Sokaklar, caddeler, meydanlar halkındır. Yeri gelir sokakta, caddede top koşturur, bisiklet sürer, araba kullanır, toplu taşıma araçlarıyla seyahat eder, yeri gelir yürürüz. Yeri gelir, susar, dururuz…
Meydanlarımız da bizimdir ve özeldir…
Sevincimizi, hüznümüzü, tepkimizi, coşkumuzu hep meydanlarda paylaşırız…
Şimdilerde meydanlar sadece kermeslere, dondurma-mısır satıcılarına açık…
Bir de büfekondulara…
Önce Cumhuriyet Meydanı’nın tam da büyük Gezi Direnişi’nin yıldönümü öncesinde derme çatma, salaş ünitelerle kapatılması…
Şimdi de eylem denilince ilk akla gelen Kapalıyol havuzbaşı…
Basın açıklamaları, yürüyüş, bildiri dağıtımı, siyasi parti stantlarıyla renklenen Kapalıyol da işgal altında…
Çevredeki kafelerin yaptığı masa-sandalye işgalinin yanında Antalya Büyükşehir Belediyesi de işgal başlattı…
Önce Zabıta ofisi…
Şimdi de belediyenin sanat ve meslek edindirme kurslarında yaratılan ürünlerin satışı için konulduğu söylenen prefabrik yapı…
Yarın ne geleceği ise meçhul…
Başka yer mi kalmadı, yoksa biz mi kötü niyetliyiz bilmiyorum…
Ama bildiğim bir şey var ki birileri Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin iyiye gitmesini istemiyor…
Pekçok konudan belki Başkan da haberdar değil…
İşte geçtiğimiz gün yazdığım ‘meclis üyelerine dilekçeli talimat hususu’…
Belediyeden bilgi isteyen meclis üyelerinden dilekçe talep eden ya da böyle bir talimattan bahsedenlerin aksine dün Genel Sekreter Birol Ekici, böyle bir talimatın olmadığını vurguladı…
Bürokratların hassasiyetlerine bağladı, konuyu…
Keşke her konuda hepimiz hassas olabilsek…
Başkan meclise, bürokrat meclis üyesine, meclis üyesi halka, bürokrasiye hassas olmalı elbette. Ama bu hassasiyet sorun çözme ve işi doğru yapma anlamında olmalı…
Bürokrat, devletin, halkın bürokratıdır…
Başkan, meclis üyesi seçmenin vekilidir…
Hatırlatırım…
Halkın hassasiyetlerine karşı da belediye yönetimi ve bürokrasiden hassasiyet bekliyoruz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.