“Konya kadar toprağı olmayan Hollanda….”
Evet ben de çok gördüm bu başlıkları, siz de çok
gördünüz. Ben Antalya çocuğuyum, bu
coğrafyanın iklimini de kimyasını da bilirim. Kimse bizi şehir lümpeni yerine
koymasın, cehaletine güler geçerim.
Bu aralar şekerim yüksek, bünye sorunlu, agresifim.
Kelimeler sert olabilir ama ne yazdığımı biliyorum. Uzun süredir yazı yazmama
sebebim de bu sertlikle birilerini kırma kaygımdır.
Bakın BBC Türkçe servisi bir haber geçmiş.
“Hamburger ekmeğine tam oturan marul” tanımı dikkatimi
çekti. Haber şöyle: “Hollandalı tarım üreticileri, sebze ve meyve israfını
azaltmak için, tüketicilerin istekleri doğrultusunda yeni ürünler yetiştiriyor.
Hamburger ekmeğine tam oturan marul, kararmayan karnabahar
ve ince saplı brokoli gibi yeni sebzeler, yakında yaygın şekilde tezgahlarda
yerini almaya başlayacak.
Hollanda'da tohum ve gıda sektöründeki şirketler ile
tarımsal alandaki araştırmaları ile tanınan Wageningen Üniversitesi, 2030
yılına kadar gıda israfını yarıya indirmek için güç birliği yapma kararı aldı.
Dünya genelinde yetiştirilen tüm meyve ve sebzelerin
yaklaşık yüzde 30'u, çeşitli nedenlerle israf ediliyor. Örneğin birçok tüketici,
satın aldığı brokolinin kalın sapını doğrudan çöpe atıyor.
Oysa gıda uzmanlarına göre, brokoli sebzesinin göze hoş
gelmeyen kalın sapı hem lezzetli hem de en fazla besin içeren kısmı. Ama
görünümü nedeniyle birçok tüketici, bu kısımdan hoşlanmıyor.
Şimdi diyeceksiniz ki; “Besinlerin genetiği ile
oynayacaklar. Bu sağlıklı değil.”
Ben de diyeceğim ki “Siz çok mu sağlıklı üretiyorsunuz?”
1993 filandı, yaş sebze meyvede “hormon” adı altında
takviyelerin bolca verildiği dönem. Neydi burada amaç. Örneğin 1 dönüm tarla
veya seradan 3 ton ürün alınırsa, bu ilaçlar bunu 6 tona çıkarıyordu. Yetmedi,
“9 olsun” dedi benim çiftçim, dayandı ilaca. Bu arada aklı sıra ailesini
korumak için kendine özel ürün dikip buralara o ilacı vermedi.