
Gürsel Demirok
Farkli kültürlere saygı
Dizide zaman zaman Askeri Darbe Yönetimine de göndermeler var. Geçenlerde izlediğim bir bölümde, bir vatandaş arkadaşının düğününde Kürtçe şarkı söyledi diye Karakol’da ifadesi alınıyordu. Ülke güvenliği konusunda duyarlı başçavuş ve komiser şarkının ardındaki gizemi çözmeğe çalışıyordu. Nereden nerede diye düşünmeden edemedim. TRT de artık Kürtçe yayın yapan ayrı bir kanal var.
Doksanlı yıllarda Askeri Darbe’nin izleri silinmeğe başlandı. Demokratikleşme yolunda kayda değer adımlar atıldı. 2000’li yılların başlarında bu süreç hızlandı. Avrupa Birliği Kopenhag Siyasi Kriterlerine uyum sağlamak amacıyla Anayasamızda ve yasalarımızda önemli değişiklikler yapıldı. Bu süreç içinde TRT’ de farklı dil ve lehçelerde yayın yapmasının yolu açıldı. Kürtçe yayınlara yeşil ışık yakıldı. TRT Kanununda Değişiklik Yapılması Yasa tasarısı ilişkin TBMM’deki görüşmelerde (2008) MHP, Kürtçe yayına karşı çıktı. Atılan adımların ne anlama gelindiğin çok iyi bilinmesi gerektiğini belirten MHP Sözcüsü Oktay Vural, “Türkiye, adım adım teslim alınıyor.’Roj TV’ye rakip olsun, sesini kıssın’ diyorsunuz. Bu televizyonun kapatılması öngörülürken, alternatifini oluşturmak onu legal hale getirir” şeklinde konuştu.
Bu eleştirilere cevaben AKP Sözcüsü Nihat Ergün ise, daha önce bölgesel isimlerin kullanılmasına izin verildiğini belirterek,” Perihan yerine Berivan ismi kullanıldı diye ülke bölündü mü? Türkiye’deki bu adımlar, bölünmez bütünlük konusunda ayrışmayı değil kaynaşmayı artırır. Farklı kültürlere saygı gösterme anlayışı yerleşirse bu, o insanların ülkelerine bağımlılığını artırır” şeklinde konuştu. Ergün, vatandaşların sorunlarının başkasının istismar etmesine izin vermemek için bir düzenleme yapıldığını belirterek, yapılan düzenlemelerin hiçbirinin kötü niyet taşımadığı söyledi. TRT yasasında yapılan düzenlemelere dayanarak, TRT bir kanalında Kürtçe yayınlarını sürdürüyor. Diğer özel kanallarda da zaman zaman Kürtçe şarkıları, türküleri dinliyoruz. Bu yayınların toplumca benimsendiği görülüyor.
Aradan yıllar geçti. Köprünün altından çok sular aktı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra AKP ve MHP Cumhur İttifakı içinde el ele verdiler. Artık AKP Kürt sorununa ilişkin MHP’yi rahatsız edebilecek adımları atmaktan kaçınıyor. 2000’in ilk on yılında izlenen özgürlük odaklı politikalar gerilerde kaldı. Güvenlik odaklı konularda AKP ile MHP nerdeyse ayni çizgideler. Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ile HDP arasında bir ilişki var algısını yaratma çabasında. HDP’yi 6’li Masa altındaki eli silahlı PKK’lı ortak olarak gösterme gayretinde. AKP, muhafazakar Kürtleri partisi, düşük bir oy potansiyeline sahip HÜDAPAR’ı yanlarına çekmek üzere. AKP’nin bir kanun teklifi ile ilgili olarak HDP’yi ziyaretini doğal karşılayan MHP, HÜDAPAR’ın Cumhur ittifakı içine alınmasına da yeşil ışık yakmış görünüyor.
TBMM’ nin üçüncü büyük partisi ve 10% civarında oy potansiyeline sahip HDP ise, önümüzdeki süreçte kendileri ile şeffaf ve açık bir diyalog kurulması beklentisi içinde. Kendilerinin kabullenilmesini, görülmesini istiyorlar. Toplumsal barışın sağlanması arzusunda olduklarını ifade ediyorlar. Partinin Hazine Yardımı hesaplarına bloke koyan Anayasa Mahkemesinin Partiyi kapatma yoluna gidip gitmeyeceği ise belirsiz.
Öte yandan, Millet İttifakı içinde, İYİ Partinin, HDP’ye ilişkin çekincesi var.. HDP’nin terör örgütü PKK ile arasında mesafe koymadığı görüşündeler. Bu durum İttifakın bir açılım yapmasını, ortak bir politika izlemesini güçleştiriyor. 240 sayfalık Ortak Mutabakat Metninde bu konuda bir beyanın olmaması da bu nedenle. Millet İttifakının diğer partileri ise başta CHP, daha olumlu bir tutum içindeler. DEVA Partisi Kürt sorunu ile ilgili cesur açıklamalarda bulunuyor. Keza Gelecek Partisi. Seçimlerde, kapanma riskine rağmen, HDP’nin kilit bir rolü var. 10 % luk oy potansiyeline sahip bir partiyi kimse görmezden gelemez. Bu itibarla önümüzdeki süreçte HDP ile ilgili bazı girişimler, gelişmeler beklenmeli. Bu çerçevede Kemal Kılıçdaroğlu’nun, da Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi halinde, HDP ile açık görüşmelerde bulunması öngörülmeli.
Seksenlerden bu yana Türkiye’de çok şey değişti. Daha da değişecek. Bu değişimde 15 yıl önce TRT Yasası ile ilgili TBMM’deki görüşmelerde de dillendirilen insan hakları temelli şu anlayışın toplumca özümsenmesinin önemli yeri var: “Atılan adımlar, bölünmez bütünlük konusunda ayrışmayı değil kaynaşmayı artırır. Farklı kültürlere saygı gösterme anlayışı yerleşirse bu, o insanların ülkelerine bağımlılığını artırır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.