“Güçlü kadınların;
Kanatlarının altında sakladıkları yaraları vardır.
Bu sebeptendir her erkeğin yanında uçamayışları” diyor Murathan Mungan.
Ona katılıyorum. Kimi kadınlar yaralarıyla, güçlenir. Düştüğü yerden ayağa kalkar. Bir daha kimsenin, hiç bir gücün onu düşürmesine izin vermez. Hep kendi ayakları üzerinde durur, asla diz çökmez! En çok bu kadınlardan korkar zalimler, zulmedenler!
Belki de bu korkuları yüzündendir daha küçük bir kızken, onun özgürlüklerini kısmaları, ayıplarla, günahlarla ve uygun buldukları rollerle onu kısıtlamaları! Cehalet, küçük kızları okula gitmekten, eğitmekten kaçınırken, onları küçücük yaşta evlendirir, çocuk kadınlar, çocuk anneler yapar. Düpedüz taciz ve tecavüz yaşayan bu küçük kızlar, asla çocukluklarını yaşayamazlar. Yaşam şartları acımasızdır onlara. İşte gazete haberlerinde okuduğumuz o küçük kız dramları, anlatıyor bize olup bitenleri. Hem de birebir kurbanların ağzından.
“Kadını götürüp mutfağa ya da süslenme odasına kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşırıyoruz; kanatlarını kesiyoruz, sonra da uçamıyor diye yakınıyoruz” diyor Simone De Beauvoir. Haksız mı?
Aslına bakarsanız uygarlık, kadın ve erkeğin birlikte yürüyebilmesidir. İki cinsin eşitliğidir. Cehalet ise, erkek egemen toplumlarda kadını ezer. Eşitliğe inanmaz. Çünkü kadın eğitimli olursa, çocuklarını da eğitir. Cehalet biter. Ataerkil düzen son bulur. Kadın eğitimli ve güçlü olursa, cinsiyet ayrımı olmaz.
Sadece bu sebeplerle, erkek saltanatı bitmesin diyedir, kadına bunca eziyet ve baskı! Ama hiç bir zulüm, sonsuza dek sürmez! Yeter ki kadınlar, kararlı olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.