
Aslı Dönmez
ENFLASYON BEY: CÜZDANLARIN HAYIRSIZ EVLADI
Bazı misafirler vardır, üç gün kalınca ev sahibini sıkıntıya sokar. Ama bir de enflasyon gibi misafirler var ki, geldiği gibi evin anahtarını değiştirip üstüne senin koltuğunda oturur, kahveni içer, televizyonun kumandasını bile ele geçirir. Üstelik giderken bir “teşekkür ederim” bile demez, çünkü gitmez.
Eskiden enflasyon haberlerde rakamlarla anlatılırdı. "Efendim, enflasyon geçen ay %3 arttı." O zamanlar bunun anlamını pek sorgulamazdık. Ama şimdi bu haberleri duyunca "Bir dakika ya, bu rakamı nereden buldunuz?" diye soruyoruz. Çünkü bizim cüzdanımızda hissedilen oran %300 gibi.
Bugün bir markete girip 500 TL harcamadan çıkabilen varsa, kesinlikle tebrik edilmeli. Çünkü bu, "Ben yalnızca fiyatlara baktım, göz hakkıyla beslendim" demek oluyor.
KURU EKMEK LÜKS, DOSTLUK KREDİLİ SATIŞ
Peki, sadece market mi? Hayır, enflasyonun en büyük etkisi sosyal hayatta. Artık biriyle kahve içmek için bütçe planlaması yapıyoruz. "Bu hafta dışarıda kahve içtim, o yüzden sinema faslını iptal etmem lazım" gibi hesaplamalar hayatımızın bir parçası oldu.
Öyle ki, artık dostluklar bile kredi kartına bağlanacak gibi görünüyor. Önceden "Dost başa, düşman ayağa bakar" denirdi. Şimdi ise "Dost, kredi kartı limitine, düşman maaş bordrosuna bakar" dönemi başladı.
Ve şu an en büyük korkumuz ne biliyor musun? Eskiden faturaları ödeyememekti. Şimdi ise faturaya gelen zam bildirimini görmek bile başlı başına bir stres kaynağı.
— "Elektrik faturasına zam geldi!"
— "Bismillah, ne kadar?"
— "Daha açmadım ama büyük ihtimalle ışıkları kapatıp karanlıkta oturacağız."
Ev sahipleri desen, kiracılarıyla “günlük güncelleme” halinde. Kiraya zam geliyor ama kimse buna şaşırmıyor, çünkü artık “sabaha kadar fiyat değişir” mantığı devrede. Bir kiracı arkadaşını arayıp "Bu ay ne kadar ödüyorsun?" diye sorarsan, vereceği cevap kesinlikle şu olur:
— "Dün mü sordun, yoksa bugün mü? Çünkü rakam değişmiş olabilir."
GÖZÜMÜZÜ KIRPMADAN HARCARDIK, ŞİMDİ GÖZÜMÜZÜ KIRPMAYA KORKUYORUZ
Eskiden cüzdandaki parayı harcamak bir keyifti. Canın mı sıkıldı? Kendini mi ödüllendirmek istiyorsun? Hadi biraz alışveriş yap! Ama şimdi o eski alışkanlıkların yerini "Acaba bu parayı harcarsam, ayın sonunu nasıl getiririm?" sorusu aldı.
Mesela eskiden insanlar dolaplarındaki kıyafetlere bakıp "Bunları giyecek bir yerim yok" derdi. Şimdi ise "Gitmeye bütçem yok" diyoruz.
Ayrıca, kredi kartı ekstresi açmak başlı başına bir gerilim filmi senaryosu oldu. İnsanlar artık ekstresine bir göz ucuyla bakıp, derin bir nefes alıyor ve telefon ekranını yavaşça aşağı kaydırıyor. Ve her seferinde o meşhur cümle geliyor:
"Ben, bunları gerçekten ben mi harcadım?"
Hayır, sevgili dostum, sen harcamadın. Enflasyon Bey harcadı.
Şimdi şu soruyu hepimiz kendimize soralım:
"Enflasyon neden bu kadar yükseldi?"
Çoğumuzun vereceği cevap belli: Ekonomi kötü yönetildi, dış etkenler var, pandemi sonrası etki vs. Bunların hepsi doğru olabilir.
Ama asıl soru şu:
Biz bu durumu ne zaman kanıksadık?
Çünkü artık zam haberlerine bile şaşırmıyoruz. Fiyat artınca "E, zaten belliydi" diyerek kabulleniyoruz. Hatta kimi zaman bu işin şakasını bile yapıyoruz.
Ve işte asıl korkutucu olan bu: Bir şeyin yanlış olduğunu bile unutursak, onu düzeltmek için neden çaba gösterelim ki?
Yani belki de enflasyonun gerçek gücü, sadece cüzdanımıza değil, algımıza da hükmetmesidir. Çünkü rakamlarla oynanabilir, ama farkındalığı kaybetmek gerçekten tehlikelidir.
Peki, sizce gerçekten düzelecek mi, yoksa biz mi her şeye alışmaya devam edeceğiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.