
İbrahim Akkaya
Şu örümcek kafalar
11 yıllık AKP iktidarının Türkiye’yi değiştirme çabalarına bugün yeni bir halka daha ekleniyor.
Kamuoyunda ‘4. Murat yasakları’ olarak bilinen alkol satışı ile ilgili düzenleme bugün başlıyor.
Adı düzenleme de olsa resmen ‘alkol yasağı’ başlıyor bu akşam saat 22.00’dan itibaren.
Artık 22.00 ila 06.00 saatleri arasında alkollü içki satışı yapılamayacak, bayiler vitrine içki koyamayacak, içki dolapları kapalı ve görünmeyen kuytu bir köşede olacak.
Bununla da bitmiyor yasaklar.
Artık park, bahçe, piknik, sahil, mesire yerleri, bank ve sokaklarda içki içmek yasak.
Devamı var, öğrenci yurtları, kahveler, pastane, bezik-briç salonları, akaryakıt istasyonlarındaki marketler, lokantalar içki satamayacak.
Sıradan bir düzenleme diye bakmamak gerekiyor alkol yasağına.
Siyasi iktidar, hayatın her alanına müdahale ediyor ve bu müdahale giderek baskıcı bir yönetim konumuna geliyor.
Yüzde 50 oy oranı ile iktidar olan AKP, hayatın her alanına el atmaya, kendi görüş ve hedefleri doğrultusunda kararlar alıp, düzenlemeler yaparak ve uygulamaları dayatma yoluna giderek kişi hak ve özgürlüklerine saldırmayı kendisine verilmiş bir hak olarak görüyor.
Önce Afyonkarahisar, Kayseri gibi Anadolu kentlerinde provası yapılmış yasağın.
‘Kırmızı noktalar’ denen uygulamalar Anadolu’da devlet politikası olarak dikte edildi vatandaşa.
Korku imparatorluğunun dayatmacı, baskıcı yöntemleri karşısında vatandaş sesini çıkaramaz, itiraz edemez, tepki gösteremez duruma düşürüldü.
Sesini çıkaran, temel hak ve özgürlüklerine yapılan saldırılara ve müdahalelere karşı koyanlar ise çeşitli suçlamalar ile itibarsızlaştırılmaya, halkın gözünde yıpratılmaya çalışıldı.
Alkol yasağı ile AKP iktidarı baskıcı rejimin yeni bir örneğini gösteriyor.
Yönetenlerin savunması da ilginç.
Halkın sağlığını düşünüyorlarmış.
Alkol yasağını ‘ayyaş toplum,ayyaş gençlik istemiyoruz’ diye savunmuştu Başbakan Erdoğan.
Gençliğe yönelik baskı ve şiddet Gezi Parkı direnişleri ile daha da arttı.
‘Çapulcu’yaftası yapıştırılan Türk Gençliği’nin hiçbir siyasi düşünceye angaje olmadan, “Özel hayatına müdahale etme’ itirazı ‘ben yaptım oldu’ mantığından vazgeçmeyen siyasi otoriteyi fena halde kızdırdı.
Sadece alkol yasağı değil dayatılan..
Özel hayata doğrudan müdahale söz konusu..
Olay öylesine ilginç bir hale geldi ki, herkes endişe, kuşku ve korku içinde.
Çünkü her birey dinleniyor, izleniyor ve fişleniyor.
Alkol düzenlemesi ile hükümet bu kez ayyaşlar’ı fişleyecek.
Kim içiyor, kim ne kadar içiyor, nerede içiyor, kimlerle içiyor bunları bilmenin en doğal hakkı olduğunu düşünüyor iktidar.
Aslında yapılanlar bir ayrıştırma, kamplara bölme çabasından başka bir şey değil.
“Bizden ve bizden olmayanlar’ ayrımı giderek endişe verici boyutlara ulaştı.
Demokrasiyi zamanı gelince ‘inilecek tramvay’ olarak görenler, demokrasiyi kullanarak iktidar olduktan sonra demokrasiyi işlemez hale getirmek için her fırsatı kullanmakta ısrar ediyorlar.
11 yılda o kadar çok şey değişti ki saymakla bitmez.
Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencisi orduyu, herkese lazım olan yargıyı, güvenlik güçlerini, geleceğimizin teminatı milli eğitimi ele geçirdiler.
Kadınların kaç çocuk doğuracağına karar verdikleri gibi, ‘günah’ diyerek sezaryenle doğumu yasakladılar.
Hızlarını alamadılar lise çağındaki gençlere evlilik yolunu açtılar,.
‘Dindar gençlik’ yetiştirmek hedefiyle 66 aylık minikleri zorla okullu yaptılar.
Siyasi simge olarak kullandıkları türban sayesinde iktidar oldular, türbanı kamu kuruluşlarına sokmayı ‘özgürlük’ olarak dayatmaya çalıştılar.
Ortaokul ve lise öğrencilerinin aynı merdiveni kullanmasından bile huzursuzluk duyan, yarının sahiplerine ‘tacizci’ gözüyle bakan örümcek kafalardan oluşan bir yönetim kademesi oluşturdular.
Yazacak o kadar çok şey var ki, bunları anımsamak bile acı veriyor.
Bu noktadan sonra neler olacağını kestirmek elbette güç.
Ancak demokrasiyi tramvaya benzetip, istedikleri durakta inenleri yaya bırakmak bizim elimizde.
Bunun yolu da sandıktan seçimden geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.