Baba dayağı tarihin en acımasız iki canisini yarattı

Ben Kingsley'in TIME dergisine kapak konusu olan besteci Dmitry Shostakovich'i canlandırdığı "Testimony" filmi, Robert Duvall'in Stalin'i canlandırdığı aynı adlı film (1992), "Stalin'in Savaşı: İkinci Dünya Savaşı'nın Yeni Tarihi" ve "Usta ve Margarita" adlı kitaplar dünya tarihinin gördüğü en eli kanlı diktatörü bize yakından tanıtıyor...

Testimony - The Story Of Shostakovich (Full Film) | Tony Palmer Films

https://www.youtube.com/watch?v=1fLB0FJt7kI

Hitler ve Stalin tarihin gördüğü en acımasız diktatörlerdi; ikisinin de çocukluk geçmişinde baba dayağı büyük ruhsal izler bırakmış, derin yaralar açmıştı...

Hitler son günlerinde de (1945'te) sevgilisi Eva Braun dahil çevresindeki herkesi azarlıyor, aşağılıyor, onlara hakaret ve küfürler ediyordu...150 yıldır Berlin'e düşman askeri girememişti...Ancak Nisan 1945'te Almanya'nın büyük bölümü Sovyet ordunca işgal edildi ve milyonlarca Alman kadını tecavüze uğradı...Hitler'in Alman halkına faturası 9 milyon 700 bin ölüydü...

Kasım ve Aralık 1943'te ABD, İngiltere ve Rusya liderleri Tahran'da toplanmışlardı...Toplantı tutanaklarında Mayıs-Haziran 1944'te İngiliz-Amerikan ordusunun Fransa'yı kurtarma harekatına başlaması kararlaştırıldı...Rus filmi "Liberation 3"te (1971) Hitler Ankara'daki İngiliz büyükelçiliğine ulaştırılan Tahran Konferansı tutanaklarından, kararlarından Fransa'nın ne zaman kurtarılmaya başlanacağını İngiliz büyükelçiliğindeki casusu İlyas Bazna Çiçero vasıtasıyla öğreniyor...Ancak Hitler bu bilgiye inanmıyor ve "Bana bu sahte bilgiyi yollayan İngiltere'dir" diyor...Oysa casusun yolladığı bilgiler sahte değil!

Tahran Konferansı'nda Stalin İngiltere ve ABD liderlerine "1943'te şu ana kadar 13000 Alman tankını, 14000 Alman uçağını yok ettik," dedi...

ABD başkanı FDR -Franklin Delano Roosevelt 1942-1945 döneminde bugünün parasıyla 500 milyar dolarlık savaş malzemesi yolladığı 34,5 milyon Rus askeriyle Almanların savaşmasını büyük bir keyifle, zevkle seyretmişti...Roosevelt'in politikası Almanları ve Rusları savaştırmak, çok az Amerikalının Almanlar tarafından öldürülmesi için tüm çabasını sarf etmek oldu...

İkinci Dünya Savaşı'nda ölü sayısı:

Çin: 20 milyon

Rusya : 27 milyon

ABD : 325 bin

İngiltere: 320 bin

Fransa: 520 bin

İtalya: 400 bin

Çekoslovakya ve Slovakya 364 bin

Polonya: 6 milyon

Yugoslavya: 1 milyon 600 bin

Almanya: 9 milyon 700 bin

Stalin bir ayakkabı imalatçısıyla çamaşır yıkayarak geçimini sağlayan bir annenin oğluydu...

Kızıl Ordu'yu kuran Leon Trotsky Stalin'i kolay lokma zannetmiş, onunla başa çıkabileceğini düşünmüştü...Trotsky Stalin'i "Dağlı" ve "Katır" olarak tanımlamıştı...

Sovyetler Birliği'nin kurucu babası Lenin 1918'de zehirli mermilerle vuruldu ve felçli duruma düştü...Lenin'in veliahtı olabilecek tüm adayları acımasızca cellatlara teslim eden Stalin Sovyetler Birliği'nin Robespierre'i (1758-1794) olmayı başardı...

Stalin'in 1924-1941 döneminde Sovyet ordusunun en iyi 40.000 subayını idam ettirmesi Sovyetlere 1941'de saldıran Almanya'nın o yıl devasa zaferler kazanmasına yol açtı...

"Şubat 1945'te Stalin oğlu Vasilly'i sürekli sarhoş olduğu için kısa süreliğine cezaevine attırdı...Oğlunun ayılmasını amaçlamıştı..." Vasilly 40 yaşındayken alkol karaciğerini iflas ettirdiğinden vefat etti...

1812'de Ruslar 300.000 Moskovalıyı tahliye ederek Napoleon'a nüfusu,halkı olmayan ve yanan bir şehir teslim etmişti...Stalin Hitler'e Moskova'yı teslim etmedi...

Georgy Zhukov (1896-1974) ve Nikita Kruçev (1894-1971) gibi Sovyet generaller Hitler'in ordusunun yenilmesinde büyük roller oynadı...Georgy Zhukov Japon ordusunu da yenmiş bir general olarak ün yapmıştı...

