Ölmedik ancak yaşamıyoruz da

EKONOMİK KRİZ DERİNLEŞİRKEN HÜKÜMETİN BU KRİZİ AŞMAK İÇİN 1942'DE UYGULANAN VARLIK-SERVET VERGİSİ'NE BAŞVURACAĞI İDDİALARI DA YAYILIYOR!

21 Nisan 2025'te vefat eden Papa Francis şöyle demişti:

"Adolf Hitler iktidarı gasp etmedi, demokrasiyi araç haline getirerek hükümet kurdu, halkı ona oy verdi, onu seçti, onu destekledi, ona gönül verdi, onu iktidara getirdi; sonra Hitler halkının aleyhine her türlü eyleme, yıkıma, felakete imza attı, üç kıtayı savaşa ve kan gölüne boğdu..."

Benito Mussolini ise şöyle demişti: "Demokrasi güzeldir. Size çok fazla özgürlük tanır; hatta onu yok etme özgürlüğü bile tanır"

Süleyman Demirel ise şöyle demişti "Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz "iyidir" derim. İki kelimeyle anlatın derseniz "iyi değildir"

DÜNÜN TERÖRİSTİ BUGÜNÜN DEVLET ADAMI OLUR MU?

İsrail'in kurucuları terör yöntemini çokça kullandılar...22 Temmuz 1946'daki 137 insanın öldüğü ya da yaralandığı Jerusalem-Kudüs Oteli bombalaması bunlardan biridir...Bu eylem Filistin'deki İngiliz işgalcilere yönelikti...

İsrail'in kurucuları 1948'de Filistinlilerin Nekbe-Büyük Felaket olarak adlandırdığı olaya da imza attı...

İsrail, yaklaşık 27 bin kilometrekarelik ve yüzde 85'inden fazlası tarihi Filistin toprakları üzerine kuruldu. İsrail güçleri, Nekbe'de Filistinlilere ait 774 köy ve kasabayı işgal ederken, 531'ini ise tamamen yıktı, Filistinlilere yönelik 70 katliam gerçekleştirdi ve yaklaşık 15 bin kişiyi öldürdü.

İsrail güçleri Nekbe'de Filistinlilere ait 675 köy ve kasabayı yok etti ve binlerce Filistinliyi öldürdü. Birçok tarihi Filistin şehri de Yahudileştirildi.

İsrailliler için "bir devletin kuruluş" günü olan 15 Mayıs 1948, Filistinliler için ise nüfuslarının yüzde 67'sine tekabül eden 957 bin kişinin vatanlarından zorla çıkarılması ve kültürel, sosyal dokunun yok edilmesiyle başlayan ve günümüze kadar devam eden felaketler silsilesinin başlangıcı anlamına geliyor.

Nekbe sürecindeki Filistinlilerin çoğu, zorla yerlerinden çıkarılarak işgal altındaki Batı Şeria, Gazze Şeridi ve komşu Arap ülkelerine tehcir edildi.

O tarihten bu yana nüfus artışıyla Filistinli mültecilerin sayısı dünya genelinde 6 milyon 20 bine ulaştı. Bunların yaklaşık 5,3 milyonu Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) kayıtlı durumda.

Sovyetler Birliği'nin en ünlü liderlerinden Stalin de Haziran 1907'de Tiflis'te çetesiyle birlikte para taşıyan bir konvoya saldırmıştı...

Stalin'in elebaşı olduğu çete on el bombası atarak 90 kişiyi öldürmüş ya da yaralamıştı...

Stalin o dönemde Kafkaslardaki en ünlü Gürcü hayduttu...

Çar'ın polis ordusu Ohranka'nın (Ohranka önce NKVD, sonra KGB, daha sonra da FSB adını aldı) ele geçirmeye çalıştığı ve bu nedenle 1907'de Saint Petersburg yoluyla Finlandiya'ya kaçan Sovyetler Birliği'nin kurucu babası Lenin Stalin'in Haziran 1907'deki soygununu öğrendiğinde ona hayranlığını ilan etmişti...

