Dünyanın başına bu güne kadar ne geldiyse, bence “ bilmediğini bilmeyenler” yüzünden geldi. Yani bir çeşit “yarı cahil” tipler türedi. Her konuyu, yüzeysel ve dar görüşlü hallerine bakmadan, bilirmiş gibi davranma cesaretini gösterdiler. Cahil cesaretiydi onlarınki, çünkü kısır kalmış bilgilerini yeterli buluyorlardı. Ahkam kesmek, kararlar almak onlara kalmıştı. Tabii insanlığın da bunlarla uğraşmak yerine, onlara uyma gafleti, bu güne kadar ki her felakete davetiye çıkardı. Hitler mesela; bütün cehaletiyle, aklı başında gözüken, eğitimli bir sürü insanı, öyle ya da böyle kendine uydurdu ve dünyayı kana buladı. Cehaletinin hiç farkında olamadı. O kibirli ve zalim insan, “bilmediğini bilmeyenler” güruhunun, en zararlı önde gidenlerindendi.


Bugün bütün insanlığı eve kapatan öldürücü virüsü de, bilim insanlarının bütün uyarılarını kulak ardı eden, dünyayı kirleten, doğanın dengelerini bozan sanayileşmiş ülkelerin cahil yöneticileri başımıza bela etmedi mi? Neyin öncelikli olması gerektiğini öngörmeyen yönetimler değil mi insanlığın felaketlerine yol açan? Ama insanların olup bitenler hakkında doğru bilgi alma hakları vardır.

Cahil insanlar, bunun farkındaysalar, cehaletlerini giderecek bilgiye ulaşmaya çalışırlar. Çünkü bilmediğini bilmek bir erdemdir ve öğrenmeye çalışmanın da ilk adımıdır. Bilgili insan, öğrenmenin sonu olmadığını bilir ve sorgulayıcıdır. Düşünceli ve haddini aşmayan insanlar bu gruba girer. Ama; “bilmediğini bilmeyen” ve her konuyu bildiğini sanan “ yarı cahiller” en tehlikeli insan grubudur. Çünkü öğrenmeye de yanaşmazlar!

Büyük filozof Sokrates der ki: “ Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir.” Eğer bilimlerin anası felsefeden, nasibinizi almamışsanız, düşünmek ve sorgulamak yerine, sizin yerinize karar vericilerin doğrularını, hiç şüpheye düşmeden, kabullenme kolaylığına düşüyorsanız, aslında başınıza gelecek her felaketten sırf bu yüzden siz de sorumlusunuz demektir.

Olup bitenlerden haberi olmak önemlidir. İnsanın doğruları bulmasına olanak sağlar. Biliyorsunuz 3 Mayıs, “Basın Özgürlüğü Günü"ydü. Basın, halkın bilgilenmesinde bütün dünyada büyük bir görev üstlenir. Ama tabii doğru bilgi esastır. Mesela Fransa’ da Kral Ondördüncü Lui, taa o dönemde; “Yanlış bilgi edinen kişilerin, yanlış yargılara varmalarına engel olunamayacağını” söylemiş.

Doğru bilgi, özgür ve bağımsız basınla olur. Haberleşme, bilgi alma, bir lüks değil, bir gereksinimdir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 10 Aralık 1948’ de “İnsan Hakları Evrensel Demeci” inde bu hakkı şu deyimlerle belirtmişti:

“Her insanın sınır tanımaksızın, hangi tür ifade aracı olursa olsun, haberleri ve fikirleri araştırma, alma ve yayma hakkı vardır.” 

Belki insanı, sürü olmaktan koruyacak olan da budur. Bilmek; beraberinde sorgulamayı ve düşünmeyi de getireceği için bizi “özgür bir birey” yapar. Aksi takdirde, bilmeyen kişiler, bilen kişilerin egemenliği altına girerler. Unutmayın dünyanın başına gelen felaketler; her zaman “bilmediğini bilmeyenler” yüzündendir. Onlardan olmayın!