İşte yine 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz. Atatürk’ün çocuklara en güzel armağanıdır bu bayram. Onun çocuk sevgisinin ve çocuklara verdiği değerin de bir göstergesidir. Dünyada ilktir. Ve bizler, bugünün yetişkinleri olarak, unutulmaz 23 Nisan sevinçleri yaşadık. O anıları bizim kuşak asla unutamaz.

Şimdiki çocuklar, o görkemli bayramları yaşatamadığımız için bilmezler, diye anlatmak isterim 23 Nisan bayram anılarımızı. Bir zamanlar biz de çocuktuk. Hatta en güzel bayram kutlamalarını, aklımızdan hiç çıkmayacak anılarla yaşayan, çocuklar olarak kaldık. İçimizdeki çocuk, her 23 Nisan bayramında kıpır kıpır bir sevinçle ortaya çıkar bu yüzden.

'Benim çocukluğumda, bir hafta önceden başlardı okulumuzdaki hazırlıklar. Grapon kağıtlarından örgü zincirler yapar, sınıfımızın camlarını süslerdik. Öğretmenlerimiz bize, yine grapon kağıtlarından süslü elbiseler yapardı. Onlar bayrama kadar yırtılmasın diye, nasıl da özenli ve dikkatli davranırdık anlatamam. Pencerelere küçük küçük bayraklar da asardık. Sonra grapon kağıdından daha uzun zincirler örer, sınıfın bir ucundan diğer ucuna çapraz asar, lambalara tutturur, üzerine balonlar atardık. Renk renk grapon kağıtlarından güller yapar, kara tahtamızı da süslerdik. Tahtaya renkli tebeşirlerle 'Yaşasın 23 Nisan' yazardık. Her yerde Atatürk’ümüzün boy boy resimleri olurdu. Okulumuzda en güzel süslenen sınıfları seçer, gururlandırırdık. Öyle mutlu ve hevesli olurduk ki, evimizde de bu öğrendiklerimizi uygulamaya çalışırdık.

Her sene 23 Nisan’da müsamere dediğimiz okul gösterileri hazırlardı öğretmenlerimiz. Orada günün anlam ve önemini belirten şiirler okur, şarkılar söyler, ront dediğimiz danslar yapardık. Küçük çapta tiyatro çalışmalarımız olurdu. Ben kendi hesabıma 25 sayfalık bir rolü ezberlemiştim ilkokuldayken. Okul bahçesindeki bayram törenimizden sonra, şehir merkezinde düzenlenen resmî geçitte, bütün okul öğrencileri, rengarenk bayram giysilerimizle, bayramı izlemeye gelmiş kent halkının alkışları arasında gururla yürürdük. Sırayı bozmadan, müzik eşliğinde yaptığımız ahenkli yürüyüşte, nasıl da göğsümüz kabarırdı. Değer verilen, sevilen çocuklar olduğumuzu hissederdik her bayramda. Bol bol resim çekerlerdi büyüklerimiz. Valiye, Kaymakama, Belediye Başkanına ve kentte bulunan halkı selamlayan yüksek rütbeli Subaya, çiçek demetleri sunardık. Ben evimizin bahçesinden, renk renk güller, karanfiller ve zambaklardan oluşan demetler yapar, öğretmenlerimize götürürdüm. En sevdiğimiz şey, okul bahçesindeki 'Atatürk Büstünü' çiçeklerle süslemekti.

İşte sevgili çocuklar, o görkemli bayramları benim gibi yaşayan bir kuşak, yani anneler, babalar, büyükanneler ve büyükbabalar, şimdi son derece sönük kutlanan, ve bizim çocukluğumuzun bayramlarıyla kıyas kabul etmeyen bu bayramları görünce, o yüzden hüzünleniyorlar. O yüzden sizleri giydirip, süsleyip, elinize bayrakları tutuşturarak, en sevdiğiniz, en eğlendiğiniz yerlere götürüyorlar. Kendi çocukluklarının rüya gibi görkemli çocuk bayramlarını, bir nebze de size yaşatmak için uğraşıyorlar. Bir gün büyüdüğünüzde, sizin de çocuklarınıza, bizim kuşağımızın yaşadığı gibi bayramlar yaşatacağınıza ve Atatürk sevgisi aşılayacağınıza inanıyorum.