Höpürdetme Beni, Deliririm: Bir Misophonia Hikâyesi

Bir çorba sesiyle adam öldürülür mü?
Elbette hayır.
Ama… Aklın sınırlarında dans edilir, ruhun bağırarak istifa eder, kulaklar "beni almayın bu oyuna" diye feryat eder.

Merhaba, ben Aslı. Ve bu da benim gürültüsüz ama yüksek sesli isyanım.
Konumuz: Misophonia.
Ya da benim deyimimle: "Seslerle savaşıp, suçluymuş gibi susanların sendromu."

Ilık ve nemsiz bir sabah. Kahvemi aldım, müziğimi açtım. Dünya huzurlu.
Yanımda ofis arkadaşım var, bisküvi çıkardı. Ne var ki, bu öyle sessiz, nezaketle yenen bir bisküvi değil.
Hayır efendim.
Bu… Karşında bir şeytan varmış gibi çiğnenen,
"kıtır kıtır" değil; "KIRARAK!" yenen bir bisküvi.

Ve o an beynimde çığlıklar başlıyor: “Koş Aslı, koş! Ya o gider, ya sen gidersin!”
Ama gitmiyorum.
Çünkü kibarım.
Çünkü toplum beni “fazla hassas” sanmasın diye içimdeki çığlıkları gülümsemeyle ambalajlıyorum.
Ama iç sesim… İç sesim Adana sıcağı gibi:

“Sen ne ara bu kadar sabırlı oldun da bu sese katlanıyorsun ha?!”

Misophonia öyle bir şey ki…
Sadece ses değil, bazen hareket bile tetikleyici. Birinin dudaklarını oynatarak sakız çiğnemesi, parmaklarını kalemle ritim gibi masaya vurması…
Ritim diyoruz ama kalbimi değil, ruhsal dengesini kaybetmiş bir metronom gibi beynimi zorluyor.

Ve sonra geliyor o efsane cümle:
“Amaaan Aslıcım, çok abartıyorsun.”
Canım…
Ben bir şapırtıdan sonra içimdeki psikolojik kapıların kırıldığını hissediyorum.
Sen bana “abartıyorsun” deme, bir kulak ver.
Ama tabii… Sessizce.

Bilim diyor ki:
Misophonia, beynin ses işleme ve duygusal tepki merkezleri arasında kurulan bir kablo yangınıdır.
Bazı sesleri duyduğumuzda, amigdala “kaç!” sinyali verirken, prefrontal korteks “ama kibar ol” diyerek bizi pasif agresif bir mayın tarlasına salar.
Yani ben aslında nazik değilim… Beynim kavga etmeye çalışırken medeniyet taslamaya zorlanıyorum.

Bu arada yalnız değilim.
Mesela Kelly Ripa… Bir gün eşi ağzını şapırdattığında ona şöyle demiş:
“Ya ağzını kapat, ya da hayat boyu sessizlik yemini et!”
Ben olsam ikinciyi seçmesini isterdim.
Coldplay’in Chris Martin’i desen, stüdyoda kalem sesi duymasın diye özel izolasyon yaptırmış.
Ben hâlâ metroda biri sakız çiğnediğinde “gözlerimi kaparsam kaybolur belki” diye dua ediyorum.
Aramızdaki fark: Onlar zengin, ben kulak tıkacıyla kaderime razıyım.

Misophonia, sadece bir rahatsızlık değil.
Bu, modern çağın görünmez cinneti. İnsanlar kulaklığı takıyor ama yine de sesler içeri sızıyor. Bir bakmışsın yoga yaparken yanında biri burun çekiyor. Sen nefes almaya çalışıyorsun, o flüt gibi burnuyla solo atıyor. Sonra sen diyaframla nefes yerine ciğerlerine öfke soluyorsun.

Ve en kötüsü ne biliyor musun?
Bazen kendi çıkardığın sese de tahammül edemiyorsun.
Bir gün kaşığımı tabağa öyle bir çarptım ki...
Kendime dönüp dedim ki:
“Sen de mi Brütüs?”
Evet, Aslı sen de.
Çünkü artık sesin değil, sessizliğin bile yankısı tahammül sınırlarını zorluyor.

Ama en azından bu yazıyı okuyorsan, yalnız değilsin.
Belki sen de bir misophonia savaşçısısın.
Belki hâlâ farkında bile değilsin ama kalabalıkta yediğin her yemekte sinirlerin gevşiyorsa sebebi bu olabilir.
Ya da belki de sadece bir çorba kaşığı uzaklıktasın cinnetten.

Şimdi soruyorum sana:
Hiç oldu mu, biri yanındayken sadece nefes alışverişiyle bile seni çıldırttı mı?
Peki, sen hâlâ kulaklarını değil, sabrını tıkayarak mı yaşıyorsun?

Cevabın “evet”se…
Hoş geldin.
Biz misophonia’lılar dünyayı seviyoruz.
Ama lütfen... Sessizce.

Not: Bu yazı yüksek sesle okunmamalıdır. Aksi takdirde biri yanına gelir ve çayı höpürdeterek içer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aslı Dönmez Arşivi

Aşkın İlk Kadın Kalemi

05 Eylül 2025 Cuma 11:02

Eylül’de gelmeyenler, deli eylüller…

03 Eylül 2025 Çarşamba 11:05

KOMEDİ NEDEN BU KADAR CİDDİLEŞTİ?

23 Ağustos 2025 Cumartesi 14:18

“Ekmeğin arasına saklanan asalet”

16 Ağustos 2025 Cumartesi 13:38