Stalin çalışma arkadaşlarına "içtiğiniz çorba zehirliydi birazdan hepiniz gebereceksiniz" tarzında şakalar yapardı...

Stalin'in hapishanelerindeki siyasi mahkumların sayısı 14 milyona ulaştı...

1920'lerde ve 1930'larda Sovyetler Birliği nüfusunun yüzde 80'i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktaydı...Stalin bu insanların tüm ürünlerine orduyu kullanarak el koydu ve tarım ve hayvancılık ürünleri zengin yabancı ülkelere satıldı, ihraç edildi...Aç kalan Sovyet halkından 10 milyonu Ukrayna ve Kazakistan gibi eyaletlerde öldü, yani kıtlık kurbanı oldular...

Almanya ve müttefikleri (İtalyanlar, Finlandiyalılar, Romanyalılar, Macarlar, Slovaklar, Çetnikler (Yugoslavya'da Alman ordusuna yardım edenler) yaklaşık 27 milyon Sovyet vatandaşını 1941-1945 arasında öldürdü...

Rusya Birinci Dünya Savaşı'nda üçbuçuk milyon, Rusya iç savaşında 10 milyon ölü vermişti...

Stalin'in Gulag'larında ve Katyn gibi yerlerde Stalin'in emriyle yapılan katliamlarda 9 milyona yakın insan öldürüldü...

Stalin'in ordusu 1945'te Bulgaristan, Çekoslovakya, Doğu Almanya, Macaristan, Polonya, Romanya'yı işgal etmiş durumdaydı...Hitler'i 30 Nisan 1945'te intihar ettirmek Stalin'in en büyük başarısıydı...

Yüksek tansiyon hastası Stalin'i beyin kanaması öldürdü...

1956'da Stalin'in ekibinden Nikita Krusçev Stalin'in suçlarını sayıp dökmeye başladı...

Stalin'in kızı Svetlana annesinin apandistten öldüğünü zannediyordu, annesinin intihar ettiğini anneannesinden öğrendi...Svetlana'nın annesi Stalin'in beğendiği tüm kadınlarla kendisini aldatmasından ve işlediği korkunç katliamlardan dolayı intihar etmişti...

Stalin gıcık olduğu kişileri mavnalara, teknelere doldurtur, onları ambarlara kilitler ve daha sonra da tekneleri batırtarak bu insanların boğulmasını sağlardı...

1917'de Stalin Sibirya'da askerlik şubesinde muayene edildi...Sol kol sağ koldan 5 santim daha kısaydı...Sol ayağın ikinci ve üçüncü parmakları perdeli ve bitişikti...

Stalin özellikle Charlie Chaplin filmlerine hayranlık duyuyordu...

Sovyetler Birliği'ni 1924-1953 döneminde yöneten Stalin'in en çok sevdiği 15 film:

‘Jolly Fellows’ (1934), Grigori Aleksandrov

‘The Lost Patrol’ (1934), John Ford

‘Chapaev’ (1934), Sergey and Georgy Vasilyev

‘City Lights’ (1931), Charlie Chaplin

‘The Last Masquerade’ (1934), Mikhail Chiaureli

‘Volga-Volga’ (1938), Grigori Aleksandrov

‘Under the Roofs of Paris’ (1930), Rene Clair

‘Tarzan, the Ape Man’ (1932), W. S. Van Dyke

‘His Butler’s Sister’ (1943), Frank Borzage

‘Ivan the Terrible’ (1944), Sergey Eisenstein

‘Girl Friends’ (1935), Lev Arnshtam

‘Katia’ (1938), Maurice Tourneur

‘Butterball’ (1934), Mikhail Romm

‘The New Gulliver’ (1935), Aleksandr Ptushko

‘The Maxim Trilogy’, Grigori Kozintsev and Leonid Trauberg

Stalin'in cellatlarından Lavrenti Beria Sovyetler Birliği'nin en ünlü kadın tecavüzcüsüydü...

Stalin oğlu Yakov'un Yahudi kızla evlenmesine karşı çıktı...Yakov bunun üzerine intihar girişiminde bulundu...Stalin şöyle dedi: "Yakov çok beceriksiz kendini öldürmeyi bile başaramadı..."

Yakov Temmuz 1941'de Alman ordusuna esir düştü ve Hitler'in esir kampında hayatını kaybetti...Stalin Hitler'in teklifini ("Alman esir kampındaki oğlu Yakov ile StalinGrad savaşında Ruslara esir düşen Alman mareşal Paulus'u takas edelim") reddetti...

Stalin şairdi, 1907'de çetesiyle birlikte on el bombası atarak soygun yaptı, Tiflis'teki bu soygunda kırk kişi öldü, 50 kişi yaralandı...O tarihte Finlandiya'da olan Rus Komünist Partisi lideri Lenin bu soygun başarısından dolayı Stalin'e yani Koba'ya hayranlık duyduğunu açıklamıştı...Stalin cezevinden kaçma başarısıyla da çok ünlüydü...

