“Utanç bizi insan yapan şey. Her utanç değil ama, vicdanın utanması, bizi iyi insan yapan şey” diyor yazar Ece Temelkuran.
Masum sokak hayvanlarını katledenlerden, kadınları öldüren erkeklerden, çocukların canını yakan, döven, tecavüz eden sapıklardan, adaletsizliklerden, hırsızlardan, arsızlardan, gözümüze baka baka yalan söyleyenlerden, garip gurebanın hakkını yiyenlerden utanç duyuyoruz.
“Bu utancın sonu gelecek değil mi? Gelecek deyin. Çünkü böyle yaşanmaz. Çünkü yüzümüzü indirerek boynumuz böyle bükük yürünmez. Ensemiz hep yağmura soğuğa açık. Olmaz” diyen Ece Temelkuran’a katılıyorum.
Korkarak, susarak, sinerek, bu utancı nereye kadar taşıyacağız? Vicdan ne kadar yük kaldırır daha? Bilen var mı?
Tarih boyunca insana dair bilinen bir şey varsa; O da otoriter rejimlerin yarattığı baskı, insanları korkutuyor, daha da kötüsü onursuzlaştırıyor! Onurlu olanlar da yalnızlaşıyor! Dünyanın en önemli sorunu da bu bence.
Zalimin elinde diz çökmüş mazlumu, isyan ettiren şey; ne zulümdür, ne de haksızlık, onu isyan ettiren, ayağa kaldıran şey, içine düşürüldüğü durumdan duyduğu utançtır. Utanç, çünkü bizi insan yapar.
“Utancı giden kimsenin, kalbi de gider” diyor H. Gmott.
Ama aramızda utancını kaybetmiş ne çok insan müsveddesi var. “Ar damarı çatlamış” bu tür insanlar var oldukça, kötülükler ve suçlar da pervasızca artacaktır!
“İnsanoğlu, kendinden utanmayı bilseydi, gizli kalmış değil, herkesin içinde açıkça işlenmiş nice suçlar işlenmemiş olurdu” diyor Jean de La Bruyere.
İnsan yaşadıkça görüyor bunca kötülüğü, ama asıl bizi hala şaşırtan, hiç utanmayan ve utanmayacak olan, kötüler oluyor!
Bir de utanmadan, sıkılmadan, egemen olan gücün yanında, her kalıba giren, “kimin arabasına binerse onun türküsünü çağıran” tipler var.
Günümüzde başarıyı; utanmazlık, pişkinlik, arsızlık ve vicdansızlık üzerine kuranlara, söylenecek en güzel cümleyi Saint Augustinus kurmuş:
“Utanmamak kadar, utanç verici bir şey yoktur!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.