Soylu dünya vatandaşı olmak



Bir şeyi öğrendim ki, kavramlarda anlaşmadan konuşmak ve yazmak, havanda su dövmekten farksızmış. Herkesin, her sözcüğü, her tavır ve davranışı gönlüne göre anlam vermesi ile de iletişim olmuyormuş. İletişim de aynı söz, tavır ve davranıştan, aynı şeyi anlayanlar arasında oluyormuş Yoksa yapılan iş kakafoni imiş!..
Soylu ve soysuz kavram ve davranışından söz etmeden önce, "soy"un anlamının ne olduğuna bakmak gerek.
"Soy: Aynı atadan gelen insanların oluşturduğu topluluk".
"soylu ve soysuz" kavramlarına yüklenen anlama gelince de:
"soylu:iyi tanınmış, köklü bir aileden gelme" iken; 
Soyluluk ise: "soyluya yakışır tavır ve davranış"tır.
Terbiye/ahlak/etik gibi kavramlar ise, süreç içerisinde oluşturulan bir tavır ve davranışlar bütünüdür; yıllar süren bir süreçten sonra sonra oluşur ve toplumun yaşamına girer.

Böyle bir konuyu neden yazmak gereğini duymama gelince, sebebi çok basit. 
Bilinen tarih ile Anadolu'ya en son gelen insan topluluğu, Türklerdir. 800'lü yılların sonundan itibaren tek tük kişi ve aileler gelmişler ise de, toplu geliş 1071'de Malazgirt savaşını Bizans'a karşı Selçukluların kazanmasından sonra olmuştur.
Anadolu'nun binlerce yıllık halkları ile yönetim erkini elinde bulunduran Türkmen boylarının karışması ile bin yıla yaklaşan bir kültür ve medeniyet oluşturulmuştur. 
Gelenek, görenek, örf, adet ve inançlar olabildiğince harmanlanmış ve bu günlere gelinmiştir. 
Dar genetik özlü insan birliği ailelerin oluşturduğu boy, aşiret, beyliklerden devletler ortaya çıkıştır.
Nasıl ki aileler kendi içlerindeki düzeni, gelenek, görenek ve ahlak/etik kurallar ile sürdürerek birlik ve beraberliklerini sağlıyorlar ise, devletler de birlik ve beraberliklerini adalet 
ve yasalar ile sağlar.

Zaman ile bilgi ve teknolojiyi keşfeden ve kullanan ülkeler, "deniz aşrı" dedikleri ülkeler ve topraklarda koloniler kurmaya başlamışlar ve kendilerine sömürgeler yaratmışlardır. Bu ülkelerden elde ettikleri ürün, maden ve ganimetleri de ülkelerine taşımışlar ve sömürdükleri insan, topluluk ve toprakların varlıkları ile kendilerine yepyeni bir medeniyet kurmuşlardır. 
Osmanlı Devleti/İmparatorluğu bile bir çok savaşı ganimet için yapmıştır.
Dünyanın bir çok yerinde Kral ve Derebeyliklerinin şato ve malikaneleri bu ganimetler ile yapılmıştır. Bu olayın bir yönüdür.
Benim burada ele aldığım konu ise, bu ihtişam ve iktidarın sürdürülmesi de, iktidarı elinde bulunduran aile/soy'un oluşturduğu gelenek ve göreneklerinden kaynaklanmaktadır.
Özellikle Avrupa ve Uzak Doğuda'ki birçok devletin yönetim şekli ne olur ise olsun (ister monarşi, ister demokrasi) Kral ya da Kraliçe tarafından yönetilmektedir. 
Feodal dönem ya da sanayileşme sonucu oluşan kapitalist sistem sonucu başlayan Ulusal Devletlerde ki bu krallar, sömürdüklerinin bir bölümünü de kendi millet ve halkalarına dağıtarak iktidarlarının bu güne kadar sürmesini sağlamışlardır.
Bu ekonomik ve yönetsel bir durum. Ama kendi aile içi iktidarları ise her şeyin değişmesine rağmen, yine geleneksel örf, adet, gelenek ve görenekleri ile yürütülmektedir. Gerek temsili, gerekse de mutlak İktidar, aile içi belirlenmiş ve yıllar süren kurallara göre belirlenmekte ve sürdürülmektedir. Osmanlı saray yönetiminde de olduğu gibi.

