
Songül Başkaya
Halkın sesi susturulamaz…
Her 10 Ocak’ta karamsar tablolar çizer, halkı doğru bilgilendirmekle görevli basın mensuplarının içinde bulunduğu zor durumu özetler ve özgür bir basın ve güçlendirilmiş özlük hakları dilerim. Ama bu yıl geleceğe dair daha umutluyum. En azından yargı kanalıyla baskı altına almak isteyen anlayışa dur diyen yargı mensupları var…
Yayım hayatımızda 12. yıla girerken bugüne kadar yüzlerce davayla karşı karşıya kaldık. Hatta daha ilk yıllarımızda Lara’ya Disneyland yapmak için kolları sıvayan turizmci Fettah Tamince’nin açtığı 100 bin Liralık tazminat davası, belki Anadolu basınına o döneme kadar açılan en büyük tazminat davalarından biriydi. Ve o da lehimizde sonuçlandı…
Tabii sadece davalar değil, tek sorun. İçinde bulunduğumuz zor çalışma şartları, özlük hakları, özgür basına yapılan antidemokratik uygulamalar vs…
Yazılacak çok şey, söylenecek çok söz var. Ama gerek yok, bunların hepsini biliyorsunuz. Basılmadan toplanan kitaplar, yazı ve söylemleri nedeniyle tutuklanan gazeteciler, katledilen aydınlar, kalemini satmadığı için kapıya konulan yazarlar vs yıllardır alıştığımız, alıştırılmak zorunda bırakıldığımız tablo…
Yeni olan ya da yeni olmamakla birlikte az sayıda yaşadığımız ise Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı mensuplarınca işaret edilen basın özgürlüğü…
İşte geçtiğimiz gün gazetemizle ilgili yapılan suç duyurusuna karşı savcılığın verdiği takipsizlik kararı…
Akaryakıt istasyonuna komşu binaya taşınan hastane polikliniklerine ilişkin yapılan haber ve Antalya Tabip Odası görüşleri sonrasında Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği’nce şikayet edilen gazetemiz imtiyaz sahibi ve çalışanlar hakkında Cumhuriyet Savcısı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, kanunları, uluslararası sözleşme ve kanunları göstererek, basın özgürlüğünün altını kalın kalın çiziyor…
Ne diyelim dilerim bu yargı kararları çoğalır. Zaten zor koşullarda mesleğini icra etmeye çalışan meslektaşlarım, bir de yargı kararlarıyla baskı altına alınmaz…
Mesleğini sevdiği için tüm zor koşullara rağmen hala yazmaya, konuşmaya ve anlatmaya devam eden meslektaşlarıma selam ve sevgilerimi sunarken, mesleki sorunları çözmekle yükümlü örgüt temsilcilerine de bir kez daha uyarıda bulunuyorum; üyelerinize sahip çıkın…
B asın özgürlüğü, halkın özgürlüğü olarak gören ve bunun için savaş veren, bu yolda hayatını kaybeden tüm basın şehitlerimizi saygıyla anarken, demokrasi şehidimiz Uğur Mumcu’nun sözlerini bir kez daha hatırlatıyorum:
“Demokrasiden, emekten, halktan, özgürlükten ve bağımsızlıktan yana olan ilerici basın olarak, insanı karamsarlığa iten bütün bu güç koşullara karşın sizlerden güç ve destek alarak dün ve bugün olduğu gibi yarın da başımızı dimdik tutmaya devam edeceğiz. Çünkü basın özgürlüğü, Sirkeci sermayesinin, türedi holdinglerin değil halkın özgürlüğüdür.” (Cumhuriyet, 15 Ekim 1983)
“Basın özgürlüğü bugün için iki tehlike ile karşı karşıyadır. Birinci tehlike, devletin basın özgürlüğü üzerindeki kısıtlayıcı ve yasaklayıcı tavrıdır. İkinci tehlike, basın organlarını ele geçirecek ve basında tekelleşme yaratacak olan holdingleşmedir. Bu durumda da basın özgürlüğü, sermayenin baskısı altında tutulacak ve belli iş çevrelerinin güdümü, basın özgürlüğünü iyice yok edecektir.” (Cumhuriyet, 30 Haziran 1983)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.