BEŞ ANTALYA YEREL GAZETESİNİN KAĞIT BASKILARININ SONA ERMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

Ülkede ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar her geçen gün artıyor...

Gerçekleri dile getirme gayretindeki medya üzerindeki ekonomik ve cezai baskılar son yıllarda en yüksek seviyeye ulaştı...

Antalya’da faaliyet gösteren ve resmi ilan alan onbir yerel gazeteden beşinin kağıt baskılarına son vermesi de olumsuz anlamda bir dönüm noktası, büyük bir felaket...

Yerel basın ne yazık ki bitkisel hayatta, yoğun bakımda, ölüm döşeğinde...

BİRAZ DAHA AFGANİSTAN'LAŞTIK!

Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nde (MHRS) yapılan yeni düzenleme ile 25 yaş altı kadınların jinekoloji randevusu alabilmesi için "evli" olmaları koşulu getirildi.

AKP DÖNEMİNİN SON GÜNLERİ YAKLAŞIYOR MU?

Putin'in danışmanlarından siyaset bilimci Profesör Doktor Aleksandr Dugin Polemik Haber'de Hakan Kılıç'ın sorularını yanıtladı.CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve diğer tutuklamalara ilişkin sorulan soruya yanıt veren Dugin, şöyle konuştu:

''Türk halkı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bu kadar yeter diyor...Halkın artık Erdoğan'dan bir gelecek görmediğini düşünüyorum.Belki yanılıyorum. Türkiye'deki bu protestolarda iki unsur olduğunu düşünüyorum. Erdoğan'a karşı büyük bir itiraz var. O kadar garip adımlar attı ki iktidarına karşı gerçek tepki var. Otoritesi ve ona olan saygı zayıfladı. Türk halkı büyük bir halk. İnsanlara 'ben düzen kuruyorum, şunu yap' demek yeterli değil. Nedenini açıklamalısınız. Ufukta ne var geleceğin perspektifi neler? Halkın artık Erdoğan'dan bir gelecek görmediğini düşünüyorum. Halk 'Erdoğan'la bu kadar yeter' diyor. Bu doğal bir sonuç. Siz halkınıza saygı göstermezseniz halkınız da size saygı göstermeyi bırakır..."

ÇİN MALLARIYLA REKABET EDEMEYEN SANAYİMİZ VAR!

Son yıllarda, İstastik Kurumu- TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları, tıpkı istihdam oranları gibi inandırıcı bulunmuyor. İlan edilen rakamlara güvenen ve inanan yok...Bu da en önemli sorunlarımızdan biri...

Yeni Şafak Gazetesi Mehmet Şimşek'in ekonomiden sorumlu bakan görevinden uzaklaştırılması isteğiyle manşetler atmaya devam ederken Şimşek Katar'da yatırımcıları ikna ederek Türkiye'ye sıcak para getirmeye çalışıyordu...

Çin mallarıyla rekabet edemeyen sanayicilerimiz ise ithalata uygulunan gümrük vergileri oranının ivedilikle yükseltilmesini istiyor...

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken, ''Esnaf haciz kıskacında, bankadaki parasına erişemiyor'' dedi...

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken, esnafın borçları nedeniyle oluşan taşkın haciz uygulamalarının iş hayatında zorlukları artırdığını belirterek, haciz işlemlerinin yalnızca borç tutarıyla sınırlı olması gerektiğini söyledi.

Ekonomik zorlanmanın olduğu bu dönemde esnaf ve sanatkarların krediye her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğunu belirten Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Esnaf ve sanatkârlar için işlerin tam açılacağı ve paraya ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Ancak taşkın haciz uygulaması esnafı mağdur ediyor. Örneğin bir esnafın 10 bin lira borcu varsa, aslında ödemesi gereken miktarın çok üstünde bloke konuluyor, bu da adil değil. Haciz işlemi sadece borcun kendisi kadar olmalı, diğer varlıklarına dokunulmamalı. Esnaf, bankada parası olduğu halde borçlarını ödeyemiyor çünkü bütün mal varlığına el konuluyor ve bu adaletsizlik yaratıyor. Esnafın krediye ulaşmasını zorlaştıran engeller kaldırılmalı ve yapılandırmalar esnasında devlet, esnafın ve vatandaşların borçlarının önemli bir kısmını ödemelerine imkân tanımalı. Önerim, devletin esnafın SGK gibi kamu borçlarını taksitlendirerek sicil düzeltmesi yapmasıdır. Böylece hem vatandaşlar hem de esnaf hakkaniyetli bir şekilde borçlarından kurtulabilir ve işlerini sürdürebilirler” dedi.

