Bugün bir kez daha Prof Dr. M. Şakir Akça hocamızdan alıntı yapacağız. Gündem tam da “susuzluk”, tam da “iklim değişimine insanoğlunun katkıları” iken.


Kendisini ilk kez 15 Haziran 2019’da tanımışız. Elmalı’daki evinin bahçesinde. “Ata’ya ve sılaya borcum” adlı kitabını imzalamıştı. O kitabı daha bitirmeden Fenerbahçe ile ilgili hatıratını yazıya dökmüştük. (Teşekkürler Ahmet Aydın.)


2021 yılı Ağustos ayında yani ölümünden yaklaşık 2 ay önce bir kez daha ziyaret ettiğimde yine aynı bahçede Halveti Tarikatı’nı konuşmuştuk. İnternet kullanmıyordu. Kendisine yazımı okuduğumda, “koca kitapta sadece Fenerbahçe ile ilgili bölümü mü kullandın?” demişti. Bir kez daha geleceğimi, video kaydı yapacağımı, kitaptan başka bölümlerin altını çizdiğimi, mutlaka kullanacağımı söylemiştim. Nasip olmadı.


Bugün, Akça hocamızı ebediyete yolladığımız günlerde Elmalı’dan Gündoğmuş’a hatta tüm dünyayı tehdit eden bir kuraklıkla karşı karşıyayız. Buyrun, aklın, bilimin, bilginin siyasetin önüne geçip, çaresiz kalışının öyküsünü aktaralım o zaman.


“…. Benim çocukluğum ve gençliğimde Elmalı’da 2 göl vardı. Avlan Gölü ve Karagöl. Elmalı’nın 350 bin dönümlük büyük bir ovası var. Bu göller o zaman taşar ve ekili alana zarar verir. Bu göllerin çevresiyle ıslahı ve kurutulması o zamanlar cazip bir fikir olarak konuşuluyor. Zamanın siyasileri de, geleceği düşünmeden bu fikirdeler.

Halk da bilmiyor tabii. Kurutulsun, ekilsin biçilsin, gelir elde edilsin diyorlar. Ama o biriken su bize lazım. Bugün su arıyoruz, susuzluk çekiyoruz ve o susuzluğu hesap edemiyorlar.

Süleyman Bey (Demirel) Elmalı’da bir mitingde ‘Bu gölleri ararsınız! Ben kuruturum, kolay bunun yapılması ve arazi kazanılması ama ararsınız bu suyu! Bunun başka yolunu arayalım’ diyor, fakat halka dinletemiyor. (Ağalar, beyler mi desek?)

Sonunda o göller kurutuldu. Ben kendisine bunu üzüntüyle hatırlattım. Biz arkadaş, kardeş gibiydik, biraz ileri giderek ‘Sen diploma alırken yemin etmedin mi, niye yeminine sadık kalmadın?’ dedim.

‘Hoca, ben politikacıyım. Yemin etmeme rağmen politikanın kendi kuralları yemini berhava ediyor; devlete, millete hizmeti iktidarla yapıyorsun. Benim iktidar olmam lazımdı, onun için yeminin ikinci planda kalabiliyor…’ dedi. Şimdi o gölü ihya etme çabasındayız. İnşallah da olacak diye tahmin ediyorum...”


“Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor” mu diyelim.


Akça hocamız göremedi o gölün yeniden sulandığını, çünkü gittikçe daha çok kuruyor. Bu koşullarda kurumaya devam edecek. Çünkü o günkü “merkez sağ” mantık bugün de iktidarda.


O gün Üniversite bitirdiğinde ettiği yemini geriye iten bir siyasetçi vardı iktidar uğruna. Şimdi diploması tartışılan bir kişi 20 yıldır ülkeyi yönetiyor.