Kemal Kılıçdaroğlu Antalya’daydı. Program yoğunluğu Döşemealtı. Tüm ilçelerden otobüslerle getirilen muhtarlarla sohbet etti. Biz toplantının sadece konuşma bölümündeydik. Muhtarlar ne dedi, onlara ne yanıt verildi bilemeyiz.

Bir muhalif gazetecinin “Taşımaya rağmen meydan dolmadı” şeklindeki paylaşımına tebessüm ettik. Oraya toplantı için gelen muhtar senin ‘miting’ dediğin ortamda bulunmak zorunda değil ki. Olaya bir de şöyle bakalım, memleket zam furyasında yanarken hangi vatandaş arabasına binip Döşemealtı’na gidebilir. Sizinkilere bi sor bakalım bu sorunun yanıtı var mı?

Bu yazıda Kılıçdaroğlu’nun konuşmasındaki ‘kadın’ bölümünü ele alacağız. Tam da o gün yine bir kadın cinayeti vardı. Şort veya mini etek giydiği için de katledilmemişti bu gencecik can. Kılıçdaroğlu görmezlikten gelmedi, gelmez de zaten. Kadın cinayetine ‘iyi hal’ olmayacağını, göreve geldiğinde ilk işlerinden birinin İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirmek olacağını söyledi.

Her ne kadar cümle biraz kopuk olsa da, salondaki muhtarlara “Daha çok kadın muhtar olmalı” diyecekti ki erkeklerin hışmından korkup vazgeçti. “Ülkenin en üst makamlarında temsil eşitliği olacağını, kadınlara yer vereceğini söyledi. Aynı Kılıçdaroğlu, yüzde 35 kotadan da söz etti ki, bu yeni bişey değildi.

Keşkeleri sevmem ama; birileri kendisine demiş olsaydı ya, “Yüzde 35 kadın kotası var ama sadece örgüt yönetimlerinde var. Biz cumhuriyeti kuran partiyiz ama bugüne kadar sadece İstanbul Üsküdar Kız Lisesi Müdürü Türkan Örs dışında kadın milletvekilini Ankara’ya yollayamadık.”

Derler mi? Demezleeerrrr…

Bir bakaydı mevcut listelere, Antalya’da kadın belediye başkanı var mı partisinden. Kaç kişilik belediye meclis üyeleri içinde kaç kadın var. Partisinin kaç ilçe başkanı kadın, kaç il veya ilçe yöneticisi kadın. Şimdi tutup Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri’ni önüme koymayın. Ben “partili” arıyorum.

Nizamettin Özmen’i bilen bilir. Hiçbir yerde gözü yok ailesinin huzurundan başka. Bu kadar “kadın” derken kimse kendisinden pozitif ayrımcılık da beklemesin. Birilerinin (hele de bu “erkek” ise) teveccühü ile milletvekili olacaksa, belediye başkanı, meclis üyesi olacaksa olmasın.

Parti fabrika ayarlarına dönsün. Üyelik işleri alengirli olmasın. Ön seçimler ‘müdahalesiz’ yapılsın. O zaman bu ülke Mustafa Kemal’in tarif ettiği gibi kadın-erkek değil, birey olarak yürüyecek, ülkesine hizmet edecek kadroları çıkaracaktır.