15 Temmuz Hiç Yaşanmasaydı Nasıl Bir Türkiye Olurdu?

Ama yaşandı. “Yaşanmasaydı ne olurdu?” gibi bir soru tersine toplum mühendisliği mi oluyor bilmiyorum ama benim hep aklıma geliyor. Bir de bayram ilan edilecek ne oldu ya da ne olmadı soruların yanıtlarını dokuz yıldır bulamadık. Bayram etmek, bir şeye sevinmek demek değil miydi? Biz neye sevinmiştik?

O tanklar akşamın en keyifli saatlerinde sokaklara çıkmasaydı ne olurdu? Askeri öğrenciler tatbikat var diyerek köprülere, kavşaklara gönderilmeseydi? O uçaklar “Görev havada verilecek!” diyerek havalandırılmasaydı? Belediyenin damperli kamyonları askeri kışla nizamiyelerini gösterişli bir şekilde tıkamasaydı? Boğaziçi Köprüsünün üstündeki garibim erler kendini ümmetten sanan azdırılmışlar tarafından dövülmeseydi? Oraya hemen ertesi gün şehitler köprüsü denmeseydi? Televizyonlarımız karşısında “Yahu bu ne biçim darbe saati ve ne biçim ele geçirme?” demeseydik?

O gece Genelkurmay Başkanı ile MİT Başkanı birlikte olmasalardı. Ertesi gün yüzü gözü kan içinde dayak atılmış generaller, boğazı sıkılmış Genelkurmay Başkanı, kayıplara karışmış istihbarat Başkanı görmeseydik, duymasaydık? Bütün bunları yaşamasaydık, bugün nasıl bir ülkede, hangi ruh haliyle yaşar olabilirdik?

O gece yaşananlar yaşanmasaydı, 2017 referandumu öyle açık ara farkla alınıp Anayasa çarçabuk değiştirilemez, Cumhuriyet Devlet sistemi kolayca kendine özgü Başkanlık sistemine dönüştürülemezdi. Türk Ordusunun yapısı, terfi sistemi, kadro kuruluş bağlantıları daha önce düşünülenden daha kötü bir şekilde değiştirilemezdi. Askeri okulların kapatılması, kuvvet komutanlıklarının MSB'ye bağlanması ve sivilleştirme bir hafta içinde oldu bitti. Askeri Hastanelerin neden kapatıldığını şimdi hala kimse bilmiyor. Kapatıldı işte…

Türkiye'nin kredi notları bu kadar hızlı düşmeyebilirdi. Türkiye’nin ekonomi politikaları zaten sorunlu yönler içerdiğinden, hazinenin dibine darı ekilmez, maliyeyi sağduyudan noksan kişiler yönetmezdi. Birkaç ay içinde binlerce kamu çalışanı ihraç edildi, gazeteler kapandı, üniversitelerde taşlar yerinden oynadı. Parlamenter sistemdeki yetkin aklın yerini emirler ve talimatlar doldurdu. Darbeye teşebbüs, sivil bir darbe getirdi. Siyasetteki sert dil yerini daha yumuşak bir rekabete bırakabilirdi. Beka değil, gelecek konuşulurdu. Siyasal kimlikler daha esnek, düşünce özgürlüğü daha geniş olabilirdi. “Birlik-beraberlik” söylemleri daha çok sahici uzlaşma alanlarında aranabilirdi.

O gece yaşanmasaydı, Kanun Hükmünde Kararnamelerle hukuksuzluk yapılmazdı. Memleket, biraz daha sessiz ama biraz daha sağlıklı ilerleyebilirdi. Geleceğe güven duygusu bu kadar şiddetli kırılmazdı. Bir gün önce gençler iş arıyor, insanlar krediyle ev kuruyor, girişimciler yeni düşünceler deniyordu. Kalkışma olmasaydı, belki büyük krizler yine yaşanırdı ama böylesine köksüz, böylesine ani bir çöküş yaşanmazdı. Ekonominin dili sadece faiz ya da kur değil “itimat ve istikrar” olurdu. İkisi birden kaybolunca, bir çok iş kolunda üretim durma noktasına geldi, dolar aldı başını gitti.

