Bir arkadaşımla Türkiye’deki Suriyelileri konuşuyorduk.
Burada doğup vatandaşlık alanların ilerde “genç iş gücü” olacağını söylediğimde
güldü bıyıkaltı.
“Esad safralarını temizledi. Tembel, her şeyi devletten
bekleyen, suç işlemeyi sıradan gören insanları savaş bahanesiyle bize sürdü.
Daha verimli, vatanına milletine bağlı Suriyelilerle yeni bir ülke yaratıyor.
Bunlardan biza “iş gücü” filan olmaz, olsa olsa embesil olur” babında bir cümle
sarf etti.
Baba Esad’ın da bu tür çalışmalar yaptığını anımsadım.
Hatta o zamanlar insanlar topluca öldürülmüş. Şimdikiler gibi “sınırdışı”
edilmemiş. Son katliamını Hama’da yapmış. 40 bin sivil öldürülmüş. O zamanlar
sınırı “kalbur” bir komşu ülkede yoktu belki. Haklı buldum.
Hani sosyal medyada nargileli Arap gençlerin fotoğrafı
paylaşılıp “vatanı için savaşsa ya” deniyor ya, onlar aslında savaştan değil
Esad’dan kaçmış oluyor aslında, ya da “kovalanmış.” Yani onlardan ülkesi için
savaşmasını değil, bir an önce gitmesini isteyen bir devlet varmış.
Biz “savaş bitti, dönün” diyoruz, yetkililerimiz küçücük rakamları
büyüterek önümüze koyuyor, “dönecekler” diyor ya.
Yok öyle bir dünya, böyle giderse yakında ülkelerine
girişleri yasaklanacak.
Bakın İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Suriye ilgili bir
raporunda ne diyor: “ Esad rejimi evlerini terk eden Suriyelilerin geri
dönmesini engelliyor.”
Rapora göre başkent Şam'a bağlı El Kabun beldesinin
sakinleri, rejim güçlerinin yerlerinden edilen Suriyelilere ait binaları
yıktığını ifade etti. Bu iddialar üzerine uydu görüntülerini inceleyen örgüt,
Mayıs 2017'de El Kabun'da başlayan büyük yıkımın halen devam ettiğini belirtti.
Örgüt, haklı bir güvenlik gerekçesi gösterilmeden veya
mültecilere alternatif barınma noktaları sunmadan evlerine geri dönmelerini
engellemenin 'keyfi muamele olduğu' yorumunu yaptı. Nerden mi buldum bu
bilgileri? Euronews’te…
Bakın haber nasıl sürüyor.”Bir ülkede oturum hakkı
bulunanların, yasal bir kısıtlama haricinde serbest dolaşımını engellemenin
uluslararası hukukun ihlali olduğu da raporda altı çizilen hususlardan biri.
Sivillerin ve sivillere ait mülklerin hedef alındığı
kasıtlı ve orantısız saldırı ve yıkımların savaş suçu sayılabileceğine vurgu
yapan örgüt, söz konusu bölgelerin en az bir yıldır rejimin kontrolünde olması
ve tahribin boyutu dikkate alındığında yıkımın 'orantısız' olduğunu öne sürdü.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Şam rejiminden neden
mültecilerin dönüşüne izin verilmediğine dair bir açıklama yapılmadığını da
rapora eklemiş.