Dr. Ali Yılmaz

Dr. Ali Yılmaz

Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe

En sağlam ve güçlü ortaklıklardan birisi suç ortaklığıdır.” Çünkü suç ortakları birbirine göbekten, yani çıkar ilişkileri ile bağlıdır. Birbirine mecburdur. O nedenle de kolay kolay konuşmazlar. Bu nedenle “Mafya – Siyaset- Yargı” arasında kurulan kirli ilişkiler öyle kolay kolay çözülmez. Bunun bir istisnası çıkarların çatışmasıdır.

Mevlâna: “Köpeklerin kardeşliği, aralarına kemik atılana kadardır” der. Örneğin Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, kullanılıp bir kenara atılınca, yaptığı açıklamalar ile son 20 yılın kanalizasyon borularını patlattı. Ortalığa saçılan kokular ülkenin nefes almasını zorlaştırır hale geldi. Yaşanan olayları ve rüşvet çarkı sosyal medyada “Kurtlar Vadisi” filmi gibi izleme rekorları kırdı.

“Vay be neler olmuş?

İpin ucu iktidara mensup bazı kişilere de uzanacağı şüphesi ile bu itiraflar için tek bir cumhuriyet savcısı bile kılını kıpırdatamadı! Nihayetinde Peker, gizemli bir şekilde susturuldu! Açıklamaları ile kamuoyunda ses getiren Muhammed Yakut ise şüpheli bir şekilde öldü.

Halbuki iktidarının ilk yıllarında Erdoğan: Artık bu ülkede çeteler dönemi bitmiştir, mafya dönemi bitmiştir, cunta dönemi geri gelmemek üzere bitmiştir” demişti. Halk iktidarın vaatleri arasında yer alan “yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edileceğine” inanmıştı.

Organize suç örgütleri Türkiye’de cirit atıyor. Hiçbir dönemde bu kadar rahat hareket etme imkânı bulamamışlardı. İnsanların mallarına çökülerek sermayenin el değiştirmesi, uyuşturucu ve altın kaçakçılığı, ihalelerde yapılan usulsüzlükler, hazineye ait malların satılmasında var olduğu iddia edilen mafya izleri, yönetime olan güveni yok etti.

Bu korkunç iddialar, herhangi bir demokratik hukuk devletinde olsa iktidar harekete geçer, savcılar soruşturma başlatır, gazeteler, televizyonlar günlerce haber yapardı ama bunların hiçbiri Türkiye’de olmuyor.

İktidarın küçük ortağı MHP’nin lideri, kendisine geçmişte hakaret ve tehditte bulunan çete liderini “ülke ve millet sevdalısı bir ülkücü” ya da bir diğer organize suç örgütü liderini “dava arkadaşım” diye tanımlıyor. Burada rahmetli Alparslan Türkeş’in sözünü hatırlatmak gerekir: “Ülkücüden mafya, mafyadan ülkücü olmaz.”

Türkiye’de derin siyasetinin temeline bakmak isterseniz, “devlet, siyaset, mafya” şeytan üçgenine bakmanız yeterli olacaktır.

Şimdi sormak gerekir:

  • Devlet içerisinde yer almış kamu görevlilerinin mafya ile ilişkileri ve kendi aralarında çıkar gurupları haline dönüşmeleri,
  • Mafyanın siyasette etkin bir rol üstlenmesi,

Doğru mudur?

Susurluk olayının olduğu dönemde MİT Müsteşarı olan Sönmez Köksal, yazdığı rapora şu ifadelerle başladı:

“Kamuoyu; Siyasetçi – Yeraltı Dünyası – Kamu Kuruluşları ilişkisi ve kişisel menfaat etrafında yoğunlaşan ve büyük ölçüde para, menfaat ve güç sağlamaya dönük illegal faaliyetlerden rahatsızdır. Bu faaliyetlerin ‘terörle mücadele ve ülke menfaatleri’ olarak gösterilmesi ve bu perdenin arkasına gizlenmesi ayrı bir rahatsızlık konusudur.”

Başbakanlık Teftiş Kurulu başkanı Kutlu Savaş’ın ünlü “Susurluk Raporu” da ise “Siyasetin ve devletin bazı kurumlarının, ‘rutin dışı işler’ yürüttüğü, yani kontrgerilla ve özel timlerin mafya hesaplaşmaları, uyuşturucu kaçakçılığı ve faili meçhul cinayetler içinde yer aldığı tespit edildi” ifadelerine yer veriliyor.