25 Kasım 1938'de Moskova'da ilk gösterimi yapılan Alexander Nevsky filmi 1220-1263 yılları arasındaki bir dönemi konu alıyordu...Stalin'e 22 Haziran 1941 Pazar günkü Alman saldırısını 3 yıl önceden duyuruyordu bu film...Sovyetler Birliği sinemalarında 23 milyon seyirci buldu bu film...Film ilk Alman-Rus savaşlarını konu almaktaydı...

Dünya Liderleri : Atatürk ve İnönü

Nasrettin Hoca'nın mavi boncuk politikasını İnönü dış güçlere uygulamıştı...

1938'de Atatürk Almanya eski başbakanı Franz von Papen'in Türkiye'ye büyükelçi olarak atanmasını onaylamadı...Papen 1. dünya savaşında Almanya lehine ABD'nde terör ve sabotaj eylemleri organize etmiş, yaptıkları ortaya çıkınca ABD'nden kovulmuştu, Papen'in Osmanlı topraklarında İngiliz, Fransız ve Ruslara karşı savaşan Alman ordularında görev yaptığına ilişkin iddialar vardır, çok sonra Almanya başbakanlığı ve Avusturya'daki Alman büyükelçisi görevlerini üstlenmişti...Atatürk Papen'in Türkiye'de büyükelçi olarak bulunmasını reddetse de İnönü Cumhurbaşkanı olduğunda Papen'in Türkiye'de Alman büyükelçisi olarak bulunmasını onaylamıştı...

Nisan 1939 Boğazda yükselecek bir askeri üs ihalesinde Türkiye İngiliz inşaat şirketini değil Alman inşaat şirketini tercih etti...Türk ordusunun silah ihtiyaçları da Almanya'dan satın alınıyordu...1939 yılında Türkiye'nin ihracatında Almanya ve Alman sömürgesi Çekoslovakya'nın toplam payı % 42, Türkiye'nin ithalatındaki Almanya'nın payı % 50 oranındaydı...

9 Ekim 1941 Türkiye Almanya'ya 90.000 ton krom satmayı kabul etti...1939'da Türkiye dünya krom üretiminin % 16'sını tek başına sağlıyordu...1943 ve 1944'te Almanya Türkiye'den toplam 135.000 ton krom satın almak için anlaşma imzaladı...21 Nisan 1944'te 218 vagon dolusu kromu Türkiye Almanya'ya yolladı...

1942'de Türkiye Almanya'dan 100 milyon mark tutarında borç aldı...1942'de Türkiye'nin ihracatında Almanya'nın payı % 28'di...Aynı yıl Türkiye'nin ithalatında Almanya'nın payı % 25'di...
Mayıs 1944: Sivastapol'un tahliye eden Alman ordusunun ve Alman müttefiği Romanya'nın gemilerinin Boğazlardan geçişine Türkiye izin vermedi...

Hitler'in emperyal politikaları Avusturya, Çekoslovakya, Slovakya, Polonya, Belçika, Fransa, Danimarka, Norveç, Hollanda, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya, Finlandiya, Macaristan, Arnavutluk gibi ülkelerin İtalya'nın Nazi ordularının kontrolüne girmesiyle sonuçlanmıştı...İspanya Almanya'nın müttefikiydi...Alman ordusu 1941'de Türkiye sınırına 60 kilometre mesafe bırakarak durmuştu...Türk halkının yüreği ağzına gelmişti...Hitler İnönü'ye mektup yazarak güvence verdi...

Hitler'e göre Alman ordusu Wehrmacht'ın Balkanlara inmesine Yunanistan'daki İngiliz orduları neden olmuştu...

Hitler Türk büyükelçisi Hüsrev Gerede'ye "Atatürk Türkiye aleyhtarı Skyes Picot (1916), Mondros (1918) , Sevres (1920) anlaşmalarını yırttı ben de onu örnek alarak Versailles anlaşmasını geçersiz kıldım" diyecekti...

Hitler Gerede'ye şunları da söyler: "Alman ordusunun Sovyetler Birliği'nde kazandığı tüm zaferler Türkiye'de sevinç dalgası yaratıyor...Çünkü Türklerin ve Rusların ortak düşmanı Ruslardır, Bolşeviklerdir"

Gerede Türkiye'nin Almanya büyükelçisi olmasına rağmen "Mücadelem-Kavgam-Mein Kampf (1925-1926) okumuş değildi...

24 Haziran 1943 Türk askeri heyeti Hitler'i ziyaret etmek için Berlin'e geldi...6 Temmuz 1943'te Hitler onları kabul etti...Ali Fuat Cebesoy (1882-1968), Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet (1883-1954), Hüsrev Gerede (1884-1962), Şükrü Saraçoğlu (1887-1953) gibi Türk yetkililer görüştükleri Almanlara 22 Haziran 1941'den sonra Sovyetler Birliği ordusunda görev yaparken esir alınan 500.000'den fazla Türk ve Müslümanın Sovyetler birliğindeki diktatörlük yönetiminden, Bolşevik Partisinden, Kızıl Ordu'dan ve Stalin'den nefret ettiğini ve Alman ordusuna sempati duyduğunu söylediler ve "neden sizin ordunuza sempati duyan bu insanlardan yararlanmıyorsunuz?" diye sordular...

