Siyaset, insan için, insanla, insanın refahını yükseltmek adına yapılır. Hem çok zevkli hem de çok zordur. O yüzden siyasete adım atarken hele hele de önemli görev ve makamlara talip olurken iyi düşünmek de fayda var…
Öncelikle ben siyasetçi olabilir miyim diye sormalı, insan kendine…
Bir siyasetçinin taşıması gereken ve her insandan beklenen vasıflara sahip miyim, diye tartmalı kendini…
Kastım eğitim, karizma falan değil…
Kastım para ve zaman da değil…
Asıl kastım dünyanın önünde saygıyla eğildiği büyük siyaset insanı ve asker Mustafa Kemal Atatürk’ün pek çok sözünde de dile getirdiği gibi siyasetçinin nasıl bir ahlaka sahip olmasına dair…
Ne diyordu Atatürk; “İnsanlar daima yüksek, temiz ve mukaddes hedeflere yürümelidirler. Bu hareket şeklidir ki, insan olanın vicdanını, dimağını ve bütün insanî kavramını tatmin eder. Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakarlık yaparlarsa, yükselirler ve bu hareket şekli mutlaka açık olur. Çünkü alnı açık, dimağı açık, kalp ve vicdanı açık insanlar tarafından idare olunabilen toplumlar ancak bu manada hareketlerin izleyicisi olabilirler. Fikirlerini, duygularını ve teşebbüslerini gizli tutanlar, gizli vasıtalar uygulamaya girişenler mutlaka utanma ve sıkılmayı gerektiren, akıl ve mantığın haricinde hareket edenler olabilirler. Bu gibi işlere girişenlerin sonu ergeç acıdır.”
Tam 88 yıl önce söylenen bu sözün anlamı çok açık…
İyiniyetli olacaksın…
Toplum menfaatlerini savunacaksın…
Vicdanını, siyasete kurban etmeyeceksin…
Alnın, zihnin açık olacak…
Yoksa sonu Ata’nın da işaret ettiği gibi hazin olur…
Bunun örneklerini çok kez görmüşüzdür…
Görmeye de devam edeceğiz, anlaşılan…
Evet, ben de siyasetçiyim…
Ama şükür ki alnım da zihnim de vicdanım da her zaman açık…
Asla toplum önünde boynumu bükecek bir icraatım, davranışım olmadı, olmayacak da…
Toplum önünde başı eğik olanlar ise siyasetin çöplüğünde er geç yerini alır, alacaktır da…
Tıpkı Ata’nın işaret ettiği gibi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.