Günümüzde bu tablo daha vahimdir. Mafya bağlantılı isimlere “dava arkadaşlığı, kişisel dostluk ve siyasi sahiplenme ekseninde bakılıyor. Ve ne acıdır ki, bu tanımlanma soruşturma konusu olmadığı gibi, ortada mahkeme sonuçlarını etkileyecek ciddi bir rapor da yok. Çünkü MİT; emniyet ve yargının siyasallaşması ile karşı karşıyayız.

Temiz siyasetten bahsediyoruz! Bu nasıl olacak? “Siyaset, devlet, mafya…” şeytan üçgeni bugün daha etkindir. Şeytan üçgeni kökünden kazınmadan temiz siyaset mümkün değildir. Ve namusluların siyasette önünün açılması hayal görmekten öteye gitmez.

Meksika, Kolombiya, Venezüella olmak üzere Güney Amerika ülkelerinde uyuşturucu kartellerinin kazançlarını korumak, uyuşturucu ticaretini sorunsuz yapabilmek için kendi ülkelerinde kendi işlerine yardımcı olan, güvenlik güçlerine, yargı mensuplarına ve siyasilere verdikleri destek biliniyor ve filmlere konu oluyor. Lakin Türkiye’de hiçbir dönemde mafya devlette ve siyasette bugünkü kadar etkin olmamıştı.

Türkiye’de NARKOPOLİTİK düzen oluşabilir mi? Siyasi iktidara mensup kişiler ve onlara yakın iş insanlarının yasadışı ticaretin odağında olduğu, organize suç örgütü liderlerinin eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile resimlerinin basında ve sosyal medyada yayınlanarak güvenlik güçleri üzerinden baskı ve mesaj oluşturulduğu düşünülürse bu kirli düzenin oluşmasına ramak kaldığı söylenebilir.

Sezgin Baran Korkmaz olayı, Sedat Peker’e koruma verilmesi, birden zenginleşen milletvekili ve bakan yakınları… Tüm bu olaylar gösteriyor ki, para ve makam kimdeyse toplumda güç ve otorite simgesi olarak kabul ediliyor ve saygı görüyor. Bu gücün dayandığı otoritenin yasal ve meşru olup olmadığının bir önemi yok.

Prof. Dr. Ulvi Saran’ın dediği gibi “Türkiye’de mafya, halkın devletten beklediği, devletin yerine getirmeyerek karşılıksız bıraktığı, “adaleti tesis” ve “güveni sağlama” işlevini üstlenerek devletin boş bıraktığı alanı dolduruyor; halk da korkudan doğan bu boşluğu “saygı” ile maskeliyor. Ne acı değil mi? Halka dayanması gereken siyaset kurumu mafya düzeninden medet umar hale getirildi.

Türkiye’de bir TEMİZELLER operasyonuna başlanmak istenirse; vergi kaçırma, offshore ve yolsuzluk gibi olaylarının üzerine gitmelidir. Bunun için Londra ve Malta’da kurulan paravan şirketlerin incelenmesi bile yeter! Çünkü rüşvet ve kaçakçılıkla elde edilen paralar yurtdışına kaçırılıyor ve bir kısmı aklanarak Türkiye’ye dönüyor. O nedenle yabancı basın Türkiye için “KARAPARA CENNETİ” tanımlamasını yapıyor.

Kısaca rüşvete, uyuşturucuya, mafyaya karşı devlet harekete geçmelidir. Ve halk fakir kalmasının nedeninin bu yolsuzluklar ve hukuk tanımazlık olduğunun farkına varmalıdır.

“Ya devlet başa ya kuzgun leşe…” Başka bir çare kalmamıştır. “Devlet yumruğunu masaya vurmazsa kargaların insafına kalırız.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Ali Yılmaz Arşivi

Tavşana Kaç Tazıya Tut!

09 Eylül 2025 Salı 11:21

Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev!

02 Eylül 2025 Salı 11:20

Milli Egemenlik Platformu Bildirisi

27 Ağustos 2025 Çarşamba 10:36

Siyasette topuklu (topuklayan) efe krizi!

21 Ağustos 2025 Perşembe 11:14

Siyasette topuklu (topuklayan) efe krizi!

21 Ağustos 2025 Perşembe 11:14

Gençliğim Eyvah!

14 Ağustos 2025 Perşembe 15:36

Kimi Kime Şikâyet Edeceksin?

05 Ağustos 2025 Salı 10:48

Ülkemizi Saran Yüzyılın Belası!

30 Temmuz 2025 Çarşamba 10:21