20. yy enteresan bir yüzyıl oldu ama 21.yy  daha da enteresan olacak gibi. Gerek Avrupa'da ki, gelerek ise de uzak doğuda ki bu geleneksel yapılar, gün be gün işlerliklerini kaybetmekte, bir çok kral, kraliçe, prens, prenses sahip oldukları bu geleneksel ayrıcalıklarından vazgeçip, terk edip, kendi birsel gelişmişlikleri ile sahip oldukları eğitim ve kişilik birikimleri ile yeni bir yaşam seçmektedirler. 
Vazgeçtikleri şey, soyluluğun sunduğu ekonomik ve sosyal olanaklar. Çünkü yerine koyabilecekleri bilgi ve eğitim donanımlarına artık sahipler. 
Peki, sahip oldukları soylu davranışları bırakabilirler mi?. Asla, bu bir yaşam biçimidir. Zaten vazgeçtikleri şey bireysel gelişmişlikleri değil, onlara geleneksel olarak sunulanlardır. Aldığı eğitim ve deneyimler ile dünya vatandaşı olmayı hak etmiş kişilerin/bireylerin bu yapay, geleneksel olarak sunulan olanaklara gereksinimleri azalmıştır. Kişi özgürlüğü daha bir anlam kazanmıştır.
O yüzdendir ki, o kadar şan, şöhret ve olanak bir çırpıda yok sayılmakta ve kendini dünya vatandaşı olmanın onuru ile ödüllendirmektedir.
Günümüzde soyluluk sadece ekonomik varlıklar ya da iktidar güç olanakları ile tanımlamıyor artık. 21.yy değerlerine, bir de özgür birey olma kavramı ve durumu eklendi. Ancak, böyle olmak için önce bir şey olmak gerekiyor. Soylu bir dünya vatandaşı olmak için, kişi, birey olmak gerekiyor. Bu ise günümüzün en soylu davranışı haline geldi. 
Japon Prensesi Mako, saray geleneklerini yok sayıp, güzel ve içten gülüyor dediği Hukuk eğitimi alan halktan birisi olan okul arkadaşı ile evlenmeye kalkınca, bütün ekonomik ve sosyal hak ve statülerinden var geçti. 
İşte yeni nesil soylu dünya vatandaşları.
Ülkemizde ise, iki cet öte dedelerini bilmeyen bazı kişiler, bu soysuzluklarını örtmek için mi nedendir bilmem ama, koca bir milletin ortak mirası olan ve şanlı tarihimizin olmazsa olmaz köşesini süsleyen Osmanlı ve Saray taklitleri yaparak, soyluluk taklitleri yapmaya kalkmaktadır. Ne acı. 
21.yy'da soyluluk miras ile değil, 12.yy'ın değerlerine sahip olmak ile oluyor. 
Bilmem bilen var mı?

NOT: Polemiğe sebep olmamak için, burada kullanılan saray sözcüğü Cumhurbaşkanlığı külliyesi gibi bir algı yaratmasın. Tamam tartışılan bir çok şeyi olabilir ama artık o yapı devletin ve milletin yeridir. Mahkeme kadıya mülk değildir. 2019'da başka bir kişi seçilir ise buradan taşınacak mı?
Bazen görüyorum, "Çankaya köşkü yıkılacak" diye paylaşımlar oluyor. Gösterilen yapı evet Çankaya köşkü içindedir ama Kenan Evren, elma, armut meyvelerini söktürmüş ve yerine bu binayı yaptırmıştır. Açmak ise Özal ve Demirel'e nasip olmuştur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Uysal Arşivi

Ninemden guguk kuşu öyküsü

09 Ağustos 2025 Cumartesi 10:04

SÖZÜN DE BİTTİĞİ YER OLUR MU?

02 Ağustos 2025 Cumartesi 11:24

PLANLAMA- PLAN LAMA- PLAN- LA- MA

01 Ağustos 2025 Cuma 11:51

GÜRKUT ACAR'I TANIMAK

14 Temmuz 2025 Pazartesi 21:04

SORUN, SORUN OLUR MU YARATILIR MI?

02 Temmuz 2025 Çarşamba 10:48

HER ÖLÜM ÖLÜM MÜDÜR?

02 Temmuz 2025 Çarşamba 10:11

DOLANI DOLANI GELİYOR DA UYUYORUZ

01 Temmuz 2025 Salı 17:59