“Esnafın çalışma hayatı kolaylaştırılmalı”

Sudan sebeplerle esnafın krediye ulaşma imkânın ortadan kaldırılmasının yanlış bir uygulama olduğunun altını çizen TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Uzun yıllardır iş yapan firmalar ve insanlar zaman zaman SGK primlerini zamanında ödeyemeyebiliyorlar. Bu durumda, SGK'nın hacizleriyle karşı karşıya kalabiliyorlar, bu da işlerini zorlaştırıyor. Bankadaki paralarına erişimleri kısıtlanıyor ve borçları kadar bile çekim yapamıyorlar. Bu durumda, bankadaki paralarının kendileri için en güçlü teminat olduğunu belirtmelerine rağmen, ‘önce borcu kapat sonra gel’ deniliyor. Bu da esnafın mağdur olmasına sebep oluyor. Maliye Bakanına sesleniyorum. Bu tür uygulamalarla esnafın çalışma hayatını zorlaştırmaktan vazgeçilmeli. En azından bu aksaklıkları düzeltin ki vatandaşlar ve esnaf borçlarını ödeyebilsin ve devlet de zamanında tahsilat yapabilsin” şeklinde konuştu.

“Yapılandırma ile devletin alacaklarını toplama şansı olur”

Yapılandırma ile devletin de alacaklarını toplama şansı olacağını ifade eden Palandöken, “Ayrıca, yapılan düzenleme esnafı rahatlatacak ve piyasada alacaklarını toplamalarına yardımcı olacak, böylece diğer kredilere erişimleri kolaylaşacak. Devletimizin esnaf için özel kredi modelleri uygulaması önemli ancak, geçmişteki kredi borçları veya gecikmiş ödemeler bu kredilere erişimi engelliyor. İşlerini canlandırmak, ekonomiye katkı sağlamak ve istihdam yaratmak isteyen esnaflar için bu durum büyük bir engel teşkil ediyor. Umarım bu bayram öncesi Maliye Bakanımız ve hükümet bu konuda adım atar. En azından sosyal güvenlik borçları dahil olmak üzere birçok borcun yapılandırılması ile devletin alacaklarını toplama şansı olur. Geçmişte yapılan yapılandırmalarla 41 milyar lira tahsilat gerçekleştirilmişti, bu da hem iş sahipleri için hem de mağduriyetin azaltılması için olumlu bir gelişmeydi. Şimdi benzer adımları bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.

AKP HÜKÜMETİNİN EN BÜYÜK YANDAŞI OLAN YENİ ŞAFAK GAZETESİ MEHMET ŞİMŞEK'İN POLİTİKALARINI HEDEF ALMAYA DEVAM EDİYOR

Yeni Şafak Haberi 26 Mayıs 2025 haberin yazarı: Cabir Turğut...

Faiz arttı dolar yükseldi enflasyon azdı: Üretim düştü sanayi duruyor...

Yüksek faiz binlerce işletmenin kapısına kilit vurmasına, emek yoğun sektörlerde de işten çıkarmalara yol açtı.

Ekonomi politikasında iki yıl önce yaşanan keskin makas değişimi, Türkiye'yi yüksek faiz sarmalına çekti. İş dünyasının bir numaralı sorunu haline gelen yüksek faiz yükü ve finansman sıkıntısı nedeniyle üretim düştü, sanayide çarklar durma noktasına geldi.

