Önseçim, üye bazında önseçim, kamuoyu araştırması, temayül yoklaması, Genel Merkez kararı,  2 dudak arası tespit.

Malum bir yerel seçim geliyor.

AKP’nin ne yapacağını merak etmiyoruz. Kazanacağı seçimlerin kendi başarısı olmayacağını, kaybedeceği seçimlerinde kendi başarısızlığı olmayacağını biliyorum.

Sakin ol.

“Kanıksadık” demedim. Sahi siz hangi kelimeyi kullanıyordunuz Arapça özentinizle? “kabullenmek” mi? Yok, olsa olsa “biata dayalı kabullenilmiş çaresizlik” diyebilirim.

Bugün İYİ Parti için “İYİ” dileklerimi yazmak isterdim. Ama Meral Akşener’in “kadrolaşma”, “partileşme” filan değil, sadece kendisi için yola çıktığını gördükten sonra vazgeçtim.

Çemkirme, de düşün.

9 ay sonraki yerel seçimde Antalya gibi kendisine en çok değer ve destek veren ili bile düşünmeden “yokum, küstüm, oynamıyorum” diyen bir isim.

Bir yanda “elti kavgası” modunda süren “demokrat- ülkücü kavgası, diğer yanda vitrine koyulan ama sadece “teşhir ürünü” olarak görülüp küstürülen Aleviler. Yerel seçimmiş, CHP ile işbirliğiymiş. Hele de CHP kendi içinde bi araya gelemezken. Nasıl diyordu o büyüğümüz? “Hadi ordan, hadi ordan.”

CHP fokur fokur. Havuz medyası paranoyası değil ama yaygın medyadaki “İncesever” tutum beni kuşkulandırıyor.

Şimdi Adaylar kim olacak, aday belirleme nasıl yapılacak, aday gösterilen kişi tüm parti tarafından benimsenecek mi? Örneğin “Akaydın gitsin de..” diyerek bir CHP’li belediye başkanı başka partiye oy verdi mi, aynısı gene olur mu?

Bu arada CHP çizgisinde olmayanların, CHP’deki “adaylık” yaklaşımını anlamasını da beklemiyorum. Çünkü demokrasinin “kırıntı” olarak ta olsa yaşadığı tek parti kaldı, CHP. Orada herkes düşüncesini söyler. Haddini aşar mı, size göre evet. Ben sadece karşıdakine küfür, hakaret var mı ona bakarım.

O partinin çaycısı delege olmayı başarmışsa, kendisinin Genel Başkan olabileceğine inanır. İşte güzel olan budur.

Gelelim “aday belirleme” mevzuuna.

Yanılıyorsam düzeltin. Üyelik şartlarını yerine getiren üye olur, ardından çalışır delege olur. Delege ilçe yöneticisini, il delegeleri il yönetimini, Üst kurul delegeleri genel merkez yöneticisini belirler. Aday belirleme de delegelerin oyları ile yapılırsa sistem çalışır.

Daha önce Antalya’da milletvekili adayları “üye bazında” önseçimle belirlendi. 3. Sıraya müdahale geldi. 18 yıllık Genel Başkan Deniz Baykal, dönemin partideki söz sahipleri tarafından “delege bazında” çizileceğini düşündüğünden bu yolu seçmişti. Kendisi ise hiç önseçim yapmamıştı.

Günümüzde partiler aday belirlerken ne kişinin liyakatına, ne partililik duruşuna ne de başka “bişeyine” bakıyor. Kamuoyu yoklaması denen şey, “biz seçimi kimle alırız?” sorusuna verilen yanıt.

Bi yerlere gelmek isteyen, siyaset yapmak veya yerel yönetimde hizmet etmek isteyen kişi de “hangi partiden kazanırım” diye bakıyor, kampanya için mali plan ve görsel stratejiyi hazırlayıp yola çıkıyor. “Parasını verdim aldım” gibi.

Cumhuriyet rejiminin kalbura çevrildiği günümüzde CHP, Atatürk’ün emanetini korumaya kararlıysa; bir an önce fabrika ayarlarına dönmeli, adayları  önseçimle belirlemelidir.

Evet, hem de üye bazında. Çünkü “delegelik” sistemi bence zaten kalkmalı.