Gerçeklikten ve gerçeklerden giderek uzaklaşan insanlar olarak bizler, kitle iletişim araçları ve teknoloji de kullanılarak, ustaca uygulanan algı operasyonlarıyla, artık sağlıklı düşünmeyi unuttuk sanki! Çünkü öyle bir dünyada yaşıyoruz ki; Her şeyi göründükleri gibi değil de, bize gösterdikleri halleriyle kabulleniyoruz.

 

Hani çocukluğumuzdaki eski Türk filmlerinde “karton tipler” vardı ya! Daha en başından iyiler ve kötüler bilinirdi o filmlerde. Yani insanın hem iyi, hem de kötü olabileceğine ihtimal vermezdik. Tıpkı siyah ve beyaz gibi farklıydı bu karakterler. Halbuki bu iki rengin arasında ne kadar çok gri tonlar vardır öyle değil mi? İnsan iyi, uyumlu ve uygar bir birey gibi görünürken, bir anda çok kötü birine dönüşebilir mi? Evet, eğer korkuları. varsa, hele ölüm korkusu gibi, en temel korkuyu yaşadığı bir ansa; uygar görünen insan, vahşi ve kötü olabilir! Temel içgüdüleri, onu buna zorlar!

 

Günümüz dünyasında algı ve imaj ustaları, toplumu etkilemek isteyen güç sahiplerini, propaganda ile parlatıp, görüneni değil, göstermek istediklerini görmemizi sağlıyorlar! Çok duymuşsunuzdur reklamı şöyle yapılanları; “ Hayırsever işadamı, dürüst politikacı, namuslu insan, cesur kişi, vatansever, başarılı, mütevazi vb. Ama bir bakarsınız, bazıları söylenenin tam aksi çıkar; hayırsever dedikleri işadamı, cimrinin, zalimin biridir. Dürüst politikacı yalancı çıkar. Namus timsali görünenlerin, namussuzun önde gideni olduğunu görür herkes! Cesurların korkak, vatansever geçinenlerin; vatan haini, başarılı denilenlerin; başarısız, mütevazi denilenlerin de; gösteriş budalası görgüsüzler, olduğu fark edilir günü gelince! Çünkü gerçeklerin, bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.

 

Saygı duyduğumuz kavramların da içini boşaltıyorlar “ karton tipler dünyası”nda! Mesela bütün dünyaya “ Demokrasi ve özgürlük getiriyoruz” diyerek, Irak’ı işgal etmedi mi Amerika? Renk renk devrimlerle birçok ülkede “ demokrasi ve özgürlük” adı altında, kanlı çatışmalar ve karışıklıklar yaratılmadı mı? Bazı “aklı evvel” ler de buna inanmadı mı saf saf? Öyle bir göz boyama var ki; burnumuzun ucundaki, gözümüzün önündeki en basit, en yalın gerçekleri göremez olduk! Bize gerçekmiş gibi gösterdikleriyle, apaçık görünen gerçeği ayırt edemez hale geldik! Hayatımızda hep filmlerdeki gibi; iyiler ve kötüler, haklılar ve haksızlar, doğrular ve yanlışlar olsun, onların söylediklerine inanalım istiyorlar. “Kime göre doğru, kime göre yanlış, kime göre iyi, kime göre kötü, neye göre haklı, neye göre haksız” bunları hiç sorgulamayalım, öylece kabullenelim diye bekliyorlar! Bizim yerimize düşünüp, bizim yerimize karar veriyorlar! “Siz zahmet edip düşünmeyin!” Diyorlar! Tıpkı uslu çocuklar gibi söz dinleyelim, diye uğraşıyorlar! Öyle mi yapalım?

 

Biz de o etkiledikleri kalabalıklara mı benzeyelim? Yanı başındaki komşusu açken, çocuklar işsiz kalmışken, insanlar şu ya da bu nedenle ölürken, bunları görmeyip; film izlerken sanal karakterlere ve sanal konulara ağlayan, gerçeklikten kopmuş o insanlar gibi mi olalım? Cebinde harcayacak doğru dürüst parası yokken, geçmediği; köprüler, yollar, alamadığı; büyük büyük binalar yapılıyor diye sevinen, o zavallı, trajikomik tiplere mi benzeyelim? Herkes onlar gibi olsa, bütün dünyadaki güç sahipleri çok mutlu olacaklar besbelli! Dünyayı yöneten karanlık güç odaklarının; Gündem yaratıp, gündem değiştirerek, Hitler’in propaganda bakanı Göbbels’i baz alan uzman kadrolarıyla, insanları; “ karton tipler dünyası”nın güdülebilir sürüsü yapmalarına az kaldı zira! Tabii eğer gözümüzü açmazsak!