
Gürsel Demirok
Filistin-İsrail
"AKP adına Filistin-İsrail çatışması ile ilgili olarak son bir hafta içinde yapılan açıklamaların ve gerçekleştirilen eylemlerin Türkiye ve Filistin’e sağlayabileceği yararların ve yol açabileceği sıkıntıların Parti kurmaylarınca değerlendirmesinin yapılacağını umuyorum. “Bu görüşümü 29 Ekim arifesinde AKP İstanbul teşkilatınca İstanbul’da düzenlenen Filistin mitinginin ardından sosyal medyada dile getirmiştim. AKP içinde böyle bir değerlendirme yapılır mı, bilmiyorum.
Geçmişte Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı dahil, siyasiler tarafından yapılacak dış politika konularıyla ilgili beyanlarda, önden bilgi ve konuşma notları sunar ve siyasiler de bu notlardan da yararlanarak konuşmalarını yaparlardı. Bakanlık bu konuşmaları çok titizlikle hazırla, kullanılacak kelimeleri. Cümleleri titizlikle seçerdi. Şimdilerde bu uygulamanın devam edip etmediğini bilmiyorum. Ancak siyasilerce dış politika ile ilgili açıklamaları gördüğümde beyanlarda çoğu kez Bakanlığın titizliğini, özeni göremiyorum.
Gelelim, Filistin- İsrail çatışmasına. Çatışma giderek tırmanıyor. Giderek kaygı verici boyutlara ulaşıyor. Sivil kayıplar giderek artıyor. Çatışmaya uluslararası tepkiler de yoğunlaşmaya başladı. İstanbul mitingi de bunlardan birisi. Mitingin düzenlenmesine kimsenin itirazı yok. Sıkıntı mitingde sarf edilen kimi sözlerde. Hafta başında AKP Grup toplantısında da benzer tartışma yaratan, tepkiye yol açan sözler sarf edilmişti. Sosyal medyada, AKP adına yapılan beyanların AKP'yi bağlayabileceği, devletimizi bağlamayabileceği şeklinde değerlendirmelerde bulunmuştum.
Ancak, AKP Grup toplantısında ve İstanbul mitinginde açıklanan kimi görüşler nedeniyle Türkiye hedef tahtasına kondu, AKP değil. Özellikle Hamas'ın terör örgütü olmadığı yolunda ortaya atılan görüş sadece ülkemizde değil batı dünyasında da büyük tepki topladı. Terörle yıllardır mücadele eden bir ülkede, 7 Ekim saldırılara canlılığını koruduğu bir dönemde yapılan beyan sert eleştirilere yol açtı.
Ahiren izlediğim Amerika kaynaklı bir videoda, Konuşmacı bir düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin terörle mücadelede sicilinin pek de parlak olmadığı, Hamas ile ilgili yapılan beyanı da anımsatarak, Türkiye'ye karşı yaptırımlar uygulanmasını ve NATO' dan dışlanması yollarının araştırılmasını öneriyordu. Bu tür tepkilerin önümüzdeki dönemde yaygınlaşabileceği ihtimali göz ardı edilmemeli.
Bu beyanların ardından İsrail ile olan ilişkilerimiz de sıkıntılı bir döneme girdi. Filistin-İsrail çatışmasından kaynaklanan nedenlerle bu ülke ile ilişkilerimiz inişli çıkışlı bir seyir izler. Son bir- iki yıl içinde sarf edilen çabalarla ilişkilerimiz normalleşme sürecine girmişti. 7 Ekim'de patlayan krizin ardından da Türkiye dengeli, itidalli bir tutum izlemiş ve krizin aşılmasına ve insani sorunların çözülmesine yardımcı olabileceğini açıklamış ve bu tutum doğrultusunda çeşitli girişimlerde bulunmuştu. Bu tutum da destek görmüş, sürdürülmesinin yararlarına işaret edilmişti.
Ancak krizin tırmanması, İsrail’in saldırılarını yoğunlaştırması ülkemizde İsrail’e karşı olan tepkileri daha da artırdı. Bu tepkilerin sonucu Sayın Erdoğan da AKP Grup toplantısında ve mitingde sert açıklamalar yapma ihtiyacı hissetti. Yaşanan bu gelişmelerin İsrail ile ilişkilerimizi yeniden gözden geçirme noktasına getirdiği görülüyor. Bu durum ise Türkiye'nin barışçıl çabalarını köstekleyebilirdir, diyalog kapıları kapanabilir. Bu gelişmelerin Filistinlilere ne yarar sağlayacağı da sorulmaya değer bir soru. Filistinlilerin, Türkiye'nin İsrail ile diyalog kapılarının açık tutulmasına önem atfettiğini geçmiş deneyimlerimden biliyorum.
O nedenle, yazımın başımda işaret ettiğim görüşleri buradan da açıklamak ihtiyacını hissettim. Dilerim AKP içinde izlenen tutumun bir değerlendirmesi yapılır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.