ENFLASYON CANAVARI

Süleyman Demirel :

'Türkiye'nin birinci sorunudur enflasyon. Halk
günlük yaşar, halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için Batılılar, enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. Tek kollu canavar derler. Batı enflasyondan fevkalade çekinir'

Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz "iyidir" derim. İki kelimeyle anlatın derseniz "iyi değildir" derim.

"Tamam Kürtlere kötü davranıyoruz da, sanki Türklere iyi mi davranıyoruz?."

" Camiye siyaset girerse ibadet kalmaz, mahkemeye siyaset girerse adalet kalmaz."

"İktidarın değişeceğini anladığı gün trafik polisinin bile tutumu değişir.”

2004 yılında iki çocuğunu öldüren, üçüncüsünü de yaralayan saldırganın 2025'te CHP Genel Başkanı'na saldırması Türkiye'de Adalet'in A'sının bile olmadığının çok güçlü kanıtıdır...

Bolu Kartalkaya’da Kayak Merkezi’nde yer alan Grand Kartal Otel’de çıkan yangında hayatını kaybedenler arasında Trabzon Sürmeneli Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay ve Ankara 11. İdare Mahkemesi Başkanı Serpil Gençbay'ın oğlu Yiğit Gençbay’da vardı... Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi Yiğit Gençbay 2000 yılı doğumluydu.

ANKA‘nın HABERİNE GÖRE BOLU KARTALKAYA OTELİ YANGININDA OĞLU YİĞİT GENÇBAY VEFAT EDEN DANIŞTAY 9. DAİRE BAŞKANI ABDURRAHMAN GENÇBAY, TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONUNDAKİ KONUŞMASINDA ŞUNLARI SÖYLEDİ:

‘Bugün yargıya güven yüzde 20’ler seviyesine indi’ Yiğit bir hafta önce Amerika’dan gelmişti. Dünya’nın bir numaralı üniversitesi M.I.T’de stajını yapmıştı. Yiğit, bütün yaratılanları severdi, insan, hayvan ayırt etmeksizin severdi. Yiğit’imi adli tıptan DNA testiyle aldım. Biz bu acılarla yaşayacağız ama şimdi 35 senesini yargıya vermiş kardeşiniz olarak bir şeyler söylemek istiyorum. Sorun yargıya olan güven sorunu. Dairede benim arkadaşlarım bana taziyeye geldiklerinde, önümde dosya görüyorlar. Kimisi diyor ki “Ne oldu başkanım dosya mı okuyorsun?” yok dedim. Benim devletim bana gözyaşları içinde bana oğlumun dosyasını okutuyor. Ben evladımın dosyasını okuyorum. Ben mesleğe başlarken yargıya olan güven, yüzde 80’ler civarındaydı. Bugün yargıya olan güven yüzde 20’ler seviyesine indi. Ben o derslerine girdiğim arkadaşlarıma “Bizim nesil sınıfta kaldı” diyorum. Kimse “Ben iyi bir yargıcım” demesin. Takım oyunu, hepimiz sınıfta kaldık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2002'de yaptığı açıklamasında

"Benim vatandaşım çöpten rızık , semt pazarından atık topluyorsa ; meydanlar "açız" diye bağırıyorsa, insanlar ev kirasını, elektirik ve su faturasını ödeyemiyorsa, halkın yüzde 25'i açlık, yüzde 50'si yoksulluk sınırının altındaysa, ülkeyi bu hale mevcut hükümet getirmiştir" demişti...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a göre birçok ülkenin ekonomik durumu, Türkiye'de çok daha kötü. Halktan önce sabır, sonra ise şükür ve hamdetmelerini isteyen Erdoğan, daha önce yaptığı bir açıklamasında aynen şu ifadeleri kullandı:

"İşte Rusya, Ukrayna ne halde görüyorsunuz ama elhamdülillah bizler ne haldeyiz o da ortada. Gayet iyiyiz, kendimize güveniyoruz. Öyle birilerinin anlattığı gibi ülke batmış bitmiş filan, böyle bir şey yok. Bereket çok önemli, hamdedeceğiz, şükredeceğiz daha iyi olacak inşallah."

AKP eski Erzurum milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, 4.5 milyon Euro değerindeki lüks yatı için, “Biz başörtülü hanımlar için tekne mahremiyet yaşatan bir olay, bu tekne sayesinde istediğiniz yerde denize girersiniz... Allah kimini yoklukla, kimini varlıkla sınar. Beni varlıkla sınıyor” demişti...