Bu Almanlar arasında Hitler, Ernst von Weizsäcker (1882-1951), Joachim von Ribbentrop da (1893-1946) Franz von Papen (1879-1969) vardı...Papen İnönü'ye "Bolşevik Partisinden, Kızıl Ordu'dan ve Stalin'den nefret eden ve Sovyetler Birliği sınırları dahilinde yaşayan Türk ve Müslümanlarla Türkiye Cumhuriyeti ilgileniyor mu?" diye sorduğunda İnönü bu soruyu cevaplamadan önce Alman Sovyet savaşında kimin galip geleceğini görmek istediği cevabını verdi...

19 Mart 1944'te İngiltere Başbakanı Churchill ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt'e Türkiye'yi şikayet etti...

'Türkiye ile Almanya arasındaki anlaşmalar elimizi kolumuzu bağlıyor...Türkiye'nin Almanya'ya krom tedarikini önleyemiyoruz...Türkler çok inatçı...İsmet İnönü'den Almanya'ya bundan sonra krom tedarik etmemesini istesek talebimizin tam tersi bir etki yaratabilir Türkiye'de...Öte yandan bu talebimizi bizim zayıflığımızın bir işareti olarak görebilir, Türkler...'

1930'larda Atatürk'ün Türkiyesi Avrupa'da barış, huzur, istikrar, refah adası olmuştu...Atatürk Türkiyesi 1929 dünya ekonomik felaketine rağmen hızla kalkınmaktaydı...Atatürk yeni bir dünya savaşının yaklaşmakta olduğunu ilk keşfeden dünya liderlerinden biri oldu...

Atatürk, İngiliz siyasetçi Churchill gibi Fransız Albay Charles deGaulle'de Almanyanın ikinci dünya savaşını çıkarmaya hazırlandığını 1933'ten itibaren keşfetmişti...

Andrew Mango ve Patrick Kinross Atatürk'ün General MacArthur'a "Çok yakında İkinci Dünya Savaşı çıkacak ve savaşın mutlak galibi, tek kazananı Rusya olacak" kehanetini söylediği yıl için iki farklı tarih vermiş Mango 1932, Kinross 1934 diyor... Andrew Mango ve Patrick Kinross Atatürk'ün General MacArthur'a söylediği "Çok yakında İkinci Dünya Savaşı patlayacak " kehanetinden kitaplarında bahsetmişti.

Kinross Atatürk bu sözleri 1934'te söyledi, Mango 1932'de söyledi diyordu. Mango haklıymış Atatürk bunu 27 ya da 28 Eylül 1932'de (Salı ya da Çarşamba günü) söylemiş.

1918'de Almanya savaşta yenilmişti ve yenenlerin ağır şartlarını Almanya ancak 1938'de ortadan kaldırabildi.Hitler "Atatürk Osmanlıyı yenenlerin şartlarını 5 yılda ortadan kaldırabildi biz 20-22 yılda kaldırabildik," diyerek çok kızıyordu...

Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İsmet İnönü ile birlikte 12 Ekim 1937 Salı günü Aydın'dan Ankara'ya trenle giderken İkinci Dünya Savaşı'nın çok yakında patlak vereceğine ilişkin sinyalleri, işaretleri, İngiltere, Fransa, Rusya (Sovyetler Birliği), ABD, Almanya, İtalya, Japonya,İspanya arasındaki gerginlikleri, sürtüşmeleri, tehditleri, pazarlıkları, yakınlaşmaları, flörtleri, ittifakları ve bu ülkelerin Türkiye'den "krom ve diğer" taleplerini konuştular ve o gün Türkiye'nin savaşın dışında kalması için gereken önlemler belirlendi...

Yaklaşık birbuçuk milyon T.C. vatandaşının Rusya,İtalya ve Almanya saldırılarını önlemek için askere alınması da o gün konuşulanlar arasındaydı...Bunlar konuşulurken Türkiye Cumhuriyeti en yakın ilişkilerini Sovyetler Birliği ve Almanya ile yürütmekteydi...

Atatürk ve İnönü İtalya ve Bulgaristan'ın Türkiye'den toprak taleplerine "Ordularınızı yollayın savaşalım" cevabını vermişlerdi...

Atatürk'ü ülkelerine davet eden Stalin ve Mussolini'yi İnönü ziyaret etmiş; İngiltere Kralıysa 1936'da Atatürk ve İnönü'yü ziyaret etmişti...12 Ekim 1937 Salı günü Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın Atatürk ve İnönü için derlediği dünya raporları da değerlendirildi...

Tokyo büyükelçisi Hüsrev Gerede'nin sağladığı istihbarat da çok değerliydi...1923'te Lozan Antlaşması'nı imzalayan Türk heyetinde hukuk danışmanı, 1930-1932 arasında Türkiye'nin Paris büyükelçisi olarak görev yapan, 1934'ten itibaren ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt'in en yakın arkadaşlarından biri haline gelen Türkiye'nin Washington büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün'ün ve 1932'de Türkiye'nin Paris büyükelçiliği görevine getirilen Suat Davaz'ın Ankara'ya yolladığı gizli bilgiler de Atatürk ve İnönü tarafından o gün çok yararlı bulundu ve bu bilgiler üzerinde epey konuşuldu, epey değerlendirmeler de bulunuldu...