15 Temmuz yaşanmasaydı Türkiye’de belki de bugün çok farklı tartışmalar yapılırdı. Sorunlara daha çabuk ve daha kapsayıcı çözüm bulabilirdik. Darbe girişimi sonrası Batı ile ilişkiler gerildi. ABD'nin Fethullah Gülen’i iade etmemesi ve NATO içindeki gerilimler, dış politikayı daha sert bir rotaya soktu. ABD istihbaratının işin içinde olması Batı’ya güveni sarstı. Türkiye bir anda içe kapanan, yalnızlaşan ve güvenlik korkusuyla hareket eden bir ülkeye dönüştü. Oysa coğrafi ve tarihi gerçekler desteğinde hem Batı hem Doğu ile dengeli, daha insancıl, daha yararlı bir dış politika sürdürülebilirdi. Sertleşmeden, yalnızlaşmadan, kendi duruşumuzu daha iyiye götürebilirdik.

Yaşanan sıcak korkudan ve aniden gelen buz gibi sessizlikten toplum çatladı. Bardak su sızdırmaya başladı. En sonunda da ruhumuz sarsılarak toplumsal kırılma yaşandı. O gece binlerce insanın hayatı birden bire değişiverdi. O gecenin sonrasında hep birlikte bir “teyakkuz hali” ne geçtik. Konuşmadan önce dinledik. Gülmeden önce düşündük. Yan yana gelmeden önce “güvenli midir?” diye araştırdık. Kalkışma olmasaydı, belki daha cesur bir hafıza, daha açık bir muhabbet alanımız olurdu. En azından bu kadar içine kapanık, bu kadar temkinli olmazdık. Sosyal medya paylaşımları mahkeme salonlarında delil sayılmazdı. Örneğin ben bir kez daha Cumhurbaşkanına hakaretten ceza alırım endişesiyle bu kadar korkak yazılar yazmaz, bu kadar temkinli telefon konuşmaları yapmazdım.

O geceyi sadece bir “zafer” ya da “ihanet gecesi” olarak hatırlamak, yaşananların boyutunu küçültmek olur. O gece aynı zamanda toplumun travmalarıyla, kurumların dönüşümüyle, hukukun sınavı ve genç kuşakların geleceğe bakışıyla da ilgilidir. Bazen yaşananı değil, yaşanmayanı düşünmek gerekir. Belki o zaman, bugün sahip olduğumuz hakların ve sorunların değerini daha iyi anlarız. Geçmişte başımıza gelen kötülükler ve kaçırılan fırsatlar anımsandığında, gelecek daha iyi inşa edilebilir.

“Ne Olurdu ya da ne olmazdı?” sorusu, bizi geçmişin gölgesinde yaşamamızdan kurtarır ve bize yaşadığımız tarihi olayın nedenlerini, nasıllarını daha iyi değerlendirmemizi sağlar. 15 Temmuz sonrası oluşan “biz ve onlar” dili, toplumu keskin çizgilerle ayırdı. Bir yanda “vatanseverler” öbür yanda “hainler”. Oysa bu kadar keskin ayrımlar olmasaydı, toplumsal barışa bir adım daha yaklaşabilirdik. Sokakta yürürken kimin ne düşündüğünü değil nasıl yaşadığını merak ederdik. İnsanlar birbirini daha az sorgular, daha çok dinlerdi.

O geceyi hiç yaşamasaydık, küfürsüz ve kavgasız bir hayatımız olurdu. Çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakabilir, susuz kalan topraklarımıza su, yanan ormanlarımıza çare bulabilirdik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cumhur Utku Arşivi

Bunalıyoruz!

27 Ağustos 2025 Çarşamba 14:46

Kürt Gailesi

14 Ağustos 2025 Perşembe 15:27

SIHHİYE!

29 Temmuz 2025 Salı 10:30

YANGIN VAR!

07 Temmuz 2025 Pazartesi 11:19

CUMHURİYET HALK PARTİSİ’Nİ YÖNETEBİLMEK

25 Haziran 2025 Çarşamba 10:15

MERMERLİ PLAJI VE YETKİN AKIL

12 Haziran 2025 Perşembe 11:30

TRUMP’IN BÜYÜKELÇİSİ

06 Haziran 2025 Cuma 10:46

27 MAYIS VE SONRASI

27 Mayıs 2025 Salı 12:12

OYUNA GELMEYİN!

22 Mayıs 2025 Perşembe 14:55

GÜNDEMİ DEĞİŞTİRMEK!

14 Mayıs 2025 Çarşamba 10:30