Eğer yıllardan bu yana ülkemizde zuhur eden felaketlerin önlenmesinde milletimizin sağ duyusu hakim olabilseydi, yani beni sokmayan yıkan bin yaşasın mantığı ile değil de tüm bireyler vahim olaylar ve vahametler karşısında itiraz hakkınki, talep etme hakkını, gerektiğinde süratle yargıya baş vurma hakkını kullanabilseydi, ayrıca evrensel takip mekanizmasını geliştirebilseydi senin parti benim parti, cahilce eylem ve söylemlerden kısır çekişmelerde son uzak kalabilseydi depremlerde 50 bin insan yıkılmış beton duvarların arsında can vermeyecekti .Bolu'da 78 can, tren kazasında 25 can heba olmayacaktı, İzmir Alsancak'ta yolun ortasında insanları elektrik çarpmayacaktı, içimizi cayır cayır yakan orman işçilerimiz yangınlarda kömür ve köze dönüşmeyecekti. Suriye'de 12 Mehmetçiğimiz ve can komutanlarımız mağaralarda metan gazından ölmeyeceklerdi, Diyarbakır'da Narin ve ülkemizde binlerce Narin katledilmeyecekti, Aynı şekilde (alınan bilgilere göre) ülkemizde 10 binleri bulan masum kadınlar katledilmeyeceklerdi.

Söyler misiniz hangi birini sayalım, içimiz dopdolu acı deposuna dönüştü. Ne yapalım şimdi, bunları söylemeyelim mi, bütün bunların önlenerek ülkemizin günlük güneşlik bir ortamda yükselmesini kalkınmasını, milletimizin huzur ve güven içinde yaşamasını talep etmeyelim mi, gençlerimizin diz boyu sorunlarının çözümü bir kenarda dururken, elimizi kolumuzu bağlayıp, bu da bir kader meselesidir mi diyelim.

Soma'da Zonguldak'ta yerin altında 300-400 metre yerin altında, ailesi ve ülkesi için çalışan yüzlerce madencinin şehit olmasına karşı seyirci mi kalalım, hiçbir yorumda ve talepte bulunmayalım mı, Bir çok yerli ve çok uluslu şirketler Muğla' da, Bodrum da Ak belende, Balıkesir' de Kaz dağlarında, Antalya'da, Korkuteli'de; Gazipaşa'da, Toros dağlarında, Karadeniz'in yaylalarında, Anamur Gazipaşa-coğrafyamızda 50-60 yerleşim yerinin içme suyu kaynaklarını hapsetmek isteyen, Erzincan'da İliç’te Artvin ve Hopa'da , Hatay'da, Ege ve iç Anadolu' da hülasa ülke coğrafyamızın her köşesinde topraklarımız delik deşik eden, siyanür ve çok sayıda kimyasal asit kullanarak metal arayan sisteme " buyurun , hayırlı işler" mi dememiz gerekiyor.

Vel hasıl eğer ülke insanı olarak yangınlarla , depremlerle, sel baskınları ve afetlerle çarpık kentleşmeyle ,kıyı işgalleri, keyfi sahiplenmelerle, zuhur eden bilumum haksızlıklara karşı, bireyler ve toplum olarak ses çıkarmıyorsak, legal örgütlenmelerle, hukuk yolunu seçerek akla, mantığa, ilim ve bilime dayalı gerçek bir mücadele veremiyorsak , milletin arasında atını oynatanların dizginlerini ellerinden alamıyorsak kocaman bir geçmiş olsun diyelim gitsin Gemiyi kurtarmak istiyorsanız Sağduyuda buluşalım.....