Kimileri 50 yılın rekoru diyor.
60 yılın sıcaklık rekorunun kırıldığını söyleyenler var..
88 yılın en sıcak Temmuz başlangıcı olduğunu iddia edenler çoğunlukta..
Son 106 yılın en sıcak günlerini yaşadığımız öne sürülüyor..
15 yıllık sıcaklık rekorunun kırıldığı da iddia edildi..
İster 50, ister 150 yıl olsun cayır cayır yanıyoruz.
Doğma büyüme Antalyalılar “Bu yaşamıza geldik böyle sıcak görmedik” diyerek feryat ediyor..
Evet Antalya yanıyor..
Gölgede 47 dereceyi ölçenler var..
Sosyal medyada 71 dereceyi gösteren termometre görüntüleri servis ediliyor..
Güneşte sıcaklığın kaç dereceye yükseldiğini düşünmek bile azap verici..
Antalya, daha önce de bu sıcakları, belki daha fazlası gördü..
Ancak bu kadar çile çekmedi..
Çünkü
Antalya’nın doğasına ‘rant’ bulaştı..
Rantın Antalya’yı keşfetmesi ile birlikte kaderi de değişti..
Her şey 1970’li yıllarda başladı..
O yıllarda Antalya, sakin bir Akdeniz kentiydi..
Sokaklarında
siyasetçilerin propaganda konuşmalarında sözünü ettikleri portakal çiçeği
kokusu vardı..
Antalyalıların ‘ Manavgat’ dedikleri rüzgar hakimdi, bu nedenle klimanın henüz hayatımızda girmediği yıllarda vatandaşlar bunalmıyor, evlere kapanmıyordu.
Atatürk Caddesi’nin ortasından şırıl şırıl akan düden serinletiyordu..
Şimdilerdre anılarda kalan 7 Aralıklar kentin havasının yaşanacak olmasında büyük katkı sahibiydi..
70’li yıllarda Antalya’da çok katlı bina parmakla sayılacak kadar azdı..
Araç sayısı da bugünkü gibi rekor düzeyde değildi..
Rant
belasıyla birlikte hızlı bir yapılaşma başladı Antalya’da..
Önce kooperatifçilik furyası, ardından tahsisler ile kamunun malı sahillerde yapılaşma ve sahillerin halka kapatılması hızlandı.
Sonra çok katlı yapılaşmalar ile lüks blokların önü açıldı..
Sahil kesiminde hızlı bir betonlaşma yaşandı.
Belediye meclislerine bisikletle gelenlerin mercedesle gittikleri dönemlerde önce Lara, sonra Konyaaltı’nı dev bloklar ele geçirdi..
Antalya ile denizen ilişkisini kesen beton yapıların yüksekliği artıkça Antalya’nın havası da değişmeye başladı.
1980 askeri darbesinin hemen ardından Astur Sitesi ile başlayan yapılaşma, Antalya’nın gerdanlığı olarak bilinen falezlerin yağmalanmasının ilk aşamasıydı..
Astur Sitesi’nin bulunduğu alanın imara açılması, Antalya’nın geleceğine vurulan en büyük darbeydi..
Bugün falezlerin perişan görüntüsü Astur Sitesi ile birlikte Antalya’nın betonlaşmaya yenik düşmesinin en önemli belgesi olarak karşımızda duruyor..
Gerçek
şu ki Antalya’nın planlanması gözlerini rant hırsı bürümüş seçilmiş ve atanmaşlarla
birlikte onlara kol kanat geren, cesaret aşılayan kişi grupların baskısıyla
düzgün yapılmadı..
Hızlı büyümenin de bunda katkısı çok oldu..
Bir
zamanlar yerli yabancı herkesin öncelikli tercihi olan Antalya, bugün betona
teslim olmuş, nefes almanın bile zorlaştığı bir iklimi yaşıyorsa bunda bu hızlı
betonlaşmanın, rant beklentisiyle gelişmeleri kayıtsız izleyen bu kentin
yaşayanların payı büyük..
Cehennem sıcaklarına teslim olmuşsak bunda hepimizin payı var..
Hepimiz
suçluyuz, olayın bu noktaya gelmesine göz yumduk, Antalya’nın Antalya olmaktan
çıkmasına, çıkarılmasına seyirci kaldık..
O nedenle kimsenin sıcaktan şikayet etmeye hakkı yok..