Zazaca Dilinin Yaşatılması: Barış, Demokrasi ve Kültürel Sorumluluk

Türkiye’de son yıllarda Kürt ve Türk toplumları arasında, geçmişin acılarından ve ayrışmalarından ders çıkarılarak yeni bir toplumsal mutabakat zemini arayışı dikkat çekmektedir. Bu yönelimin barışçıl ve çoğulcu bir gelecek için önemli bir fırsat sunduğu aşikârdır. Ancak bu çabanın gerçek bir toplumsal barışa evrilmesi, sadece iki kimlik ekseninde değil, bu coğrafyanın tüm kültürel ve dilsel mirasının tanınması ve korunması ile mümkündür. Bu noktada, Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan ve sayıları milyonları bulan Zazaların, bin yılı aşkın süredir taşıyıcısı oldukları Zazaca diline yönelik ciddi bir kamusal politika ihtiyacı bulunmaktadır.

Zazaca, Indo-İranî diller grubuna ait, köklü bir dilsel geçmişe sahip olmasına karşın, bugün UNESCO tarafından "yok olma tehlikesi altındaki diller" arasında gösterilmektedir. Türkiye'de birçok bölgede gündelik hayatta hâlâ konuşulmakta olan bu dil, kamusal alandan neredeyse tamamen dışlanmıştır. Devletin, kültürel çeşitliliği sadece sembolik düzeyde tanıması değil; somut, sürdürülebilir ve kalıcı politikalarla bu dilleri desteklemesi anayasal eşitlik ve demokratik temsilin de bir gereğidir.

Bu bağlamda, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) bünyesinde Zazaca yayın yapacak bir televizyon kanalının hayata geçirilmesi, sadece kültürel hakların tanınması değil, aynı zamanda barış sürecinin derinleşmesine katkı sağlayacak stratejik bir adımdır. Devlet, elindeki imkân ve kaynaklarla Zazaca'nın korunması ve gelişimi konusunda muktedirdir. TRT Kürdi örneği ortadadır; benzer bir adım Zazaca için de atılabilir ve atılmalıdır. Zira bir dilin varlığı yalnızca konuşan bireylerin sorumluluğu değil, aynı zamanda o dili konuşan topluluğun vatandaşlık haklarını tanıyan devletin de sorumluluğudur.

Bununla birlikte, Zazaca’nın yalnızca medya alanında değil, eğitim sisteminde de yer bulması, dilin gelecek nesillere aktarımı için hayati önemdedir. Seçmeli ders statüsüyle ilkokuldan itibaren müfredata dahil edilmesi hem pedagojik açıdan hem de anayasal eşitlik ilkesi açısından meşrudur. Türkiye’de farklı etnik ve dilsel grupların dillerinin eğitimde yer alması, kültürel çoğulculuk anlayışının da somut göstergesidir. Bu durum yalnızca Zazaca'nın değil, Türk demokrasisinin de güçlenmesine hizmet edecektir.

Barış, sadece sessizlik hali değil; hakların tanındığı, kimliklerin saygı gördüğü, dillerin özgürce yaşatılabildiği bir toplumsal düzenin inşasıdır. Bugün esmekte olan barış rüzgârı, ancak bu hak temelli yaklaşımla bir demokrasi fırtınasına dönüşebilir. Bu, yalnızca siyasal bir tercih değil; aynı zamanda insani, vicdani ve ahlaki bir zorunluluktur.

Zazaca, bu toprakların kadim seslerinden biridir. O sesi susturmamak, sadece Zazaların değil, bu ülkenin ortak vicdanı adına bir borçtur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Binali Efe Arşivi

Sen artık bir efsanesin

27 Ağustos 2025 Çarşamba 10:37

23 Yıldır İktidarda Olan CHP(!)

21 Ağustos 2025 Perşembe 11:11

Bahçeli Neden Orada?

16 Ağustos 2025 Cumartesi 13:52

Türkiye’nin yönü Ortadoğu mu?

08 Ağustos 2025 Cuma 11:10

Biz de kandırıldık

21 Temmuz 2025 Pazartesi 10:44

Orta Doğu’da bitmeyen hesaplaşma

23 Haziran 2025 Pazartesi 10:51

Göç Politikalarında Almanya ve Türkiye

15 Mayıs 2025 Perşembe 11:42