Türkiye; Haziran 2023’ten önce yaşanan Kovid-19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı, 6 Şubat depremleri ve iki ayrı seçime rağmen düşük faiz sayesinde üretimini, istihdamını ve ihracatını artırarak büyümeye devam etti. Yaşanan onca olumsuz hadise karşısında tökezlemeyen Türkiye, son 24 aydır yüksek faizle boğuşuyor. Ekonominin önündeki tek engel olarak görülen yüksek faize dayalı Ortodoks para politikası, enflasyonla mücadelede istenilen sonucu vermek bir yana ülkeye ağır yük bindirdi. Mayıs 2024’te yüzde 75,45 ile zirveyi gören enflasyon kemer sıkma politikaları uygulandığı halde ancak yüzde 37,86’ya düşürülebildi. Yüksek faiz binlerce işletmenin kapısına kilit vurmasına,emek yoğun sektörlerde de işten çıkarmalara yol açtı.

İFLASLAR KATLANDI

2025’in Ocak-Nisan döneminde konkordato talepleri 2024 ile kıyaslanmayacak derecede arttı. İflas başvurusunda bulunan şirket sayısı 2024’ün tamamında 1.723 olurken, 2025’in ilk 4 ayındaki rakam şimdiden 782’ye çıktı. Aynı dönemde iflas kararı verilen şirket sayısı yüzde 51,4 artışla 53’e ulaştı. Geçen yılın tamamında ise 132 şirket resmi olarak iflas duyurmuştu.

BANKALAR KÂRDA ÜRETİCİ ZARARDA

Yatırımların iyice yavaşladığı böyle bir dönemde sanayici, tüccar, esnaf, çiftçi ve girişimci bankaların kapısından içeri adım atmakta zorlanıyor. Kredi alabilen de kazandıklarını faizcilere kaptırıyor. İlk çeyrek bilançolarına bakıldığında tablo çok net anlaşılıyor. En yüksek kâr açıklayanların bankalar, zarar edenlerin ise üreten, ihracat yapan ve istihdama katkıda bulunan firmalar olduğu görülüyor.

BORSADAKİ ŞİRKETLER DE ZORDA

İlk çeyrek bilançolarını duyuran Borsa İstanbul’a kote 552 şirketin 282’i zarar açıkladı. Halka açık olan kurumsal şirketlerin yarıya yakınının zarar etmesi, yüzde 46 seviyesinde tutulan faizlerin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Enerji, petro kimya, beyaz eşya, demir çelik sektörlerinde bulunan büyük şirketlerin yükselen zarar grafiği dikkat çekiyor. Öyle ki net kâr toplamları yüzde 47 azalışla 97 milyar liraya inen şirketler ilk çeyrekte reel olarak büyüme performansı bile sergileyemedi.

FAİZ ARTTI TABLO TERSİNE DÖNDÜ

Faizlerin yüzde 8,5 seviyesine düşürüldüğü Mayıs 2023 seçimlerinden önceki süreçte enflasyon yüzde 38 seviyesinde bulunuyordu. Dolar kuru 20 lira civarındaydı. Ekonomi 2022’de yüzde 5,5 ve 2023’te yüzde 4,5 oranında büyüdü. Finansmana erişimin kolay olması dolayısıyla firmalar üretimini sürdürdü, ihracatını ve istihdamını da güçlendirdi. Mayıs 2023 seçimlerinin ardından enflasyonla mücadele için para politikalarında yapılan makas değişikliği ise, makroekonomik göstergeleri zayıflattı. Merkez Bankası’nın faizleri yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye çıkarmasıyla birlikte enflasyon Mayıs 2024’te yüzde 75,45 ile zirve yaptı. 2024’ü yüzde 44,4 enflasyonla kapatsak da bu oran, başlangıçta konulan hedeflerin çok üzerinde gerçekleşti. Türkiye’nin yeniden yüksek faiz döngüsüne sokulduğu tarihlerde Merkez Bankası’nın 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 36 olarak belirlenmişti.