25 Eylül 1932 Pazar: ABD Genelkurmay Başkanı General Douglas MacArthur (1880-1964) İstanbul'a geldi ve aynı günün akşamında Ankara'ya hareket etti.MacArthur Ankara'daki ziyaretlerini tamamladıktan sonra 27 Eylül Salı günü İstanbul'a döndü ve aynı gün Dolmabahçe Sarayı'nda Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk tarafından kabul edildi...

MacArthur 28 Eylül Çarşamba akşamı İstanbul'dan trenle Paris'e hareket etti... Atatürk Almanca ve Fransızca da bildiğinden Adolf Hitler'in "Mücadelem-Kavgam" adlı kitabını (1925-1926) okumuş ve Adolf Hitler'in ırkçı, faşist, nefret, kin, öfke ve tehdit dolu anlatımından çok ürkmüştü...

Atatürk, "Mücadelem-Kavgam" adlı kitabı okuduktan sonra Adolf Hitler'in dünyanın başına büyük belalar açacağını söylemişti...

Atatürk ve MacArhur görüşmesine Atatürk'ün "Kavgam" adlı (1925-1926) kitaptan edindiği izlenimler ve bu kitaptan yola çıkarak vardığı tahminler-kehanetler damgasını vurdu...
Ağustos 1951'de The Caucasus-Kafkaslar adındaki ABD dergisi-magazini Atatürk MacArthur görüşmesinin zabıtlarını-tutanaklarını yayınladı...

Atatürk MacArthur'la görüşmesinde Almanya'nın Avrupa'nın tümünü işgal edebilecek bir ordu oluşturabilme potansiyeline dikkat çekti...

Sözlerini şöyle sürdürdü "İngiltere savaşma hevesini kaybetmiş Fransa'ya artık güvenemez; bu çıkacak yeni Avrupa savaşının galibi olacak Sovyetler Birliği bütün komşuları ve gezegendeki diğer ülkeler için tehdit kaynağı olacak"

Atatürk MacArthur'a "İçinde bulunduğumuz dönem-devir-yıllar bir ateşkes-mütareke-geçiçi barış dönemidir. Versailles barış anlaşması savaşı kazanan devletlerin dayatmaları sonucunda Almanya gibi mağdur ülkeler yaratmıştır.Bu nedenle Versailles anlaşması kalıcı-sürekli bir barış sağlayamayacaktır...Çalışkan, disiplinli ve olağanüstü dinamizme sahip 70 milyon Alman mağduriyetlerini ortadan kaldırmak için harekete geçtiği anda bunu yapabilecek güce sahiptirler...Savaş 1940'ta başlayabilir.Fransa artık güçlü ordular kurma yeteneğini kaybetmiştir.İngilizler Fransız ordusuna artık güvenemez...Mussolini aşırı derecede hırslı ve açgözlü..Almanlar İngiltere ve Sovyetler Birliği hariç Avrupayı işgal edebilecek potansiyele sahipler...Yeni büyük savaşa Amerika dahil olduğunda savaşı Almanya kaybedecek ve büyük savaştan asıl kazançlı çıkan Sovyetler Birliği olacak...Çünkü Ruslar rakiplerinin en küçük yanlışlarından yararlanmasını bilen bir millet...Dünya yanarsa hiçbir millet kendini bu yangın bana sıçramaz diyebilme lüksüne sahip değil" dedi...

IAN KERSHAW TARAFINDAN YAZILAN İKİ KİTAPTAN YARARLANILMIŞTIR:

Fateful Choices: Ten Decisions That Changed the World, 1940–1941 (London, 2007)

The Nazi Dictatorship. Problems and Perspectives of Interpretation (London, 1985)

Hitler Sovyetler Birliği'ni işgal edeceğini 16 yıl önce 1925'te dünyaya ilan etmişti...

Berlin'deki Rus diplomat Sergey Aleksandrovski Nisan 1933'te Hitler'in günün birinde Sovyetlere savaş açacağını Moskova'ya bildirdi...

Hitler 1925 ve 1926'da yayınlanan kitabında da hedeflerini ilan etmişti...Hem Doğudaki Yahudilerden (Komünistlerden), Hem Batıdaki Yahudilerden (Kapitalizmin Finansçılarından) kurtulmak istiyordu...

Hitler 1925'te ve 1926'da yayınlanan kitabında Sovyetlerin gıda, petrol, doğalgaz ve diğer hammadde kaynaklarına silah zoruyla el koyulması gerektiğini yazmıştı...Sovyetler Birliği yöneticileri de Hitler'in kitabını okumuştu...

1938'de Stalin tarafından öldürtülen Nikolai Bukharin 1934'te Sovyetler Birliği Komünist Parti Kongresi'nde yoldaşlarını uyardı:

"1904-1905'te Japon ordusu Rus ordusunu fena halde yenmişti...Yakın gelecekte Doğudan Japonlar, Batı'dan Almanya topraklarımızı işgal edebilir..."