Hazine ve Maliye eski Bakanı Nureddin Nebati A Haber'de katıldığı bir programda yaptığı açıklamada, "Düşünebiliyor musunuz? Bir yabancı ülkenin bakanıyla sohbet ediyoruz. Ya dedi, ‘Sizin enflasyon çok yüksek.' Doğru dedim. 'Biz bununla mücadele edeceğiz. Bunu çözeceğiz. Kararlıyız' dedim. 'Ama bakın' dedim: Bu enflasyonla sokağa çıkıyorum. Siz yüzde 10'luk enflasyonla sokağa çıkamıyorsunuz!"
Yargıtay Onursal Üyesi Seyfettin Çilesiz, TÜİK’in düşük enflasyon açıklayıp emekli maaşlarını erittiği gerekçesiyle istatistik kurumu aleyhine dava açmıştı...Çilesiz: “Bunlar enflasyon değil, illüzyon!” deyip dava açmıştı.

Daha önce 8 emekli derneğinin davaya müdahil olma talebini mahkeme reddetti. TÜİK eski Başkanı Birol Aydemir’in tanık olarak dinlenmesi talebi de kabul edilmedi.

Emekli Yargıtay üyesi Çilesiz'in açtığı "TÜİK'in enflasyon verileri asılsız" davası reddedildi

Ankara 6. İdare Mahkemesi, "enflasyon verilerinin asılsız olduğu" gerekçesiyle açılan davanın reddine reddine karar verdi. Mahkeme kararında, ''Veri bütünlüğünün sağlanabilmesinin hukuken olanaklı olmadığı anlaşıldığından davanın reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır'' ifadelerine yer verdi.

Emekli Yargıtay Üyesi Seyfettin Çilesiz’in, "TÜİK'in enflasyon verilerinin asılsız olduğu" gerekçesiyle, Ankara 6. İdare Mahkemesi’nde açtığı davada, mahkeme ara karar kurarak 1 Ocak 2024 - 30 Haziran 2024 tarihleri arasına ait enflasyon oranının hesaplanmasına ilişkin tüm bilgi ve belgelerin bir örneğini istemişti. TÜİK, söz konusu belgeleri Mahkemeye bir flash bellek içinde iletmiş ve "Tamamen kurumun özgün eseri olması nedeniyle üçüncü kişilere karşı koruma yöntemleri ile erişim kontrollü, çoğaltma kontrolü mekanizması kapsamında incelendikten ve işi bittikten sonra Kurum Başkanlığına iade edilmek üzere kapalı zarf içinde şifresi ile birlikte manyetik ortamda (flash bellek) ekte sunulmuştur” ifadelerine yer vermişti.

Ankara 6. İdare Mahkemesi, bire karşı iki üyenin oyuyla reddine karar verdi. Karşı oy yazısı yazan üye, ret kararının gerekçesine katılmadı. Mahkeme 15 sayfalık kararında "davacının yaşlılık aylığındaki artışı doğrudan etkilediği, dolayısıyla, dava konusu işlem ile davacı arasında kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisinin bulunduğu" sonucuna vardığını ifade etti. Mahkeme, TÜİK'in "zamların belirlenmesinde TÜİK'in belirleyici olmadığı" şeklindeki savunmaların reddetti. Kararda, şöyle denildi:

''2024 yılının ilk altı aylık enflasyon oranının tespitine yönelik olmayıp, anılan oranın gerçeği yansıtmadığı iddiasına dayalı iş bu davada, dava konusu işlemin tesis edilmesine neden olan verilerin bir bölümünün Mahkememizin ara kararı uyarınca dosyaya sunulduğu, bir bölümünün ise 5429 sayılı Kanunun 13. maddesinin 3. fıkrası kapsamında kaldığı belirtilerek anılan maddenin davalı idareye verdiği yetki uyarınca dosyaya sunulmadığı, 2577 sayılı Kanunun 20. maddesinin idari yargı yerlerine tanıdığı resen araştırma yetkisi de kullanılmak suretiyle uyuşmazlığın özüne (olguya) yönelik hukuka uygunluk denetiminin yapılabilmesi için gerekli olan veri bütünlüğünün sağlanabilmesinin gelinen aşama itibarıyla hukuken olanaklı olmadığı anlaşıldığından, temel idare hukuku ilkelerinden biri durumundaki hukuka uygunluk karinesinden yararlanan dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan iş bu davanın belirtilen gerekçeyle reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.''

Seyfettin Çilesiz'in avukatı Ali Erdem Gündoğan da karar hakkında, "TÜİK’e karşı açılan asılsız veri davasında TÜİK verilerin bir kısmının gizli veri olduğunu bir kısmının da kendi özgün eseri olduğunu iddia ederek mahkemeyi yanılttı ve verileri mahkemeye vermedi. Mahkeme de ‘veri bütünlüğüne ulaşamıyorum bu nedenle enflasyon oranını yeniden hesaplayamıyorum karine olarak TÜİK’in enflasyon oranını doğru olduğunu kabul ediyorum bu nedenle davayı reddediyorum’ şeklinde bir gerekçe ile davayı reddetti. Fakat mahkemenin gerekçeli kararında TÜİK’in tüm iddiaları reddedildi. Aslında mahkemenin gerekçeli kararı emekli lehine yazılmış sadece sonuç kısmında ret yazılmıştır'' değerlendirmesinde bulundu.

