‘En eski olan nedir?’
‘Tanrıdır, çünkü
yalnız onun başlangıcı yoktur!’
THALES.
Ya sevgili
Songül Başkaya, değerli genel yönetmenim, ne demiştim geçen hafta;
OKUMUYORLAR!!!
Bak, gördün mü?
İki yıl kadar önce Konyaaltı belediyesi denen kuruma basit bir soru sorduk,
cevap verdiler mi? (Cevap verebilirler miydi? O ayrı konu)
Elbette HAYIR.
Manavgat deresinde ki kirlenmeyi yazdık, bir
tepki geldi mi
HAYIR.
Geçen hafta tüm işi, gücü ve görevi Antalya
basınını gözetmek olan ünlü AGC (Antalya Gazeteciler Cemiyeti) konu oldu
köşemize, öyle ya bu gazete Burkina-Faso da çıkmıyor ki. Bir hafta geçti, var
mı arayan soran
YOK!
Yazarın bu kadar çok, okurun bu kadar az
olduğu kaç ülke ve şehir var acaba?
Gelelim
konumuza:
İç Savaşların
tarihi, Tarihin İç Savaşları
Efsaneye göre bir
dişi kurdun beslediği Romus ve Romulus kardeşler tarafından kurulan Roma’nın
bahtsız kaderinde bir sürü kanlı iç savaş olacağı, efsaneye konu olan bu iki
biraderin birbirine düşmesinden belliydi.
M.Ö 6.asıra kadar o dönenim diğer krallıklarından farklı
olmayan Roma, 6. Asırda bir cumhuriyet olmuştu.
Ama ne cumhuriyet...
Senato diye bilinen kurum tamamen zengin ve soylu klanların
kontrolü altındaydı. Zaman içinde Roma topraklarını diğer komşularının aleyhine
genişletecekti. Bu durum daha çok zenginlik demekti, ama bu savaş ganimetleri
hep aynı çemberde yer alan zevata gidiyordu. Zengin daha da zenginleşirken
fakir fukara acından ölüyordu. Sezar bu gidişe bir dur demek üzereydi, sakın
yanılıp da halk adamı olduğu için diye düşünmeyin. Anasının gözü, hırslı ve
fakat bir o kadar da donatımlı, cesur ve kendi askerlerince tapılırcasına
sevilen bir liderdi. Galya seferinde (bugün ki Fransa) bir milyon insanı gözünü
kırpmadan savaş sahalarında öldürdüğü büyük zaferler serisi sonunda Roma
cumhuriyetinin en zengin generali oluvermişti. E, haliyle senato bu büyük
kuvvete sahip adamdan tırsıyordu, onu siyasetin dışına itmek için
çevirmedikleri dümen kalmamıştı ama adam eski kulağı kesiklerdendi. Roma’nın en
eski kuralını bir günde çiğneyecekti. Şehre Lejyonlarını sokacak ve idareyi
fiilen eline geçirecekti.
Bugün Rubikon denen ırmağın nerde aktığı kesin olarak hala bilinmez, işte o ırmak Roma ordusunun ilerleyebileceği son sınır olarak bilinirdi. Yüzyıllar boyunca Siyasi ihtirasın son noktası hep ‘Rubikonu geçmek’ deyimi ile anlam bulacaktı. Bu olaydan sonra ne Roma eski Roma idi, ne de Sezar...
Devam edeceğiz.