Makam ve koltuk sevdasını hastalık olarak niteleyenler bunu şöyle tanımlıyorlar: “Koltuğa oturduğunda başlayıp, tüm organlarını kaplayan, beyni çalışamaz duruma getiren amansız bir hastalıktır.”
Valla ben söyleyenlerin yalancısıyım ama, sanki bu hastalığa yakalanmış gibi görünen çok kişiyi de görüyorum. Şaka bir yana, siyasetçilerin ve makam sahiplerinin, bazı meslek örgütlerinin başındakilerin, kimi sendikaların başkanlarının, spor kulüplerindeki bazı yöneticilerin, çoğu sivil toplum kuruluşlarının başındaki yetkililerin, ayrılmayı uzun vadede hiç düşünmediklerini görmek, artık kimseyi şaşırtmıyor. Ama yine de, bu koltuklara geçici bir süre, emaneten oturduklarını, sık sık hatırlatmak lazım. Çünkü oturdukları koltuğa adeta çöküyorlar, öyle ki; kaldırabilene aşkolsun! Demek insan yaşlansa da gönlü genç kalıyor, hırslarında bir eksilme olmuyor! Ama tabii biliyoruz ki; yaşlılıkta bu hırslar çok yıpratıcıdır!
En çok yıprananlar da yaşlı başlı bazı siyasetçiler ve makam sahipleri oluyor. Kara sevdaya tutulmuş gibi, koltuğu bırakmak istemiyorlar. Adeta koltuğa yapışık bir yaşam onlarınki! İnsan üzülüyor haliyle, yahu azıcık kalkın, iki adım atın, bacaklarınız açılsın, otur otur nereye kadar değil mi?
Bu gidişle gençlere oturacak koltuk, verilecek makam kalmayacak, emri hak vaki olana kadar!
Nedir bu makam, mevki ve koltuk sevdası derseniz; Doğan Cüceloğlu bunu çok güzel tanımlamış:
“Makam, mevki, rütbe, ünvan; bunların hepsi cekettir. Ceketi asar bir yere gideriz. Arkamızda sadece insanlığımız kalır.”
O koltuk sevdası ve makam hırsı, insanların gözünü karartıp, suç işlemeye yöneltiyorsa hastalık daha da tehlikeli bir hal almış demektir! Öyleyse, makam ve koltuk sahiplerini seçerken daha dikkatli olmamız gerekiyor! Çünkü vebali çok büyük olabilir!
“Vebal nedir bilir misiniz? Hak etmeyenlere makam, mevki vermektir.” Diyor Fatih Sultan Mehmet Han.
Yine bu konuda İmam Gazali’nin bir sözü var:
“Layık olmadan makam sahibi olanlar, astlarını ısırıp, üstlerine kuyruk sallarlar.” Bu tarif hiç yabancı gelmedi, demek o zamandan beri bu tipler hep vardı!
Değer mi bu hırsa, bu öfkeye, bunca kötülüğe, ölümlü dünyada?
“Her nefis ölümü tadacaktır.” ayetini, bankalara ve makam koltuklarına yazmalı. Tabutlara, mezarlıklara değil.” Diyen İlber Ortaylı haksız mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.