
Gürsel Demirok
Akbelenli kadınlar zeytin kırımına direniyor
Akbelen Ormanı’nın maden sahasına dönüştürülmesine karşı yürütülen çevre mücadelesinin simge isimlerinden 79 yaşındaki Zehra Yıldırım geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti. Aynı günlerde kesim ekipleri ve Jandarma Akbelen’e geldi. Jandarma'nın gözetiminde zeytin ağaçlarının sökümüne başlandı.
Bu konuda sosyal medyada bir video paylaşımda. Zeytin ağaçlarının gölgesinde bekleyen jandarmaları gösteren fotoğrafın altında "Zehra Nine toprağa verilmeden Akbelen'e dozerlerle girdiler" yazıyor. Bir başka fotoğrafta zeytin ağacına sarılmış yaşlı bir kadın ile genç bir kız görünüyor.
Videoda, zeytinlikte jandarmaya karşı direnen köylü kadınların sesi duyuluyor. Bir kadın ağlayarak jandarmalara sesleniyor. Kadının ağıtı yürek dağlayıcı. Orada görevlendirilmiş Jandarmalar sessiz, sakin kadının ağıtını dinliyorlar. Kadın sesleniyor bir yerlere. Ola ki duyarlar umuduyla. Kadının çığlığını duyması gerekenler çok uzaklarda, başka hesapların içinde. Kadının sesine kulak verecek durumda değiller.
Kadın der ki "Bu zeytinliklerin hali ne böyle? Zeytinlere ne yaptınız böyle? Sizin hiç köyünüz yok mu? Hiç mi köyden beslenmediniz? Hepinize yazıklar olsun. Bir yudum suyu muhtaç olun. Biz kurtarmaya çalışırken siz yok ettiniz."
Bu çığlığı duyan oldu mu bilmiyorum.
Haziran sonunda bu köşede yer alan "Zeytinlikler Madencilik İçin Feda Edilmemeli" başlıklı yazımızda belirtildiği gibi, zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vejetatif ve generatif gelişmesine mâni olacak kimyevi atıf bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Zeytincilik Kanunu'nun 20. maddesi böyle emrediyor. Yani "zeytinliklerin çevresinde maden ocağı açılamaz ve işletilemez" diyor...
Enerji arzı ve madencilik konularına ilişkin yasa teklifi birkaç ay önce TBMM'de görüşülürken yüce meclisin üyelerinin dikkatine bu madde çok kez getirildi. Zeytinlikler ve ormanlarda madenciliğe izin verilmemesi istendi. Umursayan kim, dinleyen kim. Ak iktidar ve ortağı ülkenin enerji ihtiyacının karşılanmasına daha önem veriyorlardı... Yasa teklifinin amacı da, Türkiye'nin enerji arzının karşılanması idi. Bu itibarla, madencilik faaliyetlerine tanınan yeni ayrıcalıkları ve zeytinlik sahalarıyla ilgili düzenlemeleri uygun buluyorlardı. Muhalefetin ve çevre ve tarım alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin gösterdikleri tepkiler umurlarında değildi.
Teklifin en çok eleştirilen düzenlemesi olan 11. madde, elektrik üretimi amacıyla yürütülen madencilik faaliyetlerinin "doğayla uyumlu" şekilde zeytinlik alanlarda yapılabileceğini öngörüyordu. Teklif, yurttaşların zeytinlik alanlarının uygun bedelle madencilik firmaları tarafından kiralanmasının önünü açıyordu. Bu maddeye karşı çıkanlar "Zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine izin verilmesi, çevreye ciddi zararlar doğurma riskini taşıyor. Zeytinliklerin madenciliğe açılması, tarım alanlarının tahribine, biyolojik çeşitliliğin zarar görmesine ve toprağın doğal yapısının bozulmasına yol açabilir" şeklinde uyarılarda bulundularsa da dinleyen olmadı.
Zeytinliklerin çevresinde maden ocağı açılmasına ve işletilmesine karşı olan Akbelenliler, sivil toplum kuruluşları, Akbelen Ormanı'nın yakın çevresindeki 45 bin zeytin ağacının maden açma faaliyetlerinden dolayı toz altında kaldıklarına dikkat çektiler. Tarım ve Orman Bakanı’na seslendiler: "En değerli ürünümüzü, yaşam kaynağımızı madenin tozuna kurban etmeyin. Akbelen'de Zeytincilik Kanunu Madde 20'yi uygulayın.”