EKONOMİK BÜYÜME ZAYIFLADI

Yüksek faize rağmen hedefin halen tutturulamadığı enflasyon etkisiyle orta ve dar gelir gruplarının alım gücü azaldı. Dolar kurunun değeri 2 yılda yüzde 87 oranında artarak 40 lira eşiğine geldi. Ülkenin büyüme hızı 2024’te yavaşlayarak yüzde 3,2 ile potansiyelinin altında kaldı. Yeni yatırım yapmak zorlaştı. Bazı firmalar üretimini yurt dışına kaydırdı. Vatandaşın ve şirketlerin krediye ulaşması imkânsıza yakın bir hal aldı. İşletme kredilerinin yıllık maliyeti uzun bir süredir yüzde 60’ın üzerinde seyrediyor. Özellikle sanayiciyi zor durumda bırakan yüksek faiz maliyeti, üretimi de sınırlıyor.

KAYNAKLAR YATIRIMA DEĞİL FAİZCİYE GİDİYOR

Faizlerin yükselmesiyle birlikte rantiyecilerin de hesapları kabardı. Bankacılık sektörünün mevduatı iki katına çıktı. Buna karşın toplanan paraların krediye dönüşme oranı zayıfladı. 2 Haziran 2023 itibarıyla bankacılık sektörünün mevduatı 10 trilyon 421 milyar lira iken, aynı tarihlerde kullandırılan toplam krediler ise 9 trilyon 261 milyar lira tutarındaydı. Bugün ise 21 trilyon 926 milyar liralık mevduata karşın, kullandırılan kredi miktarı 18 trilyon 444 lira seviyesinde bulunuyor. Rasyo oranının 89’dan 84’e düştüğünü ortaya koyan tablo; kaynakların yatırım, üretim ve istihdamda değil, faizde değerlendirildiğini gösteriyor.

İMALATTA KAN KAYBI SÜRÜYOR

En stratejik sektör olan ve parasal sıkılaştırma önlemleri ile özellikle faizlerin yüksek düzeyinden en fazla olumsuz etkilenen imalat sanayiinde ise güven erozyonu aynı hızla devam ediyor. İmalat sanayinde kapasite kullanım oranı Haziran 2024'ten beri yüzde 76 seviyesinin altında seyrediyor. Mayıs 2025’te 0,5 puan ile sınırlı bir artış göstererek yüzde 75,1 oranında gelen veri imalatta kan kaybının sürdüğüne işaret ediyor.

SANAYİCİNİN, VATANDAŞIN VE HAZİNE'NİN FAİZ YÜKÜ ARTTI

Paraya ihtiyacı olan şirketler, kârlarının büyük bir kısmını faize ödüyor. 2024’te yalnızca kamunun iç ve dış borç için ödediği faiz tutarı 1 trilyon lirayı aştı. 2025’in Ocak-Nisan döneminde de bütçeden borçlara ödenen faiz gideri 260,7 milyar liraya dayandı. Uzmanlar, nisan ayı bütçe giderlerinin yüzde 23’ünün ve vergi gelirlerinin yüzde 33’ünün borç faiz giderlerine ayrıldığını, 2008 küresel krizindeki düzeye geri dönüldüğünü belirtiyor. Kamunun 2025 yılının tamamında da iç ve dış borçları sebebiyle 2 trilyon liraya yakın faiz ödemesi yapması öngörülüyor.

MERKEZ'İN KORKTUĞU BAŞINA GELDİ

Türkiye’de artık sınırlı üretim sebebiyle arz bolluğu oluşmuyor. Üretim yetersizliği enflasyonu aşağı çekmeyi de zorlaştırıyor. Merkez Bankası yönetiminin daha önce dikkat çektiği durum resmen yaşanıyor. Yüksek faiz enflasyonu düşürmek bir yana ekonomiye zarar vermeye başladı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sonok Arşivi

Kurtlar Sofrası Bir Kez Daha Kuruldu

29 Ağustos 2025 Cuma 09:24

AKP'liler orman yangınları için ne öneriyor?

27 Ağustos 2025 Çarşamba 09:39