İnsanlarımızın yüzü gülmüyor! Sinirli, öfkeli ya da mutsuz görünüyoruz her birimiz. Eski Türkiye’yi yaşamış olanlar, bugünkü Türkiye’de değişen kurallara, kurumlara, yönetimlere, değer yargılarına, bozulan ekonomiye, tahammül etmeye çalışıyorlar ama, asla kendilerinden beklendiği gibi alışmıyorlar! Haklılar da… Rüşvet, yolsuzluk, zorbalık, haksızlık, arsızlık ve pişkinliğe kimse alışmamalı zaten! Yeniden her şeyin düzelebileceğine dair umutlar giderek azalıyor! Artık ipin ucu kaçmış gibi gelmiyor mu size de? Zaman zaman herkesin geleceğe dair karamsarlıkları olur ama, artık büyük çoğunluğun karamsarlığın da ötesinde bir “çaresizlik” hissettiği kesin. Bu kötü bir his, çünkü insanda mücadele edecek güç bırakmıyor!
“Elinden malını mülkünü, varını yoğunu alsalar, bundan ölmezsin. Ama senin onurunu kırar, ruhunu öldürürlerse, işte buna çare yoktur.” diyor ünlü yazar Cengiz Aytmatov…
İşte sadece bu yüzden bile, onurunuzla oynamalarına ve ruhunuzu öldürmelerine izin vermeyin! Çünkü biz izin vermezsek, bunu başaramazlar!
Topluma “öğrenilmiş çaresizlik” aşılanmış gibi sanki. Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin istenmeyen bir durumla karşılaştığında, kendisinin ya da başkalarının davranışlarının sonucu değiştirmeyeceğine dair inancıdır! Öğrenilmiş çaresizlik, kişilerin bir problemle karşılaştığında, bu problemi çözmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığına inandığı bir durumdur. Bu inanç nedeniyle kişiler, problemi çözmek için çaba göstermez ve sonuç olarak daha da umutsuz ve çaresiz hissederler. Genelde sürekli olumsuz sonuçlar alan insanlar bu duyguyu pekiştirir!
Tehlikelidir, çünkü insanlar mücadele etmeyi bırakırlar ve giderek pasifleşirler! Asıl buna izin vermemek gerekir! Topluma umut vermek ve bilinçlendirmek için önderlik edecek insanlar önemlidir.
Unutmayın;
“Ya ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz.
Ya çaresizsiniz ya da çare sizsiniz. “
Diyen Behçet Necatigil, ne kadar güzel anlatmış bu durumu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.