Siyaset; yalanlarla, boş vaatlerle, çıkarcı gruplarla, kirli ilişkilerle, karanlık tiplerle, dalkavuklarla kirlenir! Bu kirlilik, haksızlığı, adaletsizliği, güvensizliği ve umutsuzluğu getirir beraberinde ve halk, siyasetten ve kirli siyasetçiden soğur ve kopar! Siyasetin en çok kire batmış halinde ise, ilk önce kirli çamaşırlar dökülür ortaya. Eski ortaklar, çıkarları bozulanlar, ilk kavgada dökerler eteklerindeki taşı. Sırlar sır olmaktan çıkar! Bütün suçlar hasıraltı edilmekten kurtulur! Yalanlar, tezgahlar, ortalığa döküldükçe, pis kokular yayıldıkça, gerçekler bir bir su yüzüne çıkar!

 

    Bu durum, temizlenmenin ve arınmanın da yolunu açar aslında! Ama en önemlisi de, insanların gözünü açar! İşte bu konuyu doğrulayan güzel bir fıkra size:

 

“Kafamı Değil”


“Adamın biri yolda giderken, birden ayağı kayıp düşmüş. Arkasından gelen adam, kalkmasına yardım etmiş. Düşen adam teşekkür ettikten sonra:


- Sizin bu iyiliğinize nasıl karşılık verebilirim? demiş.

- Vallahi ben şimdiki iktidar partisinin bir üyesiyim. İlk seçimlerde bizim partiye oy verirseniz, ödeşmiş oluruz…

Adam ters ters bakmış karşısındakine:

- Beyefendi… Beyefendi… demiş. Ben düşünce kıçımı yere vurdum, kafamı değil!..”

 

Fıkralara başlamışken devam edeyim:

 

“Diktatör”


“Diktatör bir akşam bara gider. Tezgahtara yaklaşır. Hafif içkili bir adamın yanına çöker. Oradan buradan konuşurlarken sorar:

- Böyle her gün içmek için ne kadar kazanıyorsun?


Sarhoş:


- Günde 2 bin Lira.

- Peki, kemerleri biraz sıkalım diye ücretleri azaltıp koşulları ağırlaştırsak, ne kadar kazanırsın?


Sarhoş:


- 4 bin lira.

- Peki biraz daha sıkarsak kemerleri?

- O zaman 5 bin liraya para demem.


Diktatör:


- Bu ne biçim iş. Köküne kadar sıkarsak?

- O zaman muhakkak 10 bin lira kazanırım!

Diktatör iyice şaşırmış, adamın ne iş yaptığını merak etmiş:

- Şeytan mısın nesin? Ne iş yapıyorsun sen?


— Mezarcıyım!..”