
Gürsel Demirok
AB STRATEJİK HEDEF
Öncelikle şunu vurgulayım. AB'ye üyelik her dönemde Türkiye'nin stratejik hedefi olmuştur ve her dönemde Türkiye bu hedef doğrultusunda adımlar atmıştır. Öte yandan, giderek uzayan üyelik sürecine karşı kamuoyumuzda giderek artan bir güvensizlik ve umutsuzluk mevcut.
1997-2000 tarihleri arasında Başbakanlık İnsan Hakları Üst Kurulu Sekretaryasi Baskanı iken AB ile ilişkilerimizin ileriye taşınmasına yönelik bir çalışma yapmıştık. 1999 yılı sonunda Helsinki Zirvesi’nde Avrupa Birliği Türkiye'yi Birliğe aday ülkeler arasına aldığında bütün gözler Türkiye'nin insan hakları ve demokratikleşme alanlarında atacağı adımlara çevrilmişti.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik görüşmelerinin başlayabilmesi için Türkiye'den öncelikle bu alanlarda birtakım adımlar atması bekleniyordu. Herkesin sorduğu soru, "Türkiye bu adımları atabilecek miydi? Bu konuda hazırlıklı mıydı?" Gerçekte, Türk bürokrasisi hazırlıklıydı. Bu bağlamda Üst Kurul Sekretaryası olarak “İnsan Hakları Gündem 2000" başlıklı bir rapor hazırlamıştık. Diğer bir deyişle, Türkiye'de demokrasiyi daha güçlendirmeye, insan haklarını daha geliştirmeye yönelik Anayasa'da ve yasalarda yarar görülen değişikliklere ilişkin bir yol haritası çizmiştik.
Bu rapordan önce, Devlet Planlama Teşkilatı'nın 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlıkları çerçevesinde oluşturduğu bir Özel İhtisas Komisyonu'na bağlı Alt Komisyon çalışmalarında yararlanıldı. Başkanlığı tarafımdan üstlenilen Alt Komisyon’un hazıladığı raporda, Kopenhag Kriterleri’nin karşılanması amacıyla Türkiye'nin insan hakları ve demokratikleşme alanlarında atması gereken adımlar ayrıntılı bir şekilde sıralandı. Açıklandığında kamuoyunda ve AB çevrelerinde büyük ilgiyle karşılan Alt Komisyon raporu "Demirok Raporu" olarak anılmaya başlandı.
İnsan Hakları Üst Kurulu bu raporu gözden geçirerek, bazı ufak değişiklerle Bakanlar Kurulu’na sundu. Kurul bu raporu referans ve çalışma belgesi olarak kabul ettı. Avrupa Birliği'nin 2000 yılı Türkiye İlerleme Raporu'nda da, "Demirok Raporu" uygulanması temennisi dile getirildi. Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye sunduğu Katılım Ortaklığı Belgesi ışığında belirlenen Ulusal Programın hazırlanması sırasında bu rapordan yararlanıldı.
İlerleyen yıllarda Ulusal Program'da belirlenen hedeflere ulaşılması amacıyla önemli adımlar atıldı, gelişmeler kaydedildi. Anayasa ve yasalarda değişiklikler yapıldı. Avrupa Birliği tarafından her yıl yayınlanan İlerleme Raporları’nda yıllarca eleştiri konusu olan askeri vesayet, işkence ve kötü muamele, Kürt meselesi, azınlıkların mülkiyet hakları gibi konular Türkiye'den övgüyle bahsedildiği alanlar arasında oldu.
Yirmi yıl önce yaşanılan bu gelişmeleri neden hatırlatıyorum? Nedeni şu: AB hedefinden son yıllarda giderek uzaklaşılmakta. Halkımızın da AB ye üyelik umudu yok. AB’de Türkiye’ye karşı daha mesafeli. Son yıllarda yayınlanan İlerleme raporlarında da eleştirilerin yoğunlaştığı görülmekte.Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konularda ülkemizdeki gelişmeler AB tarafından yakından izlenmekte ve eleştiri konusu yapılmakta. AB hedefinden giderek uzaklaşılmakta. Öte yandan gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri sonuçları AB ile ilişkilerimizde yeni bir sayfanın açılmasını vesile teşkil edebilir.
AB süreci yeni bir ivme kazanabilir.
Seçimlerden sonra yakalanacak bu ivme ile her alanda AB standartlarına ulaşma ve temel hak ve özgürlükleri geliştirmek yolunda önemli adımlar atılabilir. 2000’in başlarında yaşanılan umut ve heyecan yeniden yakalanabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.