BUHARİN ŞÖYLE DEDİ YOLDAŞLARINA:
"HİTLER KİTABINDA BÖYLELİKLE DÜRÜSTÇE DEVLETİMİZİN İMHASI ÇAĞRISINDA BULUNUYOR.ALMAN HALKININ İHTİYACI OLDUĞUNU İFADE ETTİĞİ TOPRAKLARI SOVYETLER BİRLİĞİ'NİN ELİNDEN ALMAK ÜZERE KILICINA DAVRANMASI GEREKTİĞİNİ AÇIKÇA SÖYLÜYOR.TARİHİN KARŞIMIZA ÇIKARACAĞI EN ZORLU SAVAŞLARDA KARŞIMIZDA OLACAK"

1937'de Hitler çalışma arkadaşlarına Sovyetler için "Muß ausgerottet werden- yok edilmeli, imha edilmeli" dedi...

Haziran 1937'de Sovyetler Birliği'nin en iyi komutanı olan Mikhail Tukhachevsky (1893) Stalin tarafından öldürtüldü...

Temmuz 1937'de Hitler onbinlerce yüksek nitelikli, iyi yetişmiş, işe yarar, Sovyetler Birliği aydınının Stalin tarafından idam ettirilmesi konusunda "Stalin delirmiş olmalı" dedi...

25 Kasım 1938'de Moskova'da ilk gösterimi yapılan Alexander Nevsky filmi 1220-1263 yılları arasındaki bir dönemi konu alıyordu...Stalin'e 1941'deki Alman saldırısını 3 yıl önceden duyuruyordu bu film.

İsviçreli diplomat Carl Jacob Burckhardt'a (1891-1974) 1939'da Hitler şöyle dedi:

"YAPTIĞIM HER ŞEY RUSYA'YA YÖNELİK.BATIDAKİ ÜLKELER (İNGİLTERE, FRANSA, ABD) BUNU ANLAMAYACAK KADAR KÖR VE APTAL OLURSA, O ZAMAN BATIDAKİ ÜLKELERİ YENMEK İÇİN RUSLARLA ANLAŞMAYA VARMAK ZORUNDA KALACAĞIM.BATIDAKİ ÜLKELERİ YENDİKTEN SONRA TÜM GÜCÜMLE SOVYETLER BİRLİĞİ'NE SALDIRACAĞIM..."

1410 gün süren Alman Sovyet savaşını beyazperdede canlandıran başlıca filmler

Sovyetler Birliği 6 Haziran 1944'teki Normandiya çıkarmasını konu alan "The Longest Day" (1962) filmine resmi bir cevap vermek istiyordu...

KGB ajanı ve film yönetmeni Yuri Ozerov, İkinci Dünya Savaşı'ndaki Kızıl Ordu'nun rolünü azaltan Hollywood ve Avrupa filmlerinden nefret ediyordu... Ozerov, Sovyetler Birliği Komünist Partisi liderleri tarafından beş bölümlük seri "Liberation" adlı yeni film projesini yönetmek için seçildi. Çekimler 1967'den 1971'e kadar dört yıldan fazla sürdü. Ozerov, hem Sovyet bürokrasisinin sıkı siyasi denetimine hem de 150 tank ve binlerce askerin yer aldığı savaş sahnelerini koordine etmenin teknik zorluklarıyla başa çıkmak zorunda kaldı. Ozerov'un ikinci eşi filmlerin kostüm tasarımcısıydı. 5 filmlik Liberation ile 1972'de Lenin Ödülü'ne layık bulundu...Bu beş film Temmuz 1943'teki Kursk savaşından Rus ordusunun Berlin'e girdiği Nisan-Mayıs 1945 dönemine kadar ki süreci anlatıyordu...

1410 gün süren Alman Sovyet savaşını beyazperdede canlandıran diğer başlıca filmler

Anonyma - Eine Frau in Berlin 2008 Max Färberböck

The Good German 2006 Steven Soderbergh

Stalin 1992 Ivan Passer

Europa-Zentropa - 1991-Lars von Trier

Bitva za Sevastopol 2015 Sergey Mokritskiy

StalinGrad -2013- Fyodor Bondarchuk

StalinGrad -2013- Joseph Vilsmaier

StalinGrad -1990-Yuri Ozerov

Pomilovanie-2023-Ainur Askarov

Hunde, Wollt ihr Ewig Leben -Stalingrad: Dogs, Do You Want to Live Forever? 1959- Frank Wisbar

Oni Srazhalis Za Rodinu –1975 -Sergei Bondarchuk

Enemy at the Gates-1991-Jean Jacques Annaud

Idi i smotri - Come and See-1985-Elem Klimov

Voskhozhdenie-The Ascent 1977 Larisa Shepitko

Krylya-Wings -1966-Larisa Shepitko

Stalin's War: A New History of World War II

Sean McMeekin tarafından yazılan kitap...

Ödüllü tarihçi Sean McMeekin, ezber bozan bu yeni eserinde İkinci Dünya Savaşı’ndaki tetikleyici gücün Hitler değil Stalin olduğunu anlatıyor.

