
Gürsel Demirok
11 TEMMUZ'UN PSİKOLOJİK ANALİZİ
Nevruz üzerine Mart ayında bu köşede yayınlanan yazımda, bölgemizde yüzyıllardır Nevruz'un kültürel miras olarak anıldığına ve kutlamaların toplumlarda farklılık gösterdiğine işaretle, "Kürtler için Nevruz, her türlü haksızlığa karşı başkaldırı günü olarak kabul edilir. Nevroz ateşi ile haksızlığa, baskılara karşı direnerek başarıya ulaşılacağına inanılır" demiştim.
Nevruz ateşi mitolojik olarak Kürt Kültüründe Demirci Kawa efsanesi'ne dayanıyor; zulme karşı zaferi simgeliyor. Efsaneye göre, zalim hükümdar Dehak'ın zulmüne karşı isyan eden Kawa, 21 Mart'ta dağlarda ateşler yakarak halkı özgürlüğe çağırır ve Dehak'ı devirir.. Bu nedenle Nevruz; zulme direniş, özgürlük ve yeniden doğuş sembolüdür. Kürtler için "haksızlığa başkaldırı" anlamı taşıması, bu tarihsel mitolojiye dayanır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ekim 2024'te yaptığı çağrı ile harekete geçen çözüm süreci çerçevesinde 11 Temmuz'da bir grup PKK'lının sembolik nitelikte silahlarını yakma törenini TV'de izlerken, Nevruz üzerine kaleme aldığım yazım aklıma geldi.
Silahların yakılma nedeni hakkında görüşüne başvurduğum psikolog Dr. Nil Gönce, PKK'nın, 2013-2015 süreçlerinde de benzer sembolik eylemlerle silahlarını yaktığını anımsattı. “Bu eylem , örgütün 'silahlı mücadeleyi geçici olarak askıya aldığını' gösterme amacını taşıyordu" dedi. Sembolik olarak eylemin Nevruz ateşine gönderme niteliği taşıdığına işaret eden Dr. Gönce "PKK, ateş yakma ritüelini bilinçli olarak Nevruz direnişinin ikonografisi ile ilişkilendirdi.Ateş, hem 'zulmün sonu' hem de 'yeni bir dönemin başlangıcı' metaforu olarak kullanıldı.Amacı, eylemi Kürt halkının tarihsel direniş kimliği ile özdeştirerek meşruiyet kazandırmaktı.." şeklinde konuştu.
Dr. Gönce verilen mesaj olarak da şunları söyledi: "'Silahların sustuğu' vurgusu yapılarak barış sürecine destek verildiği imajı oluşturuldu.'Ateşle yok etme eylemi, Nevruz mitolojisindeki zulmün ateşle tasfiyesi temasını çağrıştırdı".
Yakılan silahların genellikle eski veya kullanılmayan malzemeler olduğuna ve PKK'nın ana silahlı gücünün bu eylemle etkilenmediğine işaret eden Gönce "Asıl hedef Türkiye kamuoyunda ve uluslararası alanda 'barış yanlısı' bir algı inşa etmekti. PKK Nevruzun kültürel kodlarını,kullanarak eylemine kitlesel duygusal bağ kazandırmayı hedefledi. Ancak bu, örgütün şiddet politikasını kalıcı olarak değiştirmedi. 2015'te sürecin çökmesiyle çatışmalar yeniden başladı. Gerçek barış, silah yakmaktan değil kalıcı çözümden geçer" dedi..
11 Temmuz'dan bu yana sıkça sorulan bir soru var: İktidar bu süreçten nasıl bir kazanç bekliyor, amacı ne?
11 Temmuz eylemi, hem PKK açısından hem de iktidar açısından sembolik bir 'barış jesti' olarak sunulabilir. Ancak, 31 Mart 2024 yerel seçimleri sonuçları ve ardından iç politikada kaydedilen gelişmeler akla başka olasılıkları da getiriyor. Yerel seçimlerde CHP'nin yükselişi AKP için uyarıcı oldu.CHP'nin yükselişini dengelemek için bir yandan CHP'yi halk nezdinde itibarsızlaştırma politikasına ağırlık verildi, diğer yandan da DEM Partiyi, AKP-MHP saflarına çekmek için 10 yıldır akla gelmeyen süreç gündeme taşındı.
