Biz gazeteciler, avcılar gibiyiz, dağcılar gibiyiz… Ne kadar “bi oturoo” denirse o kadar çıkıp gidesimiz gelir. En önce giden, görülmeyeni gören, duyulmayanı duyan olmak derdindeyiz hep. 


Masalcı karantina için devletin zorlamasını beklemedi, hem diyabet, hem tansiyon sorunu yaşayınca hane halkı tarafından cebren durduruldu. İnanmak kendisine de zor geldi ama gerçekten öyle oldu. Ama bi yere kadar. İbrahim Laleli Antalya semalarında dronla gezerken bile evde oturdu ama olmadı. En sonunda attı kendini sokağa. Hijyen kurallarına uydu, korona ile arasına mesafeyi koydu. 


Önce Lara’daki Düdenpark’a uğradı. Coşkuyla akan Düden Çayı’nın coşkulu türkülerine kulak verdi, Özüm’ü dinler gibi. Polis memuruna ilk kez evden çıktığını anlattığında inandıramadı. Oradan Örnekköy’e geçti. 


Yarın sezonu açacakmış gibi umutla hazırlanan esnafı gördü, morallendi. Eldekini de buraya harcadık bi umutla, Allahtan umut kesilmez” temennilerine ortak oldu esnafın, bayram sonrası sabah kahvesi için sözleşti. Akşam mı, belli mi olur günbatımı burcu bu, çeker insanı. Oradan Lara Birlik tarafına geçti. Sahi neden herkes Konyaaltı sahilini paylaşır bomboş sahiller diye. 


Bölgeyi dumanaltı eden neredeyse 365 gün 7X24 mangal partilerine ev sahipliği yapan lara hiç merak edilmez mi? Evet, düşünsenize kilometrelerse sahilde dalga ve kuş sesleri ile baş başa. Bu arada hep deniyor ya “doğa kendine geldi, doğa kendini yeniledi” filan. 


Lara Birlik 1998 yılında mesire alanı olarak düzenlenmişti. Kalabalıktan yıpranmayı fark etmiyor muşuz. Duruma Büyükşehir Belediyesi de duyarsız kalmamış. 


Hep alt yapı, hem de mobilyalarda düzenleme var. Evet, özledik, özlediniz. Ama lütfen biraz daha bekleyin. “Hadi” denildiğinde de eskisi gibi sırt sırta pikniklere doluşmayın olur mu...