Nedir bu bizdeki “Her şeyi ben bilirim.” tavrı? Bıktırdılar artık bu narsist eğilimleriyle! Sendikaya başkan seçersiniz, bir süre sonra seçilen “sendika ağası”na dönüşür! Meclise milletvekili seçersiniz, oranın gediklisi” olmak için didinir. Partiye başkan seçersiniz; kendini “partinin patronu” sanır. Kimseye sormadan kararlar alır!
Sözüm aslında haddini bilmezlere. Neyseki seçimle geldiğini, görevinin geçici olduğunu bilen, aklı başında, demokrasiye gerçekten inanan ve koltuğa yapışmayan insanlar da var!
Aslına bakarsanız, despot ve hadsiz tipleri biraz da suskun ve kayıtsız kalarak biz yaratıyoruz. Çevrelerindeki dalkavuklar da, çıkarları gereği pohpohladıkları insanların, yoldan çıkmasına neden oluyor! Bir süre sonra bakıyorsunuz, kendilerini vazgeçilmez sanmaya başlıyorlar.
En kötüsü de, başına getirildikleri kurumların patronuymuş gibi davranıyorlar! Oysa o kurumlar, o partiler, o sendikalar, o meclis, halka ait, kimsenin malı değil! Onlar üzerinde hepimizin söz hakkı var! Patron halktır. Demokrasilerde görevler sınırsız yetki ile yapılmaz. Verilen yetkileri de kullanırken, görevleriniz ve sorumluluklarınız olduğunu unutmayacaksınız. Ama hala “her şeyi ben bilirim” diyorsanız, yanlış yaptığınız zaman da; hatalarınızda ısrar etmeyip, görevi bırakmayı, istifa etmeyi bileceksiniz. “Bırakırım ama, benden daha iyisi yok ki!” anlayışı
sizi sadece sevimsiz ve güvenilmez biri yapar. Ayrıca; İnsanların kimi seçeceğine, kimin daha iyi olduğuna da siz karar veremezsiniz!
“Güç, yöneticilik rolünde kendini yetersiz hisseden kişileri zorba yapar” diyor H. Robertson.
Zorbaların çoğu, insanların her şeye alışabileceğini sanıyorlar ve buna güveniyorlar ama, aslında hiç de öyle olmuyor! Tıpkı Ahmet Ümit’in dediği gibi:
“İnsan her şeye alışır diyorlar ya, öyle değil aslında. Başka çaren olmadığı için Katlanıyorsun ama alışmıyorsun.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.