Dağlarımız, nehirlerimiz, ormanlarımız işgal altında. İhtiyaç adı altında kentlerimiz, doğamız tahrip ediliyor. Yöneticilerse, bu tahribatı görmemeyi ya da görmezden gelmeyi yeğliyorlar…
Birileri çıkıp ‘Burada tarım alanları, orman yok ediliyor. Suyumuz, elden gidiyor’ derse ve bir kamuoyu oluşursa kısa süreli bir duyarlılık oluyor ve yine kayboluyor…
Vatandaşın tek derdi, sağlıklı, temiz bir yaşam alanı…
Birileri ceplerini daha kolay dolduracak diye katliamcı yatırımları savunmaya gerek yok ki…
Ayrıca kimse kusura bakmasın, yatırım başka, katliam başka…
Maden aranır, mermer çıkartılır, taş ve çakıl ocağı kurulabilir. Hatta HES de yapılır…
Ama sorun ulaşım, altyapı, insan kaynağı vs gibi nedenlerle yatırımcının işine gelen yerlere izin verilmesi ve izin sonrasında gerekli denetimlerin yeterli yapılmaması…
ÇED raporunun veriliş sürecindeki sıkıntılar malum…
Sit alanı, tarım alanı, yer altı su kaynaklarının yakını demeden ÇED veriliyor…
Sonra yaratılacak tahribata bakılmıyor…
Ocaklar için de aynı. Harita üzerinden koordinatlarla işlem yapılıyor. Birileri çıkıp sorunları dile getirdiğinde de ‘’Evrakları tamam’’ deniliyor…
Sanki evraklarının tamam olması, tahribat yapmasının önünü açıyor…
Böyle bir şey olamaz…
Birileri artık buna yeter demeli…
HES’ler için de…
Mikro HES’ler yerine makro projeler yapılsa, bu kadar tahribat olmayacak…
Ama yasal prosedürü öyle bir hale getirmişler ki herkesin işine geliyor, mikro HES…
Bu arada sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre için mücadele eden herkese küçük bir tavsiyem olacak…
Lütfen, tüm insanlık adına verilen bu mücadeleyi dar kalıplara sokmaya çalışmayın…
İlgili tüm kişi ve kurumları bu mücadelenin içine almaya çalışın…
Korkmayın kişi ve kurumların artması, bu mücadeleyi küçültmez, büyütür…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.