Ünlü masamız, umut dolu masamız, devrildi. Çabuk toparladılar ama bu arada masada ulusça kaybettiğimiz şeyler oldu. Bunları yazmasam olmaz. Çünkü bize yaşattıkları travmayı, masadakilerin anlaması gerek!

_ Bir kere masada karizma, fena halde çizildi!

_ Güven duygusu sarsıldı herkeste!

_ Millete verilen sözlerin tutulmadığını, atılan imzaların unutulduğunu, umutlarımızın kaybolduğunu gördük üzülerek o dönemde.

_ En kötüsü de bunu hiç beklemiyorduk! Kötü bir sürpriz oldu bizlere.

_ Masa da kaybedilenler, siyasetteki kısır hesaplara kurban gitti aslında. Oysa masa bize, söz konusu vatansa; her görüşten, her düşünceden insanın bir araya gelip, konuşabilecekleri, kavga etmeden anlaşabilecekleri bir zemin olabileceğini göstermişti. Ama öyle olmadığını gördük. Bu müthiş bir düş kırıklığı yarattı millet ittifakını destekleyenlerde.

Şimdi devrilen masayı toparladılar ve uzlaştılar. Yola devam kararı aldılar. Umarız, yeni bir yol kazası olmaz ve başarırlar. Çünkü eğer başaramazlarsa, insanların siyasete ve siyasetçilere olan inancını ve güven duygusunu, bir daha asla kazanamazlar.

“Politikada hiç bir şey kazayla olmaz. Olmuşsa öyle planlanmıştır” der Franklin Roosevelt.

Masanın devrilmesi, bazılarına göre pek öyle “yol kazası” gibi değildi! Bunun kime ne faydası olduğu konusunda ise, rivayet muhtelifti! Ama kime, kimlere zararı olduğu konusunda herkes aynı fikirde; millet ittifakına inanan insanların, bu durumdan kötü etkilendiği, büyük bir hayal kırıklığı yaşandığı ortada. Üstelik, masa devrilirken, kullanılan dil de eleştiriliyor haklı olarak. İnsanlar fikir ayrılığı yaşasa bile, birbirlerine saygılı ve kırıcı olmayan bir dil kullanmalı her durumda. Umarız bundan sonrasında gerekli dikkat ve hassasiyet gösterilir masa bileşenlerince.

“ Bir fikir ayrılığına rağmen, karşındakine saygı duyabiliyorsan, insan olmuşsun demektir” diyor Dostoyevski.

Çok haklı, çünkü siyasette saygılı bir dil kullanılmasını herkes çok özledi. Farklı görüşlerden siyasetçilerin ortak paydalarda buluşabilmesini, mutlulukla karşılayan insanlarımız, bütün çetin sorunlarına rağmen umutluydu. Masa farklı görüşlerin bir araya geldiği bir iletişim dilini kurmuşken, devrilince; insanlarda haklı olarak, hayal kırıklığı ve mutsuzluk yarattı. Bir daha kimse bunların yaşanmasını istemiyor!

“Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır” diyen Dostoyevski’ye katılıyorum. Birçok insanın “devrilen masa” konusunda hissettikleri de sanıyorum tam olarak böyledir. Yani bu gün bulunan çözüm, daha önce de gündeme getirilebilirdi. Masa devrilmeden de sorun çözülürdü.

Artık bir araya gelen siyasetçilerin, gerekli özeni gösterip, deprem travmasını bile daha atlatamamış olan halkımıza, yeni travmalar ve hayal kırıklıkları yaşatmayacağını ummak istiyoruz! Çok şey mi istiyoruz?