Kararın bir üst mahkemeye taşınacağı öğrenildi.

Ekonomist Taner Özarslan: Türkiye olarak biz yıllardır enflasyon krizinden çıkamadık, 2009 yılında borçlarını ödeyemeyen Yunanistan dahil bu sorunu çözdü...Ekonomist ve portföy yöneticisi Taner Özarslan, Türkiye'nin yıllardır içinde bulunduğu yüksek enflasyon problemini vurgulayarak, Türkiye'de krizsiz geçen herhangi bir 10 yıllık dönemin olmadığının altını çizdi.
CNBC-E'de Meryem Kenan'ın sunduğu "Sabah Notları" programına konuk olan ekonomist Taner Özarslan, Türkiye'nin gündeminde ana madde ve problem olmayı sürdüren enflasyona ilişkin açıklamalarda bulundu.
Nisan 2025 ayı verisi olarak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan aylık yüzde 3'lük enflasyonu ve buna bağlı olarak gelecek beklentilerini paylaşan Özarslan, yüksek faiz ve süregelen enflasyon döneminin vatandaşlar ve sanayici iş insanları adına zor bir dönem olacağını dile getirdi.
Türkiye ekonomisinin gerçek ihtiyacının istikrar olduğunu vurgulayan Özarslan, 2009 senesinde borçlarını ödeyemez duruma gelerek Avrupa Birliği'nin finansal desteği sayesinde birkaç yıl içinde ayağa kalkan ve enflasyonu düşük, tek haneli seviyelerde tutmayı başaran Yunanistan örneğini vererek, iflas eşiğine gelmiş bir ülkenin bile stabilite ve istikrarı sağlayabildiğini vurguladı.

Özarslan, "Burada kazanan sanayici de olmuyor, üreten kesim olmuyor, çalışan kesim olmuyor, yalnızca az sayıda faiz geliri elde eden birey oluyor. Onlar dahil çok mutlu değiller, çünkü reel olarak enflasyonun bu denli yüksek olduğu bir ortamda paralarının, alım güçlerinin kaybına tanıklık ediyorlar. Dövizin yükseldiğini görerek tedirgin oluyorlar, dövizin yeterince yüksek seviyede olmadığını düşünenler de ayrı bir bakış açısına sahip ve yine rahatsızlar." ifadelerini kullandı.

ANKETE GÜVENİLEBİLİRSE CHP TEK BAŞINA İKTİDAR İÇİN GEREKEN OY ORANLARINA ŞU ANDA ULAŞAMIYOR!

Karar yazarı Ali Bayramoğlu, "İktidar sanıldığı gibi oy kaybetmiyor" başlıklı yazısında PANORAMATR'ın 7-14 Nisan tarihleri arasında yaptığı araştırmasının sonuçlarını aktardı. Bayramoğlu, "Genel tablo, iktidarda düşüş/muhalefette artış fikrini akla getirebilir. Ama siyasi eğilimler tam olarak böyle gelişmiyor. Mağdur olan parti (CHP) kadar, mağdur eden iktidar partisinin (AK Parti) oy oranları da artmış görülüyor. CHP oy oranını yüzde 4,2 AK Parti de 2,4 arttırmış bulunuyor. İki parti arasındaki fark da CHP lehine yüzde 2,8," dedi.

Bayramoğlu, PANORAMATR tarafından yapılan araştırma sonuçlarını şöyle aktardı:

"Yıllardır takip ettiğim ve güvendiğim kamuoyu araştırmaları arasında, özellikle, aylık yapılan PANORAMATR gündem çalışmaları bulunur. Sahası 7-14 Nisan tarihleri arasında yapılan son PANORAMATR çalışması, girişte sorduğumuz sorular bakımından ilginç veriler içeriyor.

Önce genel tutumlara bakmakta yarar var.

19 Mart sürecine yönelik toplumun çoğunluğu, yapılanı ve yaşananı yanlış ve ülkeye zararlı buluyor Yüzde 60 tutuklama yanlıştır derken, doğru bulanlar sadece yüzde 27 civarında. Benzer bir şekilde 19 Mart sürecini 'siyasi' görenler yüzde 54 oranında iken, 'hukuki'dir diyenler ise yüzde 34 kadar.

Bu oranlar, toplumun demokrasiye ve adalete sahip çıkma duygusu bakımından önemlidir.

