
6-1922 -1978 Nikos Koundouros
7-The Day of the Siege: September Eleven 1683- 2014 Marco d'Aviano
8-Mayrig- 1991 - Henri Verneuil
9-Turetskiy gambit-The Turkish Gambit 2005 Dzhanik Fayziev
10-Black Gold-Day of the Falcon-2011-Jean-Jacques Annaud
11-The Favorite - Intimate Power-1989 -Jack Smight
12-Exodus-1960-Otto Preminger
13- A Woman Called Golda-1982-Alan Gibson
14-Golda-2023-Guy Natliv
15-America, America- 1963- Elia Kazan
16-Munich 2005-Steven Spielberg
17-Les patriotes 1994-Eric Rochant
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.