Gürsel Demirok

Gürsel Demirok

28-29 Nisan 1960 öğrenci hareketleri

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yılları CHP'nin iktidarda olduğu "tek partili” yıllardır. İ CHP,1945 de iç ve dış gelişmeleri değerlendirerek çok partili sisteme geçme kararı alarak, yürürlüğe koydu.14 Mayıs 1950'de yapılan seçimler sonucunda da demokratik yöntemlerle iktidar değişimi gerçekleşti. Demokrat Parti iktidara geldi. O tarihler Türkiye'de bugünkü gibi ileri demokrasi yoktu. Ancak CHP, iktidarını uzatmak için antidemokratik yollara, "Bizans oyunlarına" başvurmayarak ülke yönetimini Demokrat Partiye devretti.

Demokrat Parti'nin iktadara gelmesi özellikle az eğitimli, dar gelirli, mütedeyyin insanlarımızca sevinçle karşılandı. Ancak yıllar ilerledikçe ekonomik sıkıntılar, yolsuzluklara ilişkin haberler, baskılar, toplumda giderek artan hoşnutsuzluğa yol açtı. 1957 seçimlerine oylarının düştüğünü gören iktidar, anti demokratik uygulamalara ve baskıcı yöntemlere yöneldi. Demokrat Parti'nin özellikle 1959 yılı sonrası izlediği politikalar, ekonomik ve siyasi olarak sıkıntıları artırdı. Ortaya çıkan bu sıkıntılar ve yapısal bozulmalar, siyasi liderler ve askeri hiyerarşi arasında yeni sorunlar ortaya çıkarttı. Üniversite öğrencileri ve aydın çevreleri rahatsız etti.

Bu rahatsızlıkların yaşandığı sıralarda 28 Nisan 1960 tarihinde Demokrat Parti, gelecek seçimlerde iktidarı kaybetmeme hırsıyla Tahkikat Komisyonu kurulması yolunda bir yasayı TBMM'de kabul etti. Muhalefetin büyük tepki gösterdiği bu yasayla, TBMM içinden DP Milletvekillerinden oluşan 15 kişilik bir Tahkikat Komisyonu kuruldu. Komisyon, savcıların bütün yetkileriyle donatılmıştı. Yasa, Komisyona basını, Üniversite Öğretim Üyelerini, askerleri, muhalefet Milletvekillerini temyiz imkanı bulunmayan, yargılama yetkisi veriyordu. Komisyonun üstünde bir merci yoktu ve kararları kesindi. Komisyon, ülkede sıkıyönetim ilanına ve öğrenci gösterilere yol açtı.

28 Nisan 1960'da İstanbul Üniversitesi, 29 Nisan'da Ankara Üniversitesi öğrencileri tarafından gerçekleştirilen protesto gösterilerini, öğretim görevlisi olarak çalışan akademisyenler de destekledi. "Kahrolsun diktatörler, "hürriyet isteriz" gibi slogan atan öğrencilere emniyet güçleri sert müdahalede bulundu, ateş açtı.

İstanbul'daki olaylarda, polis Beyazıt’ta Üniversitenin önünde protestoda bulunan İstanbul Üniversitesi öğrencilerini sert bir biçimde bastırdı, bir çok öğrenciyi gözaltına aldı. Öğrencileri korumaya çalışan Rektör Ord. Prof. Sıddık Sami Onar ve Öğretim Üyeleri polis tarafından darp edildi. İstanbul’un diğer bölgelerine de yayılan olaylarda, iki öğrenci (Turan Emeksiz ve Nedim Özpolat,) hayatını kaybetti.100'e yakın öğrenci yaralandı.

29 Nisan’da, bu kez Ankara’da Siyasal Bilgiler(Mülkiye) ve Hukuk Fakültelerinde başlayan protestolara da polis ve Sıkıyönetim askerleri müdahale etti. Polis atlarıyla SBF’ye girince öğrenciler atların altına yattı. Ankara Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Namık Argüç’ün ateş emri verdirmesi üzerine SBF duvarlarına yaylım ateşi açıldı...

Gelişmeler toplumda kaygı ile karşılanıyor, sağduyulu yurttaşlar “Bu gidişin sonu iyi değil!” diyor uyarılarda bulunuyorlardı. Ancak gençlik protestoları yayılarak, Ankara Kızılay’da 555K (“5 Mayıs saat beşte Kızılayda”) ve 21 Mayıs Harbiye Yürüyüşü gibi, halkça da desteklenen kitle gösterilerine dönüştü. Gösteriler 27 Mayıs Askeri Müdahalesinin ayak sesleri olduğu o sıralar pek çok kişi farkında değildi.

O yıllardan sonra da ülkemiz çeşitli gençlik hareketlerine tanık oldu. Bu hareketlerden alınacak dersler vardır.

Türkiye’nin en gözde üniversitelerine mensup öğrencilerin bu tür protesto eylemlerinin içinde yer almaları, üzerinde önemle durulması gereken konu. Öğrenciler, 65 yıl önce Başbakan Menderes'e “meydan okuma” olarak nitelendirdikleri eylemlerinin baskıcı, otoriter düzenin değişmesinin yolunu açacağını düşünüyorlardı.

Şunu unutmayalım: Bir toplumun aynası gençleridir. Onların hayalleri, umutları ve öfkeleri, bir ülkenin geleceğine dair en keskin ipuçlarını verir. 65 yıl önce gösterilerde bulunan gençler, bireysel taleplerle değil, daha çok demokrasi ve özgürlük amacıyla meydanlardaydı. Ancak o zamanın iktidarı onları dinlemek yerine baskı altına almak yoluna gitti.

Tarih boyunca en büyük dönüşümler gençlerin sorgulamalarıyla başladı. Sorgulayan zihinler otoriteyi rahatsız eder çünkü sorgulamak, konfor alanlarını sarsar. Gençlik tam da bu yüzden baskılanır, eleştirilir ve çoğu zaman suçlanır. Oysa demokrasinin temel taşlarından biri, eleştirel düşünce ve ifade özgürlüğüdür.

Dün olduğu gibi bugün de görüyoruz ki, gençlerin sorularına cevap vermek yerine onları susturmak daha kolay bir yol olarak seçiliyor. Oysa sorun, bastırarak değil, konuşarak çözülür. Gençler bu toplumun, geleceğidir, gençlik umuttan beslenir. Baskıcı yönetimler gençlerin umutlarını ve dirençlerini korumalarından korkarlar.

Yarın nasıl olacak bilmiyoruz ama gençlerin sesini kısmak yerine, onları dinleyenler kazanacak. Çünkü bir ülkenin en büyük serveti, ne toprakları ne de ekonomisidir… O ülkenin gerçek gücü, düşünebilen, sorgulayan ve umut eden gençleridir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürsel Demirok Arşivi

Uluslararası toplum sınıfta kaldı

03 Eylül 2025 Çarşamba 11:00

Zafer Bayramı Kutlamalarının Ardından

31 Ağustos 2025 Pazar 14:48

Büyükşehirlere kadın başkan

25 Ağustos 2025 Pazartesi 10:53

Siyasette psikolojiyi kullanan kazanır

19 Ağustos 2025 Salı 10:57

Bıçak kemikte

16 Ağustos 2025 Cumartesi 14:01

Siyaset halka kulak vermeli

07 Ağustos 2025 Perşembe 13:02

Geçmişi Korumak Geleceğe Sahip Çıkmaktır

04 Ağustos 2025 Pazartesi 11:31

Orman yangınları nasıl önlenebilir?

31 Temmuz 2025 Perşembe 10:56