Duyan olmadı. Madencilik ve enerji yatırımlarını hızlandırmak için torba kanun teklifi 19 Temmuz'da TBMM’den geçti.
Çıkarılan yasaya dayanarak geçtiğimiz günlerde Akbelen’de zeytin ağaçları maden sahası için sökülmeye başlandı. Köylüler tepkili. Çevreciler tepkili. "Zeytin ağaçlarını madene teslim etmeyeceğiz" diyen köylüler kamuoyundan destek bekliyor. "Yeter artık yeter, bu şirketleri defedin topraklarımızdan" diye çığlık atıyorlar. Kadınlar ön planda. Kadınları "yaptığınız kanunsuz” diye uyaran jandarmaya köylü kadınlar "dallarında meyveli ağaçları sökmek mi kanuni?" diye soruyor ve "Köylünün emeğine çöktünüz” diyorlar.
Zeytinlik alanlarını, ormanları vahşi madenciliğe açanlara çevre dostları sosyal medyada şu tür sorular yöneltiyorlar:
"Sizlerin önceliğiniz nedir? Doğanın, çevrenin korunması ne denli önceliğinizdir? İzlediğiniz politikanın doğaya ne denli zarar verdiğinin farkında mısınız? Bilincinde misiniz? Atatürk ‘köylü efendimizdir’ demişti. Sizlerin efendisi kimlerdir? Doğamızın gözünüzde değeri, önceliği nedir? Doğamız önceliğiniz ise bu talan nedir, bu ağaç kırımı nedir? Hangi maden zeytin kadar şifa verebilir ki? Zeytin ağacı bu topraklarda binlerce yıldır yaşıyor, ya siz? Zeytinin bu ülkenin can damarı olduğunun farkında mısınız? Maden sektörünün ticari çıkarı değil, zeytinin varlığının kamu yararı olduğunun farkında mısınız?”
Akbelen Ormanı'ndaki kömür madeni Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki Yeniköy Kemerköy (YK) Enerji'ye ait. Gelen eleştirilere cevap mahiyetinde YK Enerji süreçle ilgili kapsamlı bir bilgi notu yayınladı. Bilgi notunda öncelikle ruhsat sahasında bulunan 151 adet zeytin ağacının taşınacağı belirtiliyor. Taşınma sürecinin uzmanlarca yakından takip edileceği, zeytin ağaçlarının taşındıkları yerlerdeki gelişim ve sağlık durumları hakkında düzenli raporlar hazırlanacağı ifade ediliyor.
Bazı uzmanlar zeytin ağaçlarının taşınabileceğini, taşınan ağaçların taşındıkları yeni yerlere uyum sağladıklarını söyleseler de TEMA Vakfı gibi pek çok sayıda kurum buna karşı çıkıyor ve Muğla'nın Menteşe, Yatağan ve Milas ilçelerinde toplamda 59 köyün maden projeleriyle yok olma riski ile karşı karşıya olduğunu ileri sürüyorlar. "Bu köylerin 15'i kısmen,10'u ise tamamen yok edilmiş durumda" diyorlar.
Akbelenlilerin direnişi ne sonuç verecek göreceğiz. Şu husus dikkat çekici. Siyaset arenasında geri planda bırakılan kadınlar, kırsalda doğanın, çevrenin korunmasında ön saflarda mücadele ediyorlar. Yurdun dört bir tarafında doğa katliamına, çevre katliamına karşı direniyorlar. "Dallarında meyveli ağaçları sökmek mi kanuni?" diye yasa koruyucuyu sorguluyorlar. Kadınlar şehirlerde de ön saflarda. Hayal pahalılığına karşı ellerinde boş tencereler yürüyorlar. Yokluktan, yoksulluktan, yüksek kiralardan, faturalardan, ekmeğin pahalılığından, işsizlikten, baskılardan, kadınlara yönelik şiddetten bunalan kadınlar şehirlerde "yeter artık” diyerek umuda doğru, gelecek güzel günlere doğru yürüyorlar.
Deniyor ki "Kadınların çığlıklarını Mısır'daki Sağır Sultan bile duydu, belki Ankara'dakiler de duyar.” Dileyelim duysunlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.