Sovyet, Amerikan ve Avrupa arşivlerinde yapılan iddialı bir araştırmanın ürünü olan Stalin’in Savaşı, savaşın merkezini Batı’dan Doğu’ya taşıyarak, İkinci Dünya Savaşı’na devrim niteliğinde bir bakış sunuyor. Hitler’in soykırım hırsı, küresel yıkımla sonuçlanan bu savaşın çıkmasına katkıda bulunmuş olabilir lâkin McMeekin, Batılı Güçler ile Nazi Almanyası’nın birbirine ağır darbeler vurarak güçten düşmeleri arzusuyla, 1939 Eylül’ünde Avrupa’da patlak veren harbin başlamasını Hitler’in değil Stalin’in arzu ettiğini öne sürüyor. Yazar, 1941-1945 yılları arasında devam eden Pasifik Savaşı’nın da, Stalin’in nihai hasmı olarak gördüğü kapitalist “Anglo-Sakson” güçleri ile Japonya arasında yıkıcı bir yıpratma harbine dönüşerek Sovyet liderinin bir diğer hedefini gerçekleştirdiğini aktarıyor.

McMeekin bu eserinde, ABD ve İngiltere’nin, Sovyetlerin tüm taleplerine neredeyse gözü kapalı yerine getirdikleri Ödünç Verme-Kiralama yardımı başta olmak üzere, âdeta kendi kuyularını kazan stratejik eylemlerle Sovyet Komünizmini nasıl kurtardıklarını da ele alıyor. Anglo-Amerikalılar tarafından temin edilen silahların, sanayi ve teknoloji transferlerinin, Kızıl Ordu’nun tükettiği gıdalar ile diğer ikmal maddelerinin Stalin’in savaş makinesinin işlevinde ne kadar can alıcı bir yeri olduğu da titizlikle inceleniyor.

Batılı Müttefiklerin bu yardımlarının, Berlin’den Pekin’e kadar Avrasya’nın çoğunu komünizm bayrağı altında fethetmek üzere Stalin’in ordularına nasıl destek olduğunu gösteriyor.

Stalin’in Savaşı, İkinci Dünya Savaşı’na çığır açıcı yeni bir çerçeveden bakarak, mevcut dünya düzenini anlamak isteyenlerin mutlaka değerlendirmeleri gereken bir perspektif sunuyor.

“Sean McMeekin’in yeni eseri, II. Dünya Savaşı tarih yazımında büyük bir boşluğu dolduruyor. Rusya ve diğer ülkelerin arşivlerinde yapılan kapsamlı araştırmalara dayandırdığı Stalin’in dış siyasetine dair incelemesinde yeni yollar keşfederken, bilinçsiz bir şekilde abartılan ‘Hitler’in savaşı’ vurgusu gibi birçok efsaneyi de boşa çıkarıyor. McMeekin en nihayetinde, hem 1939’da savaşın çıkmasına hem de ardından yaşanan korkunç katliama ait sorumluluğun iki tiranın üzerinde olduğunu ortaya koyuyor.”

Nikolai Tolstoy, tarihçi yazar

“Efsaneleri boşa çıkaran tarihçi, İkinci Dünya Savaşı’na çığır açan, kışkırtıcı bir yorum getiriyor. Başarılı, korkusuz ve coşkulu yazar, ‘efsaneleri yıkıp geçiyor’… McMeekin, birden fazla dilde çalışan saygın bir araştırmacı ve mühim sorular sormaya, yargılamaya hazır… Savaşın öyküsünü güzelce, Yugoslavya ve Finlandiya gibi küçük çaplı devletlerin iç siyasetinden küresel bağlama kadar ve etkileyici bir kapsamda anlatıyor. Bize de, Doğu Avrupa için Sovyetler tarafından “kurtarılmanın” ne anlam ifade ettiğini hatırlatıyor… McMeekin’in, bu savaşı gereğinden fazla zamandır haklı savaş olarak gördüğümüz tespiti çok isabetli. Kitabı, bu savaşı ve neticelerini yeniden değerlendirmemize sebep olacak, kendisinin de bunu umduğunu düşünüyorum.”

Margaret Macmillan, tarihçi yazar

“Sürükleyici, mahir, anlaşılması kolay ve her zamanki gibi çarpıcı bir şekilde çığır açıcı.”

Simon Sebag Montefiore, Stalin: Kızıl Çar’ın Sarayı ve Genç Stalin’in yazarı

“McMeekin’den ödüle talip bir eser daha. Niall Ferguson’un, İngiltere’nin I. Dünya Savaşı’na girmemesi gerektiğini iddia eden The Pity of War kitabına eşlik etmeye layık bir kitap. Dahice kaleme alınmış, aykırı bir tarih yazımı.”

Kirkus Review

“İsabetli karakter tasvirleri, askerî ve diplomatik manevralara ilişkin aydınlatıcı analizlerle dolu eserde yazar, II. Dünya Savaşı’nın sebepleri, gelişmeleri ve yankılarını, kabiliyetli ve ikna edici bir şekilde, farklı bir çerçeveden aktarıyor.”

