“Aglasun dedikleri bir yaşlı çınar

    İki kerpiç dağ başında

    Bir tenha pınar…”

 

    Ağlasun, her ne kadar Burdur il sınırları içinde olsa da coğrafi yakınlığı nedeniyle “Ispartlı” gibi duran şirin yayla ilçelerimizden. Bişey daha öğrendik. Bizim Serikliler, Korkuteli’ni keşfetmeden önce Anamas, Ağlasun ve Aksu’ya gidermiş yayla olarak.


    Masalcı yaylak olarak gitmedi ilçeye. Malum Sahaflar Çarşısı’nda evtikliyor ya bu ara, oradaki genç esnaf kardeşi Ercan götürdü. Ilık bir ilkyaz günü gerçekleşen etkinlikten fotografları gördünüz. Girişi de, ilçenin eniştesi şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in dizeleriyle başlattık. Şimdi ilçeye göz atıp Segalasos’a tırmanacağız.

AĞLASUN

    İlçe, Akdeniz Bölgesi’nin batısında, Göller Yöresinde yer almaktadır. Batı Toroslar üzerinde bulunan Akdağ'ın Güney yamaçlarında kurulan yerleşim, deniz seviyesinden yaklaşık 1050 metre yüksekliktedir. İlçenin yüz ölçümü yaklaşık 308 km²'dir.

 

   İlçede yerleşim antik dönemlere kadar uzanmaktadır. İlçe merkezinin 7 km kuzeybatısında Sagalassos antik kenti bulunmaktadır. Dündar Bey döneminde Hamitoğulları Beyliği topraklarına katıldı. 1472 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. 1500-1501 Osmanlı kayıtlarında Ağlasun'dan 9 köy ve Yörük topluluğundan oluşan bir nahiye olarak bahsedilmiştir. 1910 yılı kayıtlarında Burdur'un üç nahiyesinden biridir. Ağlasun, 1958'de ilçe olmuştur.

    Etrafı yüksek dağlar ile çevrili olduğu için ilçenin kendine özgü bir iklimi vardır. Genellikle Karasal iklim ile Akdeniz iklimi arasında geçişler yaşanır. Bucak, Çeltikçi ve Burdur'dan soğuk, Isparta'dan sıcaktır. En soğuk mahallesi ise Kum Mahallesidir.

 

LUVİ ÜLKESİ SAGALASOS

   Sagalassos, Ağlasun İlçesi'nin 7 kilometre kuzeyinde ve Akdağ yamaçlarında denizden 1700 metre yüksekliğindedir. Sagalassos, Pisidia Bölgesi'nin Roma İmparatorluk Dönemi'nin en önemli şehridir. Şehirde bulunan yapıların büyük bir çoğunluğu Roma Dönemi'ne aittir. Sagalassos’un ilk tespiti 1706 yılında Fransız gezgin Paul Lucas tarafından yapılmıştır. Bulutların arasındaki şehirde girişte konutlar, aşağıda hamam, kireç ve metal fırınları, aşağı agora (çarşı), çeşme ve odeon, daha yukarıda, kuzeye doğru ilerledikçe konutlar, sağ tarafta tiyatro, Neon kütüphanesi, Helenistik çeşme, seramik üretim merkezi, şehrin merkezinde yukarı agora, meclis binası, kilise, sol üst tarafta heroon, tapınak ve Cladius kapısı bulunmaktadır.

    Sagalassoslular M.Ö. 3'üncü bin yılın sonlarında Batı ve Güney Anadolu’da yaşayan Luvi kabilelerinin bir kolu olan Pisidia halkındandır. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender, bu şehri ele geçirmiştir. Sagalassos, Seleucid (Seleukos) ve Attalid (Attalos) hakimiyetlerine girmiş, M.Ö. 25 yılında Galatia kralı Amyntas’ın, ardından Agustus tarafından Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Hadrian’ın 120’li yıllarda Sagalassos’u Pisidia imparatorluk kültünün resmi merkezi seçmesi üzerine başlayan çok daha büyük çaplı ekonomik büyüme, bir yüzyıl sürecek imar büyümesini başlatmıştır. 6'ncı yüzyılın ortasına kadar gelişmeye devam eden kent M.S. 590 yılında yaşanan büyük depremde yerle bir olmuştur. M.S. 13'üncü yüzyıl ortalarında Selçukluların son Bizans kalelerini de ortadan kaldırmasına kadar kentin yıkıntıları arasında birkaç küçük köy ayakta kalmaya devam etmiştir.

    En belirgin yapısı muhteşem Antoninler çeşmesidir. Şehir, İmparator Hadrian (M.S. 2'nci yüzyıl) döneminde ekonomik siyasi ve sosyal anlamda en iyi dönemini yaşamıştır. Sagalassos, küçük Asya’da belki de terk edildiği günden günümüze kadar en iyi korunagelmiş antik yerleşimlerden biridir. Sagalassos 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınmıştır. Kazılarda ortaya çıkan 5.5 metre civarında boyu olabileceği tahmin edilen İmparator Marcus Aurelius ve İmparator Hadrian’a ait heykeller ile çıkarılan diğer eserler Burdur Müzesi'nde sergilenmektedir.

    Şimdi dükkanın adını yazsak “ilan” sayarlar. Biz, ilçeden ayrılmadan önce o ulu çınarın yanında bulunan pideciye uğradık. Pideler tamam da, bugüne kadar eşine benzerine rastlamadığım bi “Burdur Şiş” yedim. Anlatılmaz. #Datmangerek