Uzun süren yargılama sürecinin daha başında ‘terörist’ damgası yiyen onlarca insan. Aralarında Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Kurmay Başkanlığı’nı yapmış İlker Başbuğ da var…
Yıllar süren tutukluluk süreleri boyunca eminim ki ne hapishane koşulları, ne ziyaretçi yasakları, ne kaybettikleri yakınları, ne yargılama sürecindeki hukuksuzlar ne de diğer yaşadıkları şeyler onları o mütalaa kadar üzmemiştir…
Asıl kahreden o mütalaa oldu…
Yokluklarında büyüyen çocuklarının ya da kaybettikleri yakınlarının, sevdiklerinin yanında olamadıklarına üzüldüler elbette…
Ülkelerinin geleceği açısından endişe duydular, özellikle İmralı sürecinde…
Ama biliyorlar ki bugünler de geçecek…
Türk milleti bunun da hakkından gelecek, elbet…
Ama yaşananlar onuruna dokunuyor, insanın. Bir tarafta teröristin tanıklığıyla ‘terörist’ ilan edilen onlarca insan, bir tarafta da ‘Sayın’ denilen ve muhatap alınan teröristbaşı…
Bir tarafta özel hapishane koşullarında, bir dediği iki edilmeyen Apo’nun serbest bırakılması için mitingler yapılırken ve affın zemini oluşturulurken, diğer tarafta komutanlara, milletvekillerine, gazetecilere ağırlaştırılmış müebbet hapis istemi…
Aslında karar zaten belliydi…
Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genel Kurmay Başkanı’nın da aralarında bulunduğu ulusalcılara, tam da zaferin 98. yıldönümünde ağırlaştırılmış müebbet hapis istemi olmadı…
Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı’nın ve milletin vekillerinin ‘terörist’ suçlamasıyla hapse tıkılması olmadı…
Silivri’ye ziyaretçi kısıtlaması getirilirken, İmralı’ya seferler düzenlenmesi olmadı…
Yıllardır ülkemizde dökülen kanın sorumlusu olan Apo’yu muhatap alıp, tavizler vermek olmadı…
Ama dün Antalyalıların haykırdığı gibi yıkılacak elbet, Silivri duvarları…
Sevr gibi verilen tavizler de çöpe atılacak…
Her karanlığın ardından olduğu gibi güneş doğacak yeniden…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.