Sanki mümkünmüş gibi… evet sevgili dostlar neticede 200 tl ile bir kilo kıyma alınamıyor. Ne kıyma ne de peynir.

Şimdi bazı tek hücreliler diyecek ki ‘ sen de yemiyever!!’

 Bir arkadaşım şehirde ki işini kapattı, Ege bölgesinde ziraat ile uğraşıyor, bildiğim kadarıyla zeytin ve incir işinde, Ege dediysem de İzmir BB sınırları içinde bir yerde. Epeyce kadın işçi çalıştırıyormuş, e bunları nasıl ederim de sisteme katarım gibi modası geçmiş bir idealist düşünce ile kadınları sosyal güvenlik sistemine katmak için çaba göstermiş;  A o da ne? Kadınların hiçbiri istememiş. Niye nasıl falan derken bakmış ki kadınların hepsi bir yerden nemalanıyor, oradan sosyal yardım, buradan yiyecek parası v.s.

Sosyal sigortalı olurlarsa bunların hepsi gidecek...

Arada bir sohbet ediyormuş bunlarla;

 İşte, hayat pahalı falan, evet de ne yapak ne edek kader kısmet

 Bizimki doğrucu Davut; ‘ne pahalısı, ateş pahası her şey, İzmir de İzmir tulumu yemek bile bir servet gerektiriyor, bunun nesi kader, neresi kısmet!’ deyiverince.

Kadınlar hep bir ağızdan ‘yemeyik o zaman!’ diye cevap vermişler.

 Hani seçimleri cepte sananların dikkatine.

Şimdi, malum deprem felaketi nedeniyle ara sıra haberleri izliyorum. Bir de bakıyorum mesela İktidar tarafı ziyaret ederken, ‘yaşa, var ol, Allah seni başımızdan şey etmesin’ falan.

Muhalefet ziyaret ederken de ‘ nerede bu devlet , çadır yok, su yok,’ falan.

Yahu bunlar her halde farklı coğrafyaları ziyaret ediyorlar.

İkinci dünya savaşında kalma bir anekdot vardır:

Efendim, İtalya o zaman en kanlı muharebelerin geçtiği yer. Hele 1944 ve 45 lerde faşistler ve komünistler  arasında ki kapışma pek yaman ve kanlı.  Her anlatana göre adı değişen bir kasaba savaşan taraflar arasında nerdeyse günü birliğine el değiştiriyor kasabanı belediye binasında başkanın makam odasında duvara asılı bir resim işgalcilerin rengine göre değişiyor aslında resim tablosu iki yanlı; bir tarafta Benito Mussolini var, diğer yüzünde Stalin. Kasabalılar bıkmış her gelenin kendine göre zulüm yapmasından, komünistler geldiğinde ‘yaşasın Stalin!’  diğer taraf geldiğinde ‘Tanrı seni başımızdan şey etmesin DUÇE ‘

(DUÇE İtalyanca reis anlamına gelir ve Benito Mussolini’nin resmi unvanı sayılırdı)

 Ama bilirsiniz İtalyanlar zeki ve pratik, hayatı seven bir millettir.

Bu hikayeyi ne zaman dinlesem, anlatana o adı her seferinde değişen kasabanın şimdilerde kime oy verdiğini sorardım; Sol mahalleden biri anlatıyorsa Solcular, Sağ mahalleden biri anlatıyorsa Hıristiyan Demokratlar derlerdi.

Bazı şeyler hiç değişmiyor.

 Annem hep derdi: ‘Oğlum bizleri bir araya getiren şeyler farklı, bir arada tutan şeyler farklı!’

 Arka sıradaki apalak çocuk anladın mı?