Siyasetçilerin ya da yönetimde söz sahibi olmak isteyenlerin “koltuk sevdası” bir çeşit “ kara sevda” gibidir. İflah olmaz bir aşkla yapışırlar koltuğa. Kaldırmak mümkün değildir! Koltuğun büyüsü, tarih boyunca insanın aklını başından almıştır!
Bilseniz o koltuk uğruna ne canlar yakılmış, ne haksızlıklar yapılmıştır dünyamızda! Koltuk, güç ve iktidar sahibi olmaktır; alışkanlık yapar. Bu yüzden insanı yoldan çıkarır, aklını başından alır, baştan çıkarıcı bir çekiciliği vardır. Ve bu çekime karşı koyamayanların, hırsına gem vuramayanların, koltuk uğruna yapabilecekleri kötülüklere, bizim gibilerin aklı ermez! Sadece şaşıp kalırız! Hatta bazen dehşete düşer, korkarız!
Koltuk aslında; gücü, parayı, mevkiyi ve o mevkiye gösterilen saygıyı temsil eder! Her koltuğa oturan da, bunları elde ettiğinde, koltuktan kalkmak istemez! İşte o zaman önce saygıyı kaybeder, sonra koltuğu ve koltuğun ona sağladıklarını… Koltuktan kalkmayı bilmiyorsanız, o koltuğun geçici olduğunu ve daima daha çok hak eden birine devredileceğini kabullenemiyorsanız, demokrasiye de inanmıyorsunuz demektir!
Koltuğun altından kaydığını anlayan iktidar liderlerinin, seçim kaybeden muhalefet liderlerinin, bakanlık koltuğunu kaybeden bakanların, hatta koltuklarının ellerinden alınacağını anlayan bürokratların davranışlarına bakın, psikolog olmasanız bile, hepsinin depresyona girdiğini, öfkeli olduklarını fark edersiniz!
Dediğim gibi koltuk “ tiryakilik yaptığı” için, koltuk hırsı iflah olmaz, tedavi edilemez bir hastalığa dönüşür! Daha çok demokrasiyi içselleştirememiş, siyaseti güçlü ve zengin olmanın yolu sanan, az gelişmiş toplumlarda görülen bu hastalık; eğitimle, demokrasi kültürünün öğretilmesiyle, açık ve hesap verilebilir bir yönetim anlayışıyla iyileştirilebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.