Bir yandan "Barış" söylemiyle uluslararası toplum nezdinde imaj iyileştirilmesi yapıldı, diğer yandan da iç kamuoyuna "bakın,biz istersek barış getiririz" mesajı verildi. "CHP, Kürt sorununu çözemez, ancak biz çözeriz" mesajı verilerek CHP baskı altına alınmaya çalışıldı.Ancak bu strateji, eğer gerçek bir çözüm vizyonu yoksa, geçici bir etki yaratır.
Anımsanacağı üzere, süreci harekete geçirme görevini Erdoğan'ın tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğine inanan Bahçeli üstlendi. 1 Ekim 2024'te TBMM'de kamuoyunda ses getiren Öcalan'a silah bırakma çağrısını yaptı.O zamana değin Öcalan'ın asılması, DEM Partinin kapatılması yolunda açıklamalarda bulunan Bahçeli'deki değişim şaşkınlıkla karşılandı
Yeni süreçte, "havuç gösterilen" DEM Partinin AKP,MHP ikilisinin planına destek olacağı ve AKP,MHP,DEM Partinin mecliste birlikte hareket edeceği umuluyor.Ancak DEM Parti süreç dışı işbirliklerine kapalı olduğu izlenimi veriyor.Partinin nihai tutumunda Öcalan'ın takınacağı tavrın belirleyici olacağı söylenebilir.Öcalan'ın "sürecin başarıya ulaşması için her türlü işbirliklerine açık olun, nihai hedefi aklınızda tutun " şeklinde bir yönlendirmede bulunması ihtimali göz ardı edilmemeli...
Öte yandan iktidarın izlediği bu politika başta CHP ve İYİ Parti muhalefette tepkiyle ve kuşkuyla karşılanıyor.İktidarın DEM Partiye yönelik adımları "seçim yatırımı", "kamuoyunu yönlendirme çabası" olarak değerlendiriliyor.Özellikle geçmişte PKK ile yapılan görüşmelerden sonra gelen söylem değişmeleri,kamuoyunda "samimiyet mi?" oportünizm mi?" sorusunu uyandırıyor."Düne kadar terörle pazarlık yapılmaz diyordunuz, şimdi oy için barışçı mı oldunuz?" sorusunu gündeme taşıyor......
Yeni çözüm süreci, toplumun AKP ve MHP ye yakın kesimlerinde bir rahatlama ve barış umudu yaratabilir. Ancak CHP ve İYİ Partiye yakın seküler kesimleri için, bu sadece gelecek seçimler için bir hamle, samimiyetsiz siyasal taktik olarak değerlendirilebilir. Kürtler ise homojen bir grup değiller. Tepkiler de gruba göre değişebilir.DEM Partiye yakın kesimler, . sürecin başarıya ulaşmaması halinde faturanın yine kendilerine çıkarılacağını düşünüyor olabilirler..
Kutuplaşmış medya ve siyasal ortam nedeniyle süreç toplumu birleştirmekten çok, yeni bir ayrıştırma riskini taşıyabilir.Sürecin iç politikaya malzeme yapıldığına ilişkin sayısız örnekler mevcut.CHP barışçıl yaklaştığında "terörist işbirlikçisi" olarak anılıyordu.AKP aynı çizgiye gelince "devlet aklı" olarak sunuluyor. Bu durum, Türkiye'de siyasal iletişimin etik sınırlarını aşan, seçmeni yönlendirme amacını taşıyan bir davranış olarak nitelendiriliyor.
Barış söylemi iç politikaya malzeme yapılmamalı.Siyasette iki yüzlülüğe yer verilmemeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.