Bununla birlikte, iktidar ve muhalefet parti seçmenleri arasında ayrışma ve kutuplaşma, kısmi kaymalar dışında pek ortadan kalkmış görünmüyor. Nitekim, AK Parti ve MHP seçmenlerinin çoğunluğu bu süreci desteklerken, muhalifler karşı tutum alıyor.

Şimdi gelelim bu genel tablo karşısında siyasi partilerin desteklerinin nasıl seyrettiğine…

Genel tablo, iktidarda düşüş/muhalefette artış fikrini akla getirebilir.

Ama siyasi eğilimler tam olarak böyle gelişmiyor.

Mağdur olan parti (CHP) kadar, mağdur eden iktidar partisinin (AK Parti) oy oranları da artmış görülüyor. CHP oy oranını yüzde 4,2 AK Parti de 2,4 arttırmış bulunuyor. İki parti arasındaki fark da CHP lehine yüzde 2,8."

TÜİK verileri ne söylüyor?

Her 100 kişiden sadece 14’ü insanca yaşam kriterlerine sahip bir hayat sürüyor.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Yoksulluk ve Yaşam Koşulları 2024 istatistiklerine göre yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı yüzde 29. Yani 85 milyon nüfuslu ülkemizde yoksul sayısı 25 milyon. Ancak oran 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı olan 79 bin lira baz alındığında yüzde 90’lara yaklaşıyor. Yani her 100 kişiden 29’nun yardıma muhtaç, 57’sinin ise fatura ödeyebildiğini, eğlence aktivitelerini yerine getiremediğini gösteriyor. Bu grup çalıştığı için istatistiklerde yardıma muhtaç sınıfında yer almıyor.
100 kişiden 14’ü mutlu azınlık sınıfında...

Aldıkları maaşlar emeklilerin geçimine yetmese de istatistiklerde yoksulluk ve yardıma muhtaç sınıfında yer almıyorlar. Aile Bakanlığı verilerine göre 2024’te aşırı yoksulluk sınırının altında yaşayan hane sayısı 3,6 milyona ulaştı. Sosyal yardım harcamalarıysa bir önceki yıla kıyasla yüzde 61 artarak 491,7 milyar lira oldu. 100 kişinin 14’ü ise mutlu azınlık sınıfında yer aldı.

Her 100 kişiden 86’sı geçinemiyor

Türkiye’de yoksulluk riski altında olanların oranı yüzde 29,3. Bu da 25 milyon kişinin yardıma muhtaç olduğunu gösteriyor. Ancak oran 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı olan 79 bin 165 lira baz alındığında yüzde 90’lara yaklaşıyor.

Yüksek enflasyon ortamında sabit ücretlilerin gelirinin erimesi orta gelir grubunu alt gelir grubuna çekerken alt gelir grubu ise sayı olarak arttı. TÜİK’in Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistiklerine göre yoksulluk riski altında olanların oranı 2024 yılında toplam nüfusun yüzde 29,3’ünün risk altında olduğunu gösteriyor. 85 milyon 664 bin 944 kişilik nüfusta 25 milyon kişinin yoksul olduğu belirtildi. Bunun da her 100 kişiden 29’unun yoksul olduğunu gösterdiği ifade edildi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre ise 2024 yılında aşırı yoksulluk sınırının altında yaşayan hane sayısı 3,6 milyona çıktı. Her hanede en az 4 kişi olduğunu varsaydığımızda yoksul ve yoksun 25 milyonun 14 milyonu aşırı yoksul sınıfında yer almış ve bakanlığın, sosyal yardım harcamaları bir önceki yıla kıyasla yüzde 61 artarak 491,7 milyar liraya ulaşmış.

Bu yıl ve önceki üç yıldan en az ikisinde yoksul olan fertleri kapsayan “sürekli yoksulluk” oranı ise 0,7 puan artışla yüzde 13,7’ye çıktı. Oran yaş gruplarına göre incelendiğinde 0-17 yaş grubunda yüzde 38,9, 18-64 yaş grubunda yüzde 26,3, 65 ve üstü yaş grubunda ise yüzde 23,3 olarak TÜİK kayıtlarında yer alıyor.

Borçluluk oranı

Türkiye’deki borçluluk oranı ise yüksek. Konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı 2024 yılı itibarıyla yüzde 56,8 olarak hesaplandı. Geçen yıla göre bu oran 1,2 puan azaldı.

Türkiye Bankalar Birliği tarafından yapılan açıklamaya göre, bireysel kredi ve kredi kartı ödemelerini zamanında yapmayarak yasal takibe düşenlerin sayısı işte tüm bu nedenlerle 2024’te yaklaşık yüzde 39 oranında artmış durumda.