İzmir’den bir adam gelir Antalya’ya, hangi cemaat, hangi tarikat, belki de hiçbiri değil. Çevresindekilere der ki;  “Antalya Demircikara Mezarlığı ve Antalya Elmalı yolu üzerindeki büyük ova (Beğiş) yolun sağ tarafında yamaçta değerli iki zat yatmakta. Buraya sahip çıkın, avuçladığınız toprak altın olacak.” Cami onarılmış, o tarihten sonra ovaya bereket gelmiş.



Yıllardır Elmalı’ya gider - gelirim. Beğiş Ovası hep sapsarı fotoğraflar çekme arzusu uyandırır. Beğiş Ovası’ndan Elmalı’ya giderken sağ yamaçta bir köy vardır. Karabayır’mış adı. “Ha bugün, ha yarın” derken nihayet gittik. Bu arada, Karabayır’dan 3 kuşak önce sahile gelenlerin, Döşemealtı bölgesinde ‘Yeşilbayır’ı kurduğunu öğrendik.


Öyleyse istikamet belli, Cevat Yanar. Ama bu arada sevgili Bekir Kıvrım’ın da oralı olduğunu öğrendik. Annesinin köyünden söz etmişti ama babasının buralı olduğunu, hatta Cevat Yanar ile akraba olduğunu yeni öğrendik. Döşemealtı için iki önemli siyasetçiyi alıp kırsala gitmek kolay değil tabii. Eee biz de boş adam sayılmayız, bizim gezmemiz boşluktan değil, siz buralarda bu satırları okuyun, fotoğraflarla “gitmiş gibi” olun diye çalışıyoruz.


Köyde gezintimizi meydandaki çeşmeden başlattık. Yanar ve Kıvrım orada “kışlak”ta kalan akrabalarıyla sohbet ederken ben küçük ama keyifli bir yolculuğa çıkıyorum. Malum, mevsim kışa döndü, bağlarda bahçelerde bozgun demi hakim.


Gölete gidiyoruz. Yolumuzun üstünde müthiş bir yer var, iki yanı altın sarısı söğütlerle kaplı. Mayıştım resmen, bi an Uluborlu bahçelerine gittim sanki. Köyün eski yolunu görüyoruz, gölet bölmüş, eskiden buradan Öküzgözü’ndeki değirmenlere gidilirmiş.


Birazdan köyün zirvesindeyiz, çobanlık yapan bayram beyin evinin önünde mis gibi kahve içiyoruz. Bize, bahçesinden topladığı hiç ilaç kullanmadığı, tavuk yumurtası büyüklüğünde elmalardan ikram ediyor.


 “Gedik” dedikleri ilk yerleşim yerinde tabiri caiz ise “taş taş üstünde” kalmamış, bir tek küçük cami hariç. Caminin öyküsü de ilginç, İzmir’den bir adam gelir Antalya’ya, hangi cemaat, hangi tarikat, belki de hiçbiri değil. Çevresindekilere der ki;  “Antalya Demircikara Mezarlığı ve Antalya Elmalı yolu üzerindeki büyük ova (Beğiş) yolun sağ tarafında yamaçta değerli iki zat yatmakta. Buraya sahip çıkın, avuçladığınız toprak altın olacak.”

Gerçekten de köylü önce caminin toprak damını kaldırmış. Varilden bir sembolik minare dikmiş, duvarlara sıvalar yerlere halı yapılmış. O tarihten sonra ovaya bereket gelmiş. Böyle bir öyküyü içinde barındıran,  kayrak taşlarındaki isimler silinmiş eski mezarlardan oldukça eski bir yerleşim yeri olduğu anlaşılan Karabayır, son yıllarda yazları daha canlı.


Bir meclis üyesi, bir siyasi parti ilçe başkanı, bir gazeteci. Hiç mi siyaset konuşmaz bu yolculukta. Konuşmadık. Çünkü o güzel ortamı sertleştirmek istemedik. Şimdi bu fotoğraflara bakıp Karabayır’ın yolunu tutacaklara bir tavsiyem var. Biraz geç oldu. Biz 1 hafta ertelemeli gittik. Neredeyse eli boş dönecektik.