Publishers Weeky

“McMeekin’in Stalin’in Savaşı’ndaki yaklaşımı hem özgün hem de çarpıcı. Eseri müthiş bir netlikle kaleme almış.”

Antony Beevor, Tarihçi, Berlin’in Düşüşü 1945 ve Stalingrad’ın yazarı

Not: Hitler'in ordusunda savaşan bir Türk:

Murat Bayrak-Murat Bayramoviç : (1917-2015) işadamı, eski milletvekili...1917 yılında Yugoslavya'da doğdu...İkinci Dünya Savaşı sırasında Boşnaklardan kurulu Alman Nazi 13. SS Waffen Dağ Tümeni’nde görev yaptı. Tito’cu sosyalistlerle mücadele etti. Naziler kaybedince Türkiye’ye geldi.Sancak Tül Fabrikası ve Türkiye’nin ilk havayolu şirketi olan Sancak Air’i kurdu. 1973 seçimlerinde Adalet Partisi’nden Çanakkale milletvekili seçildi. Daha sonra siyasi hayatına MHP'de devam etti. MHP Genel İdare Kurulu Üyesi oldu.Uzun yıllar Almanya'da yaşadı. 2012 yılında Türkiye’ye geldi. Almanca, İngilizce, Fransızca, Boşnakça ve Sırpça biliyordu. 23 Kasım 2015 tarihinde İstanbul'da vefat etti.

KİTAP

Usta ve Margarita Türkiye İŞ BANKASI YAYINEVİ

1930’lu yıllarda Moskova’da sıcak bir bahar günü… Günbatımına yakın saatlerde Şeytan, iyi giyimli ve yabancı görünümlü bir beyefendi kılığında şehre iner ve kendini kara büyü uzmanı Profesör Woland olarak tanıtır. Onun garip maiyetiyle birlikte gelişini, Sovyet başkentini kasıp kavuran bir dizi esrarengiz ve tekinsiz olay izler. Bulgakov 20. yüzyıl Rus edebiyatında çığır açan romanında, biri 1930’ların Moskova’sında, diğeri eski Kudüs’te geçen iki ayrı hikâye arasında baş döndürücü zikzaklar çizerek sürdürür anlatısını. Stalin rejiminin en karanlık günlerinde yazılan Usta ve Margarita, Sovyet yaşam tarzına yönelik keskin bir hiciv, dinsel bir alegori, komik bir fantezi olduğu kadar, dokunaklı bir aşk öyküsüdür de aynı zamanda. Bulgakov’un yaşamının son günlerine dek üzerinde çalıştığı roman, uzun süre yasaklanmış, yazarın ölümünden yıllar sonra, üstelik sansürlenmiş haliyle 1966’da yayımlanabilmiştir ancak.

MİHAİL AFANASYEVİÇ BULGAKOV (1891-1940): Mizah yeteneği ve keskin yergileriyle tanınan Rus yazar Kiev’de dünyaya geldi. Kiev Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1916’da mezun oldu. Çeşitli öykülerinden sonra 1924’te Gogolvari bir bürokrasi yergisi olan Şeytanname adlı yapıtı yayımlandı. 1925’te kaleme aldığı siyasi bir hiciv niteliğindeki Köpek Kalbi adlı öyküsü ise aynı şansı bulamadı. İç Savaş sırasında bir grup Beyaz Ordu subayının başından geçenleri anlatan ve 1925’te tefrika olarak yayımlanan Beyaz Muhafız adlı romanı; resmi çevrelerden büyük tepki gördü. Bulgakov bu romanını Turbin Günleri adıyla oyunlaştırdı. 1926’da sahnelenen oyun çok geçmeden yasaklandı. Ancak Stalin’in bu oyuna olan sevgisi hem eserin yeniden sahnelenmesini hem de Bulgakov’un SSCB’de hayata tutunmasını sağladı. Buna rağmen Sovyet yaşam tarzına yönelik sert eleştirilerinin yetkililerin kabul edemeyeceği bir noktaya varmasıyla, 1930’a doğru yapıtlarının yayımlanması fiilen yasaklandı. Ölümüne dek edebiyat çevrelerince dışlanmasına karşın, başyapıt niteliğinde ürünler verdi. Moskova Sanat Tiyatrosu’nun perde arkasını acımasızca yeren Bir Ölünün Notları: Teatral Bir Roman (1965) ile Usta ve Margarita (1966-67) bu başyapıtlar arasındadır.

Çevirmen: Mustafa Kemal Yılmaz

Orijinal Adı: Master i Margarita


FİLM

Usta ile Margarita The Master and Margarita (2024)

Moskova'da 1930'larda bir yazarın romanı yasaklanır ve oyunu iptal edilir. Bunun üzerine şeytana benzeyen bir karakterin sorumlulardan metaforik olarak intikam aldığı hicivli bir roman tasarlar. Yayımlanamayacağını bilse de ilham perisi Margarita onu yine de yazmaya iter.

Süre 157 dakika

Yönetmen: Michael Lockshin

Senaryo: Michael Lockshin ve Roman Kantor

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sonok Arşivi

Türkiye'nin üç nükleer santrali olacak

13 Eylül 2025 Cumartesi 10:52